Orta Çağ’da, Noel akşam yemeği büyük bir etkinlikti ve yiyecekler oldukça çeşitlenmişti. Salisbury Piskoposu Richard Mitford, 1406’da düzenlediği Noel yemeğinde, hayvanat bahçesini andıran bir menüyle misafirlerine ziyafet çekti. Masada 97 kişi için 24 tavşan, 7 domuz yavrusu, 20 çulluk ve diğer etler vardı. Ancak bu büyük ziyafette bir şey eksikti: Kızarmış hindi. O dönemde hindi, İngiltere’ye yeni gelen bir yabancıydı ve yüzyıllar boyunca Noel sofralarında yerini alamamıştı.
Hindinin İngiltere’ye gelişi, 1526’da Yorkshire’dan William Strickland’ın, Yeni Dünya’dan dönerken Meksikalı tüccarlardan aldığı hindilerle gerçekleşti. Yavaşça popülerleşen bu kuş, zenginler arasında egzotikliği nedeniyle bir statü sembolü haline geldi. Ancak hindinin Noel’deki yeri, sadece 20. yüzyılda, Charles Dickens’ın etkisiyle pekişti. 1843’te yayınlanan Bir Noel Şarkısı kitabında, zengin işadamı Ebenezer Scrooge’un Noel için hindi alması, bu yemeğin şenlikli bir öğün olarak popülerleşmesine katkıda bulundu.
Hindi, zamanla yalnızca zenginlerin değil, halkın da sofralarına girmeyi başardı. 1930’larda ise fiyatların düşmesiyle birlikte, Noel’in vazgeçilmez yemeği haline geldi. Bugün, dünya çapında hindi, Noel sofralarındaki başrolü üstlenmişken, diğer geleneksel yemekler zamanla unutulmuş durumda.
Orta Çağ’dan bu yana, sofralarda neler değiştiğini görmek, aynı zamanda toplumların yemek kültürlerinin nasıl evrildiğini anlamamıza da yardımcı oluyor. Bugün, belki de hindiler sadece Noel sofralarının başrol oyuncusu değil, aynı zamanda sevecen, sosyal kuşlar olarak da tanınıyor. Yine de, yemek masalarında hindi olmasa bile, zamanla yerini başka geleneksel lezzetlere bırakabilir.