Kerkük tarihi incelendiğinde ilk olarak 800’li yıllarda Asur Hükümdarı Sartnabal tarafından kurulduğu görülür. Önceki ismi Sartnabal Şehri anlamındaki Kerh Suluh, Kerkük XIV. yüzyılın sonlarında (Timur Dönemi) fethedilerek Kerkük adını almıştır. XVI. Yüzyılın ikinci yarısı olan 954-961 yıllarında Kerkük Musul vilayetine bağlıydı.
Türkler, Türkistan’dan Anadolu’ya göç ederken fetih yolu üzerindeki Kerkük ve Musul’u da topraklarına katarak birer Türk yurdu haline getirmişlerdi. Ortadoğu’da Irak coğrafyası içinde yer alan Kerkük ve Musul vilayetleri bin yıldan fazla Türklerin hakimiyetinde kalmıştır. Kerkük ve Musul topraklarını kapsayan Irak bölgesinde Osmanlı Devleti’ni kadar Selçuklular, Zengiler, Erbil Atabeyliği, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler gibi birçok Türk devleti varlığını sürdürmüştür. Kerkük ve Musul yüzlerce yıldır Türkmen şehri olarak kalmıştır. Kerkük ve Musul XIX yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı Devleti yönetimi altında kalmıştır.
İngiltere, bölgedeki Hristiyanların can güvenliği, savaş esirlerine kötü muamele bahaneleri ile Mondoros Mütarekesinin 7. Maddesi gereğince Musul’un kendilerine verilmesini istedi. Bunun üzerinde Musul’daki Osmanlı 6. Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa bu şehri İngilizlere vermemek için istifa etmişti. Nihayetinde Osmanlı Devleti dağılmış ve parçalanmıştı. Hakimiyet İngilizlerin elindeydi.
Osmanlı parçalandıktan sonra yerine, şehit kanları ile sulanmış bir avuç toprak parçası üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Kerkük ve Musul sorunlu iller haline geldi. İngilizlerin baskı ve tehditleri sonucu Kerkük ve Musul, 5 Haziran 1926 yılında Ankara Antlaşması ve 7 Haziran 1926 TBMM onayı ile eski Osmanlı Devleti toprakları üzerinde İngilizlerin cetvelle çizerek kurmuş olduğu Irak Devleti’ne verildi.
Bağdat, Kerkük, Musul, Selahaddin, Dakuk ve Erbil yöresinde yüzlerce yıldır Çepni, Eymür, Salur, Yıva, İğdir vs. Oğuzların Üçok koluna bağlı Türk boyları yaşamaktadır. O yüzden Kerkük ve Musul’da Türk çoğunluğu vardır. Bölgede Türk/Türkmen, Arap, Kürt ve bir miktar da Süryanı yaşamaktadır. Irak’ta üçüncü büyük etnik grup Türkmenlerdir. Irak Planlama Bakanlığı’nın 2013 verilerine göre 34,7 milyonluk nüfusun 3 milyonu Irak Türkmenlerinden oluşuyor. 2019 Irak Nüfus Planlama verilerine göre Irak’ta Kürt nüfus genellikle Erbil, Duhok kentlerinde yoğunlaşmakta. Kerkük’te Kürtler nüfusun yüzde 25’ini oluşturmakta. Musul’da ise yüzde 6’sını Kürtler oluşturuyor.
Kerkük, Irak ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasında statüsü gereği tartışma bölgesi olarak kabul ediliyordu. Zaten ABD’nin Irak’ı işgali olan 2003 tarihinden 2017’ye kadar Kerkük’ü Peşmerge Güçleri elinde tuttu. Yıllar sonra Irak Kültür Bakanlığı tarafından 2010 yılında (Kerkük Türkmenler ve Kürtlerin de kabulü ile) kültürel başkent ilan edildi.
Zaman içinde 1980 yılları da dahil olmak üzere Kerkük Türklerinin yok sayılması için ezici çoğunluk üzerinde oynamalar yapılarak nüfusun yüzde 95’lik oranı yüzde 75 gösterilmiştir.
Irak Başbakanı Sudani, Kerkük’te yazışmalarda Arapça ve Kürtçeden sonra daha yeni (1 Mart 2023 tarihinde) Kürtlerin yanı sıra Türkmenlerin ana dili olarak Türkmencenin kullanabileceği talimatını verdi.
Kerkük tarihinde Türklerin hiç unutamayacağı ve kara bir leke olarak hatırlanacak olan korkunç bir katliam/soykırım yaşanmıştır. 14 Temmuz 1959 yılında başlayan ve üç gün devam eden katliamda onlarca Irak Türk’ü vahşice katledilirken yüzlercesi de yaralanmıştı. Türkmen liderleri ve sivil halk canice katledilmiştir. Aynı zamanda Türklerin ev ve işyerleri de yağmalanmıştır. Şehitler, arabaların arkasında sürüklendi ve direklere asıldı. Kerkük’te Türklere yönelik korkunç bir katliam/soykırım yaşandı. Bir o kadar da yağma… Katliamın/soykırım, başında Molla Barzani’nin bulunduğu silahlı örgüt tarafından yapılmıştı. Katliam 14 Temmuz Soykırımı olarak da anılmaktadır.
Her şey sürgünde olan Mustafa Barzani’nin 1959 tarihinde Irak’a dönmesi ile başlamıştı. 14 Temmuz 1959 yılında Abdülkerim Kasım, Sovyetler Birliği’nin desteği ile Irak’ta yönetime el koymuştu. Mustafa Barzani’de Moskova ile işbirliği yaparak özerk bir Kürdistan kurmak için kolları sıvamıştı. Irak Türkleri hem Komünistler hem de Barzani tarafından yok edilme süreci başlamıştı. Tümen komutanı değiştirilerek Barzani’nin istediği Komünist bir komutan getirilmişti. Türk kanat önderleri dahil aydınlara akla-hayale gelmeyecek baskı, şiddet ve işkenceler yapılmıştı. Yüzlercesi kent dışına sürüldü. Türk ev ve işyerlerine girilerek yağma yapıldı.
O dönem Türklerinin silahlı bir direniş yapacakları güçleri yoktu. Bunu fırsat bilerek Kent dışından çok sayıda Kürt getirildi. Amaçları Türklerin çoğunluğunu azaltmaktı. Nihayetinde şehri tamamı komünist Kürt grupları eline geçmiş oldu. Kentten dışarı çıkmak yasaklanmıştı. Yarbay Abdullah Abdurrahman kentten çıkmayı başarıp Bağdat’a gitmiş olsa dahi devlet yetkililerin duruma müdahale etmeleri birkaç günü almıştı. Bu birkaç gün içinde (14, 15, 16 Temmuz günlerinde) ne yapıldıysa yapıldı. Yani, katliam, soykırım, yağma ve her türlü vahşet… Şehitler arasında Irak Türklerinin sevip-saydığı Ata Hayrullah ve kardeşi Dr. İhsan Hayrullah da vardı. Aynı zamanda Mehmet Avcı, Selahattin Avcı ve Kasım Nefçi gibi Türk aydınları vahşice şehit edilerek katledilmişlerdi.
Maalesef dünya kamuoyu Kerkük’te gerçekleşen bu soykırım/katliamdan geç haberdar olmuştu. Türkiye’de dönemin hükümeti bile Bağdat yönetimine ancak endişelerini bildirebilmişti. Türkiye, Kerkük’teki katliamı/soykırımı Ankara’ya okumak için gelen Irak/Kerkük Türkleri sayesinde ancak öğrenebilmişti. Katliam/soykırımın büyüklüğü fotoğraf ve belgelerle birlikte Türk kamuoyu aydınlatılmasına rağmen dönemin hükümeti tarafından endişe ile karşılanması ne kadar manidardı! Türk milleti ve Irak/Kerkük Türkmenleri acıları ile baş-başa kalmıştı. Bu vahşetin, soykırımın, katliamın hesabı hiçbir zaman sorulmadı!..
YORUMLAR