Diyelim ki, yarın (ya da) bir gün Türkiye ile Yunanistan arasında Adalar Denizindeki (Ege) «Tahrik Tatbikatları» yüzünden savaş çıkmış olsun.
Meselâ bir Yunan Jetini, Türk Hava Kuvvetlerimize ait bir jetimiz, “Hay’dır Allah” diyerek «arm» yaptığı füzesiyle düşürmüş olsun ve savaş resmen başlasın…
Biz otomobil alırken önce sürat kadranına bakan bir milletiz. Merak ederiz, kaç basıyor? Yàni otomobilin maksimum süratidir ilk merak edilen. Şimdi biz Yunanistan ile savaştan bahsettik ya…
Adım gibi eminim ki ilk merak edilen kim yener (kazanır) meselesidir. Ve buna bir cevap vereceksen de “elbet Türkiye kazanır, tozunu attırırız Yunanistanın” diyeceksin.. Az hainlik yapıp “Valla ABD ve AB de onların yanında belki de kazanırlar…” dersen yakanı kurtaramazsın…
Neyse, devam edelim. Muhterem bu savaş kolay çıkmaz. Evvelen bunu iyi bilelim. Her iki taraf da harbe koşar adım gitmez. Bakmayın siz “kuyruğum dik” edasına…
İkinci olarak, Türkiye − Yunanistan Silahlı Kuvvetleri mukayesesi. Aslında bunu uzun boylu ele almaya bile gerek yok. Dünyanın en büyük orduları arasındaki bir ülke olarak silahlarda da bariz bir üstünlüğümüz var.
Fakat yine de zikretmeden geçmeyelim:
− Yunanistan etkili savaş uçakları ve savaş gemileri ile sair kaliteli savunma silahlarına sahip ve bunların yenilerini de bolca almaktadır.
− Yunanistan züğürt bir ülke olmuş olabilir. Lâkin buna karşılık, tarihten biliyoruz ki, bir İslâm ülkesiyle savaş ihtimali ortaya çıktığında mensubu olduğu Hristiyan âleminden tam destek almaktadır.
Para ve silah veriyorlar, borç hanesine yazıyorlar fakat muhtemel bir savaşta Türklere ciddî zararlar verebilme ihtimali olursa, ödül olarak tüm borçlarını sileceklerdir…
− Sonuç: Komşumuz palikaryayla savaş konusunda benim gibi emekli savaş pilotu bir asker değil, mantıklı düşünen her kişi “büyüğü gibi sakat bırakamasa da, küçük köpek de ısırır” demeli. Ayrıca savaşa giren her komutan da bunu mutlaka hesap eder…
(İkinci yazı) «İstemezük Üniversitesi» (İÜ) gerçek oldu…
Biz «İstemezük Üniversitesi» başlığı ile yazdığımızda tam da buydu meramımız. Terörist adayı istemezükçüler, güzide bir üniversite olan Boğaziçi’ni lekeleyip tam bir «İstemezük Üniversitesi» (İÜ) yaptılar…
Bundan böyle puanı da düşecektir okulun. Yàni kimse tercih etmek istemeyecektir. Hangi âile çocuklarını bile bile anarşi yuvası bir okula göndermek ister? Hangi akıl iz’ân sahibi genç istikbâlini tehlikeye atar?
Hele durun, işin ardındakilerin foyası ortaya çıksın o zaman bakalım «Boğaziçi» ismini bile değiştirmek isteyecek mi istemeyecekler mi?
Bildiğim bir şey mi var? Hayır ayol, herşey ortada zaten. ÖDTÜ nasılsa Boğaziçi de öyle. Zaten bunlar lekeli okullar. Biz şimdi ayıkıyoruz.
Bunların mayası bozuk. Mayayı (hamura) kim katıyor bulsak iş hemen bitecek. Lâkin bu kafalarla bulamayız!. Zira öylesine cozuttuk ki, hadiselerin perde arkasını düşünmek lüks oldu…
Biz gençliğimizde (daha 17/18 yaşımızda) vatan kurtarıyorduk. Öyle münazaralar, öyle sohbetler yapar, Yunanistan savaşı gibi öyle senaryolar dizerdik ki, kimi büyükler gıbta ile dinler, gözleri yaşarırdı…
«Z kuşağı» tam uymuş. Biz bu zamane züppeler gibi sevgili kapışmıyorduk. Uçkur değil, vatan, millet ve devlet meselesiydi bizimki.
Mühim not: Yaş dönemi olarak uysa da, ahlâken istisna gençler başımızın tàcıdır. Onlarla iftihar ediyoruz.
Cuma’nız mübarek olsun efendim. 05 Şubat 2021
YORUMLAR