CB R. T. Erdoğan’ın, CHP müdürü bay Kemal’e yönelttiği “aday mısın, değil misin, çık açıkla (mertsen)” sorusuna CHP’nin Kemalist (hem M. Kemal’le iltisaklı kemalist hem Kılıçdaroğlu Kemal’le) kadrosu, zavallılıklarını “üstünlük” diye yorumlamışlar. Olabilir. Olabilir çünkü çoğu demans olmuş gariplerin.
CB Erdoğan bu demans semptomlu ekibe göre “ekonomideki sarsıntıyı bu polemiklerle örtmeyeçalışıyor”muş. Bu durum söylem üstünlüğünün muhalefette olduğunu vurguluyormuş… “Psikolojik iktidar el değiştirmiş”miş…
Eee, boşuna «demans» demedik biz… Tıp literatüründe demans nedir? Kaynaklarından aktarmak suretiyle hatırlatıp devam edelim:
Demans; hafızayı, düşünmeyi ve sosyal becerileri etkileyen bir grup semptomu tanımlar. Demans tek bir hastalık değildir. Aksine birçok türü vardır. En sık gözlenen türü olan Alzheimer demansı bütün demansların yaklaşık %60 ila %80’inden sorumludur. Bir inme sonucunda oluşan vasküler demans ise en sık gözlenen ikinci demans türüdür.
Serhoşllar (kafası iyi, aklı dumur olmuş ayyaşlar) bir şey söylediğinde kale almayız ama aslında söyledikleri şuuraltının (akıl engeli kalktığı için) ortaya dökülmesidir…
CHP takımının da söylediklerine böyle bakmalı. Yàni aç tavuk kendini buğday ambarında görürmüş kavlince… Şuuraltlarında buğday ambarı var ama içe içe mi, sayıklaya sayıklaya mı bu hale geldikleri meçhul.
* * *
İçki bahsini açmışken…
Dîvan Edebiyatımızda mey (şarap, bâde, sarhoş edici içki) konusuna da bakalım: Bağdatlı Rûhî, Şeyh Galip ve Fuzûlî gibi büyük dîvan şairleri her ne kadar aşkı, beşeriden ilâhîye giden bir yol olarak anlatır ve şarabı tasavvufi anlamda kullanırlarsa da doğrudan sarhoş edici içkiden de bahsedebiliyorlardı.
Rintler (aşktan meczup olmuşlar) için şarap, sevgili kadar kıymet verilen bir unsurdur. Büyük Dîvan Edebiyatı şairlerimizden Nedîm’e göre rintler şarap ve sevgilinin bir arada bulunmasını Allah’ın büyük bir lütfu olarak değerlendirmekte, şarap içmek için hiçbir bahane aramamaktadır:
Destide duhter-i rez destde duht-ı merdüm
Kime el verdi felek böyle begim dünyâda
Sunmadan sâgarı sâkî düşerim ayağına
Hasretim bâdeden efzûn iken ibrâmında
Burada şair Nedîm, irfan sahibi olmayan zahitlerin durumunu anlatırken üzümün şarap oluncaya dek geçtiği safhaları hatırlatır. Bu suretle de insànların olgunlaşma yolunda çekeceği sıkıntılara dikkat çeker..
Hâkezâ Şeyh Gâlip de, insànın emelleri uğrunda bir şeylerini feda etmeden, maksuda ulaşmasının mümkün olamayacağına dikkat çeker:
Kolay mı zâhid-i turş ola sâhib-i irfân
Neler görür ser-i gûre şarâb oluncaya dek
Turş, turşudaki gibi ekşi anlamına gelir. Mesala «turşu sözlük» de diyebilirsiniz o gürûh-i lâ yüflihûnun sözde lügatlerine. Neyse Şeyh Galip, bu beyitte, “insàn kolayca olgunluğa ermez, irfân sahibi olunca suratını ekşitip durduklarına bakma o çektikleri sıkıntılardandır, tıpkı şarap oluncaya dek seradaki üzümlerin büzüşe büzüşe çile çektikleri gibi” diyor.
Rind-i mey-hârın elinden n’ola düşmezse müdam
Gülşen-i bezmin gülüdür Rûhiyâ câm-ı şarâb
Rûhî-i Bağdâdî ise bu beytinde,
“Rindin elinde içki dikeni mütemadiyen durursa ne olacaktı? Gül bahçesinin gülüdür ey Rûhî şarap kadehi” der. Yàni gülü seven dikenine katlanır hesabı, içki mübtelası olanlar sonunda meczup (dîvane) olur, aklını kaybederler, başka ne olacaktı ki?
Siz siz olun aklı kaybettirecek, dinen de haram (yasak) olan sarhoş edici içkilerden uzak durun. Her ne kadar hayat pahalılığı ve sair günümüzün mahvedici atmosferinde yaşıyorsak da.
İnsànoğlu bahane arar, oysa Allah her nefesimizin hesabını soracak. Hayırlara yönelelim, hayırlarda yarışalım. Bu da geçer ya Hu. 11.06.2022
YORUMLAR