Türkiye’de gazetecilerin bir ayı: 93 gazeteci yargılandı, 4 gazeteci ceza aldı, 127 haber sitesi kapatıldı
Çağdaş Gazeteciler Derneği Kasım ayı gazetecilik raporunu yayımladı. Rapordaki bilgilere göre Kasım ayı içinde gazeteciler tutuklanmaya, gözaltına alınmaya, hakim karşısına çıkmaya devam etti.
Raporda gazetecilerin Kasım ayında karşılaştığı başlıca durumlar “6 haber içeriğine, yayınlandığı 127 haber sitesi üzerinden erişim engeli konuldu. 22 dava kapsamında 32’si gazeteci, geriye kalanları basın kuruluşlarının farklı kademelerinde çalışanlar olmak üzere toplam 93 kişinin yargılamasına devam edildi. Üç basın çalışanına toplam 5 yıl 5 ay 10 hapis cezası verildi, bir basın çalışanı hakkında para cezasına hükmedildi. İki basın mensubu gözaltına alındı; üçü tehdit edildi, hedef gösterildi; biri saldırıya uğradı” olarak sıralandı.
Rapordaki verilere göre kasım ayında 19 gazeteci işten çıkarıldı. Rapora göre Cumhuriyet ve Halk TV’den 19 gazeteci işten atıldı.
Raporun devamı ise şöyle:
"Kasım ayında Dernek olarak da açıktan bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Derneğimizin Bursa Şubesi; bulunduğu ilin, başta sosyal-kültürel hayatı olmak üzere demokratik ve adil yönetiminden birinci derecede sorumlu kişisi tarafından hedef alındı. 1989 yılında kurulan ve Bursa’da basın özgürlüğü ile emek ve demokrasi mücadelesinin etkin örgütlerinden olan Şubemizin, idari ve sosyal tesis olarak kullandığı yer, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından yıkılmak istendi. Hukuki kazanımlarımızı yok sayan ve Çağdaş Gazeteciler Derneğinin savunduğu düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünü hedef alan yıkıma karşı 15 Kasım günü geniş katılımlı bir eylem gerçekleştirerek, Çağdaş Gazeteciler Derneğinin, iktidarların olanaklarıyla değil emekçi gazetecilerin alın teriyle kurulduğunu bir kez daha haykırdık. Bu haykırışımız ve duruşumuz, yıkım kararına itiraz ettiğimiz mahkemece de görüldü ve yıkımın durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verildi.
Yargı organları, geçen ay basın özgürlüğü açısından olumlu iki karara daha imza attı. Bunlardan ilki Anayasa Mahkemesinin, erişim engellerine ilişkin bireysel başvurular kapsamında verdiği karardı. Kararın gerekçesi henüz açıklanmamakla birlikte, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla kararda, erişim engelleme usulünün kapsamının yeterli açıklıkta olması, erişim engeli verilebilmesi için acil toplumsal ihtiyaç zorunluluğu getirilmesi, kamu makamların müdahalesinin sınırının ortaya konulması, keyfi uygulamalara yol açmayacak güvenceler oluşturulması, kararların istinaf ve temyiz denetimine açılma, sulh ceza hakimliklerinin verdiği erişim engeli kararlarına son çare olarak başvurması gerektiği kaydedildi. Mahkeme, yeni yasal düzenleme için Meclis’e 1 yıllık süre tanırken, bu sürede düzenleme yapılmaması halinde diğer başvurular hakkında da ihlal kararı vereceği kaydedildi. Mahkeme, 2017 yılında verdiği başka bir kararda erişimin engellenmesinin istisnai bir usul olması gerektiğini, bu karar verilirken ifade ve basın özgürlüğü ile olan dengenin korunması gerektiğini ve basın mensuplarının haber verme ve eleştirme hakkının özüne dokunmaması gerektiğini vurgulamıştı. Gelinen noktada, 2023 seçimleri öncesinde Mahkeme önünde bekleyen yüzlerce başvuruda verilebilecek “olası ihlal” kararları da bir yıl ötelenmiş oldu. Erişimin engellenmesi usulünde tek sorunun uygulama olmadığı, kanunun kendisinin ihlalin birincil kaynağı olduğu gözetildiğinde, yeni bir düzenleme yapılması yönündeki tavsiye, basın özgürlüğü açısından yerinde bir tespittir. Meclis’in zaman geçirmeksizin konuyla ilgili basın özgürlüğünü esas alan bir düzenleme yapması kaçınılmaz bir hal almıştır.
Danıştay 10. Daire de; gazetecilerin özgürce çalışmasını engelleyen, dolayısıyla basın özgürlüğünü ihlal eden Emniyet Genel Müdürlüğünün toplumsal olaylar sırasında görüntü ve ses kaydı alınmasını yasaklayan genelgesinin, hukuka uygun olmadığına karar verdi. Genelgenin yürütmesini durduran Danıştay 10. Daire’nin kararında; Emniyet’in genelgesinin, Anayasa’nın “Temel Hak ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmında düzenlenen haberleşe hürriyeti ile basın hürriyetine yönelik sınırlayıcı uygulamalar içerdiğine dikkat çekti. Kararla; yaklaşık 6 ay uygulamada kalan ve birçok meslektaşımızın, özellikle toplumsal olaylarda haber yapmasının önünde engel olarak kullanılan genelgenin sahiplerinin açıkça suç işlediği de ortaya çıkmıştır. Temel haklarımızı yok sayan bu ve benzeri düzenlemeleri çıkaranlar hakkında idari soruşturma açılmasını beklemekteyiz ve takipte olacağız.
Yargının, uzun zamandır sessiz kaldığı iktidarın düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü karşıtı uygulamalarını geç de olsa durdurması, olumlu adımlardır ancak yeterli değildir. Türkiye’nin demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak kalmasının yegâne yolu, temel hak ve özgürlüklerimizin özgürce kullanılması ve bu kapsamda basın özgürlüğünü güvenceye alan düzenlemelerdir."