Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Mehmet Uzun

Çileli hayatlar 12

Sevgili can okurlarım, bir köşe yazımda daha sizinle buluşmaktan onur duydum, mutlu oldum. Rahmetli anacığım 5. çocuğuna hamile nüfus kalabalık ettiğimiz diktiğimiz tarlalar yetmiyor, babam şehirde çalışıyor ama ne kadar idare etsek de yetmiyor. Ben de artık ilkokulda 3. sınıftayım. Büyümeye başladım, kardeşlerime bakıyor, anama yardım ediyorum. Başka şansım mı var? Gece gaz lambasının altında dersimi yapıyorum. Çok zeki bir öğrenciyim, okulda 5. sınıf öğrencileri benim kadar bilgili değildiler. Bizim ineklerden camışlardan başka koyunlarımız da oldu 30 civarında ve hepsi evin altında küçük ahırda yatıyorlar besleniyorlar. Tavuklar karda kışta kapımızda taflan ağacında yatıyorlar, ahıra gitmiyorlar, sadece yumurtlama zamanı ahıra gidiyorlar, yumurtlayan tavuklar tekrar kendilerini doğaya atıyorlar. Bazen kimini çakal alıyor kimini doğan ama gülük tavuğun altına yumurta koyarak 22 günde civciv çıkarıyoruz. Bir şekilde yumurtasız kalmıyorduk. Bir akşam üstü koyunlarımıza bir şey oldu, çırpına çırpına ölüyorlardı. Babam kesebildiği kadarını kesti, çoğu öldü az bir koyunumuz kaldı. Ben çok üzülmüştüm ağlamıştım. Rahmetli anam babam da çok üzüldüler. O kadar emek, para, zaten yoksulduk, koyunlar ölünce daha da fakir olduk. Anam bir Eylül sabahı 5. çocuğu erkek olarak dünyaya getirdi. Bu sefer çok sancı çekmişti. Köy ebeleri var hastane bilen kim. Çok kadın ölüyordu kan kaybından. Yol yok iz yok. Her şey atla katırla eşekle hallediliyor. Her gün dağdan odun gelmek zorunda, evler bu günkü gibi muhafazalı değil. Soğuk bir taraftan giriyor bir taraftan çıkıyor. O zaman öyleydi. Babam ocağa akşamdan tepsiyle mısır ekmeği hamurunu koyar üzerine kül ve köz koyarak sabaha kadar tepside ekmek yavaş yavaş pişerdi, öyle tatlı olurdu ki o bir ekmeği yavan yavan yerdik. Hayat köyde böyle devam ederken köyümüze 15 km. ilerde orman ağaçlandırma işi açıldı. Babam orada çalışmaya gitti. Okul dağılmıştı. Bir akşam hem babama erzak götürdüm köyden hem de belki bende çalışırım diye düşündüm. Oradaki memur “burası okul değil” diyerek beni işe almadı. Rahmetli babam çok üzülmüştü ama paraya ihtiyacımız vardı yutkundu yutkundu sesini çıkaramadı. O gece oradaki şantiyede babamın koynunda yattım sabah tekrar 15 km yürüyüp köye geldim ama o zaman ah ettim. İlerde ben de orman müteahhidi olmak için. Derelerimizde alabalık çok o zaman, sadece kışın hamsi getiriyor babam tenekelerle. Hamsiler o zamanlar büyük, tatlı, denizler dereler tertemiz. Poşet yoktu kese kağıdıyla ya da fileyle ya da örme çuvallarla taşınıyordu. Doğal her şey kimyasal değil. Aylar mevsimler geçiyor ben ve kardeşlerim bacılarım büyüyoruz aç açıkta olsak. Köyde hayatlar aynı, çok fazla değişen bir şey yok. Anacığım babacığım hiç gün yüzü göremediler çalışmaktan.

Can okurlarım, bir dahaki yazımda tekrar Başkent Postası gazetesinde buluşmak umuduyla hoşça kalın…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER