Sigara sağlığa zararlı. Lâkin sigara içenler birer “kötü örnek” olarak faydalı olabiliyorlar. Fakat siyasetçi kavgalarının böyle faydalı bir tarafı yok. Onlar yalnızca toplumu geriyorlar o kadar.
Çocuklarım sigara içmiyor. Allah’u âlem, benim halimi gördükleri içindir bu meretten uzak durmaları. Onlara bir kez olsun “sigara içmeyin” demedim çünkü.
Deseydim de müsbet tesiri olmaz belki menfi tesir ederdi hattâ. Zira kişi kendi yapmadığını tavsiye ederse sözü etkili olmaz.
Melek varsa Şeytan da var. Güzel varsa çirkin de var. İyi olur da kötü olmaz mı? Kötü örnekler her şey zıddıyla kaim hikmetiyle iyi örnekleri icab ettiriyor.
Allah kötü örnekleri de birçok hikmetlerle yaratmış, el’ân da yaratıyor. İnsànlar onlara bakıp iyi olsunlar bir tanesi olabilir. Aksi olsaydı dünya imtihan dünyası olmazdı.
Bu yüzden kötü örnekler ortadan kalksın diye değil, kötülükler azalsın diye gayret etmeliyiz. Ahmed Cevdet Paşa riyasetinde hazırlanmış devrin Anayasası hükmündeki, hukuk harikası Mecelle’de bir madde de budur:
Def-i mefasid, celb-i meanifiden evlâdır. Yàni kötülükleri uzaklaştırmak, onları yok etmeye çalışmak iyilikleri istemek, iyilik için gayret göstermekten mukaddem (öncelikli) bir gayret olmalı.
Ağzını açan birilerinin kötülüğünü anlatıyor. Bunların çoğu gıybettir. Gıybet etmek yerine gördüğü kötülükleri önce kendi terketse, sonra çevresindekilere, evlad’ü iyâline terkettirse, yàni emr-i bil màruf nehy’i anil münker vazifesine hız verse daha iyi olmaz mı?
Siyasetçilerimize (aslında politikacılarımıza demeliyiz) bakıyorsunuz vaziyet aynı. O ona çemkiriyor, beriki buna. İş yumruklaşmaya kadar varıyor. Bunu da gençler ve bütün millet izliyor ekranlardan.
Sonra ne oluyor? Lise öğrencileri gruplaşıyor, gruplar arası kavgalar oluyor ve hattâ polis bile bu (bıçaklamalı) kavgaları ayırmakta güçlük çekiyor. Geçen akşam haberlerde vardı bunlar. Hattâ ilköğretimde iki kız öğrenci grubu kavga ediyor. Bir erkek arkadaşlarını paylaşamamışlar!..
Kızın birini linç etmiş bir üst sınıfın kızları. Kız neredeyse ölüyormuş. Aşk cinayetleri liselerden ilköğretime kadar inmişti zaten. Anlatılanlara göre, linç edilen kız üst sınıftaki bir kızın aşkına yanaşmış…
Sen misin aşkımı çalan deyip etrafına arkadaşlarından bir grup toplayıp okul dağıldığında kızı sıkıştırmışlar. Kızın saçları derisiyle kopmuş, ameliyatlar ve uzun bir tedavi sürecekmiş…
Bir yabancı film izlemiştim. Psikopat birinin hayatını anlatıyor. Adam üstelik lisede öğretmen. Sık sık asabiyet nöbetleri geçiriyor. Nihayet çalıştığı okulun müracatıyla çocuklara zarar verebilir diye öğretmenliğine son veriliyor, adam işsiz kalıyor. Evli ve bir de çocuğu var. Karısı da evden uzaklaştırma için devlete müracaat ediyor ve sokaklarda kalıyor herif.
Sonra iyice canı sıkılan adam cinayetler işlemeye başlıyor. Film ilerledikçe anlaşılıyor ki, adamın tüm nevrotik halleri; ilköğretim çağında bir üst sınıftan güçlü kuvvetli bir çocuğun onu dövmesiyle başlamış.
Bizim linç edilen kızın âilesi okula müracaat ediyor, Müdür “kavga okul dışında cereyan etmiş, biz karışamayız” diyor. Yahu efendi sana mahkeme kararı ver, cürmü işleyenleri yargılayıp cezalandır denilmiyor ki.
O işi zaten adli makamlar âile dâva açınca yapacaklar. Fakat senin de yapman gerekenler var. O grupları araştırıp şiddeti alışkanlık edinmiş öğrenciler için geçici okuldan uzaklaştırmalar verebilirsin.
Kavga konusunda hem kendin hem öğretmenler gençleri uyarabilir, her dersin beş dakikasında olsun, bu konularda faydalı bilgiler verip güzel nasihatler edebilirler.
İstikbâlimiz, yàni geleceğimizin mimarı gençleri zamanın fitneleriyle başbaşa bırakmak en büyük alçaklıktır! 11.12.2021
YORUMLAR