Suriye’de SDG’nin Oyalama Taktiği İFŞA Oldu: YAKINDA BÜYÜK OPERASYON!..

Ara 13, 2025 - 08:52
Suriye’de SDG’nin Oyalama Taktiği İFŞA Oldu:  YAKINDA BÜYÜK OPERASYON!..

10 Mart 2025 tarihinde Suriye Yönetimi/(Bugünkü Suriye Geçici Hükümeti) ile SDG arasında, siyasi temsiliyet ve siyasi faaliyetlere katılımı, Kürt toplumunun haklarının tanınması, ateşkesin uygulanması, sivil ve askeri kurumların entegrasyonu, göçmenlerin güvenli dönüşü, terörle mücadele, parçalanmanın ve ayrımcılığın reddi, ortak yürütme komitesinin kurulması gibi 8 madde üzerinde anlaşmaya varılmıştı. Ayrıca bu anlaşmaya göre SDG elindeki tüm kurumsal, askeri ve ekonomik varlıklarını (Sınır kapıları, petrol kuyuları, gaz sahaları…) Geçici Suriye Hükümetine devredecekti.

2025’in son ayındayız. Maalesef şu ana kadar SDG, 8 maddelik anlaşma ile ilgili herhangi bir ilerleme ve gelişme göstermedi. SDG tarafından anlaşma maddelerinin yerine getirildiğine dair herhangi bir belirti/iz de yok! Demek ki SDG anlaşma maddelerine uyacağına dair vermiş olduğu sözü şu ana kadar yerine getirmemişti.

Fakat birileri Geçici Suriye Hükümeti ve terör örgütü SDG arasında varılan 8 maddelik anlaşmayı bozmak ve geçersiz kılmak için provoke ederek her türlü yola başvuruyordu!  Tabi ki bu anlaşma maddelerinin tatbikata konulamamasının başlıca sebepleri arasında birileri tarafından organize edilen  provokasyon ve tahrikler geliyordu. 2025 yılı içinde Suriye’de birbiri arkasına gelen olaylar ve zuhur etmişti. Barışın, huzurun ve hürriyetin önünü kesen birçok provokatif olay meydana gelmişti. Kürtler ve Dürziler sürekli kışkırtılmıştı. Ara-sıra  da sıcak çatışmalar yaşanmıştı...

SDG’yi psikolojik, sosyolojik ve fiili etkileyen en büyük etken İsrail’in varlığıydı. İsrail hala Suriye’de barış ve huzur istemiyordu. İsrail, Suriye’nin bölünmesi için elinden ne gelirse yapmaya devam ediyordu. İsrail, ABD’den almış olduğu güce dayanarak bu şekilde hareket ediyordu. Zaten SDG ve ABD arasındaki ilişkileri çok iyi! Aynen İsrail gibi ABD’li komutanlar da SDG ve lideri Mazlum Abdi’yi etkilemeye, yönlendirmeye ve Suriye Geçici Hükümeti üzerine kışkırtmaya devam ediyorlar.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destek verdiği terör örgütü PKK’nın silahları bırakması ve kendisini lağv etme çağrısına DEM’den ve İmralı’dan olumlu yanıt gelmişti. İmralı’da elebaşı Öcalan’ın, PKK’nın (Türkiye başta olmak üzere) Suriye, İran ve Irak’taki terör örgütü grupları ve Avrupa’daki uzantılarına ‘silahı bırakın ve örgütü lağv edin’ çağrısı Türkiye’de ve dünyada büyük ses getirmişti. Bu çağrı ‘Terörsüz Türkiye’ konusundaki umutları artırmıştı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu çağrısına en büyük desteği Cumhurbaşkanı Erdoğan vermişti. Bu çağrının icraata geçmesi neticesinde Terörsüz Türkiye yolunda büyük bir adım atılmıştı.

Kısa bir süre sonra DEM’in devreye girmesi ile başlayan silah bırakma ve örgütün kendisini lağv etme sürecinin anahtarı olan İmralı görüşmeleri başlamıştı. Hatta TBMM’de bu konu üzerine iktidar partisi ve müttefiki, diğer bazı muhalefet partilerinden oluşan ortak bir komisyon kurulmuştu. Komisyonun yoğun çalışmaları neticesinde son İmralı görüşmesi yapılmıştı. Bu görüşmede sürecin daha iyileştirilmesi için olumlu/yapıcı kararlar alınmıştı.

Türkiye’nin başlatmış olduğu terörü yerinde (merkezinde) yok etme parolası ile çıkılan bu yolda hala çok önemli adımlar atılıyordu. PKK lideri Öcalan örgütün silah bırakması ve kendisini lağv etmesi konusunda yapmış olduğu çağrı sonucunda gerek DEM, gerek İmralı ve gerekse Kandil olumlu/pozitif adımlar atmıştı. PKK’nın Türkiye kanadında herhangi bir sorun yoktu. Hatta PKK’nın bu pozitif/olumlu adımları ilk başta Suriye kanadı SDG üzerinde de büyük bir etkisi olmuştu. Fakat daha sonra SDG üzerinde hakim ve etkin güçler güçlerin (ABD ve İsrail) kışkırtmaları ve provokasyonları neticesinde 10 Mart’ta imzalanan 8 maddelik anlaşmaya yönelik herhangi bir gelişme yaşanamadı. Bu sebeple Türkiye ve Suriye Geçici Hükümeti tarafından SDG’ye son uyarılar yapıldı. Daha önce anlaşmaya varılan 8 maddeyi yerine getirme süreci hatırlatıldı. Bu süre içinde SDG şartları yerine getirmediği takdirde Türkiye büyük bir operasyonun düğmesine basacaktı!

SDG bunca süre Türkiye’yi ve Geçici Suriye Hükümetini oyalamaktan başka bir şey yapmamıştı. Bu oyalamanın gerçek sebebi ABD direktifleri ve İsrail kışkırtmalarıydı. Türkiye ve Suriye Geçici Hükümeti durumun böyle olduğunu zaten biliyordu. SDG’ye verilen süre yılbaşında dolmuş olacak. Zaten verilen süre içinde SDG yapıcı/olumlu bir adım atmaz ise Suriye Geçici Hükümeti, SDG’ye yönelik büyük bir operasyon başlatacak! Türkiye de Suriye Geçici Hükümeti’nin başlatacağı bu operasyona büyük bir destek verecek. Bu sebeple gerek Suriye Geçici Hükümeti ve gerekse Türkiye, SDG’yi son günlerde ‘Çok az bir gününüz kaldı!’ diyerek sürekli uyarmakta!..

Suriye Geçici Hükümeti ve Türkiye, SDG’nin silahları bırakıp, örgütünü lağv ettikten sonra Suriye Ordu’suna entegre olmasını beklerken ABD’nin desteği ile sözde DEAŞ’a karşı mücadele amacıyla iki ayrı örgüt kurulduğu açıklandı. Yani, ABD, SDG’ye toplam 4 bin kişiden oluşan Anti Terör Birlikleri (YAT) VE Askeri Operasyon Güçleri (TOL) isminde iki ayrı örgüt kuruvermiş. Bu iki anti terör örgütüne ABD Özel Kuvvetler generalleri komutanlık edecek. Bu birlikler SDG’ye bağlı olarak terör örgütü lideri Mazlum Abdi kontrolünde olacak ve Suriye’nin Kuzeydoğusunda faaliyet gösterecek.

Elbet ki bu anti terör birliklerinin kurulmasına DEAŞ/IŞİD bahane edilmiş! Asıl amaçları, Suriye’nin Kuzey’indeki topraklar üzerinde ‘özerk bölge’ hayallerini gerçeğe dönüştürmek! O yüzden ABD bölgeden çekilmemiş! O yüzden İsrail ve SDG sürekli görüşüyor!  O yüzden İsrail ve SDG’nin Suriye Geçici Hükümeti’ne yönelik açıklamaları bire-bir örtüşüyor! O yüzden ABD ikiyüzlü davranarak bu süreci kendi lehine dönüştürüyor!

Geçtiğimiz günlerde Suriye’nin Kuzey’inde TSK hareketliliği iddiaları gündeme geldi. TSK’nın bu hareketliliği rutin ve güvenlik faaliyetleri kapsamında yapılmaktaydı. Genelkurmay Başkanı Selçuk Bayraktaroğlu’nun Şam’ı ziyaret etmesinin hemen arkasından SDG’ye yakın medya unsurlarında Türkiye’nin Suriye’ye askeri yığınak yaptığına yönelik haberlerin çıkması ve sosyal medyaya bu konuyla ilgili bazı görüntüler yer alması SDG üzerinde büyük bir paniğe yol açtı.

Son günlerde dikkatimizi çeken önemli hususlardan birisi de ABD ile İsrail arasında SDG’ye yönelik görüş ayrılığının patlak vermesi! Bu durum Türkiye ve Suriye taraflarına biraz sıkıntı yaratacak olsa da Suriye’nin bütünlüğü, halkının huzuru ve barış içinde yaşaması ve Suriye’nin Kuzey’inde Türkiye’ye yönelik tehdit unsurlarının bertaraf edilmesi yönündeki ortak kararlılığı hiçbir şekilde etkilemeyecektir. Zaten Türkiye, Suriye sorunlarını ABD ile sürekli müzakere etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump ile ne zaman biraraya gelse veya telefonla konuşsa bu tür sorunları müzakere ediyor.

SDG elebaşı Mazlum Abdi, son aylarda İsrail ile ilişkilerini daha da derinleştirdiğini İsrail gazetesi Jerusalem Post’a vermiş olduğu demeçlerden ve pozlardan çok iyi anlıyorduk. Mazlum Abdi’nin Jerusalem Post’a yapmış olduğu açıklamada “İsrail’in Kürtlerle ittifakı derinleştirmeli ve SDG’ye destek vermeli” ifadeleri her şeyi gün yüzüne çıkartıyordu. Mazlum Abdi, kafasına göre ABD’ye ayar vermeye kalkışması yok mu ya! Mazlum Abdi’ye göre DEAŞ’ın yeniden canlanmaması için ABD ve Başkan Trump SDG’ye destek vermeliymiş, SDG Suriye’nin yeni hükümetine dahil edilmeliymiş vs, vs…  Mazlum Abdi’nin ABD’ye yönelik bu sözlerinin bir tehdit mi yoksa bir uyarı mı olduğu çok yakında anlaşılacaktır.

Türkiye’nin desteği ve El Şara’nın liderliğinde gerçekleşen Suriye Devrimi, 8 Aralık 2024’te 54 yıllık Esad Rejimi’ne son verdi. Devrimin 1. Yıldönümünde Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet el Şara (bir yıl önce ordusuyla birlikte Şam’a giriş yaptığında üzerindeki) askeri kamuflajını yeniden giyerek Emevi Camii’nde namaz kıldırması bu mücadelenin devam ettiğinin en önemli göstergesiydi. Çünkü SDG hala silahları bırakmamıştı. SDG, 8 maddelik mutabakatın hiçbirini yerine getirmemişti. Bu sebeple Cumhurbaşkanı El Şara’nın askeri kamuflajla namaz kıldırması ayın zamanda terör örgütü SDG’ye ‘sıra sende!’ mesajı anlamına da geliyordu. Bir uyarı da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan gelmişti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, SDG’yi, Suriyeli olmayan PKK bağlantılı tüm unsurların arındırılması ve Türkiye’ye yönelik konuşlandırılmasının son bulması konusunda sert bir şekilde uyardı.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye’nin 8 Aralık kurtuluş/ hürriyet gününün 1. yıldönümünde yapmış olduğu açıklamada "8 Aralık Suriye Hürriyet Günü'nde kardeş Suriye halkına Türkiye'nin en kalbi selam ve muhabbetlerini iletiyorum. Suriyeli kardeşlerimizin son bir yılda her türlü zorluğa, sabotaj girişimine ve kışkırtmalara rağmen katettiği yolu takdirle ve memnuniyetle karşılıyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, içeride tüm kesimleriyle toplumsal barışı sağlaması, huzur ve istikrar merkezi olarak bölgesinde temayüz etmesi için gereken her türlü desteği vermeye devam edeceğiz." sözleri ABD’ye, İsrail’e ve SDG’ye aleni/açık bir mesajdı. Elbet ki Türkiye, Suriye’yi asla yalnız bırakmayacak. Suriye’nin yeniden yapılanmasında, terörden arındırılmasında, imarında, siyasi, ekonomik, askeri, istihbarı ve toplumsal her türlü desteği vermeye devam edecektir.