Dünkü «Kısasta Hayat Vardır» başlıklı yazımızda merhume Başak Cengiz kızımızın bir manyak tarafından kılıçla katlini anlatırken işin “çare nedir?” kısmına bir türlü yaklaşamayan Meral abla gibiler için evvelâ «sebebi» anlatmak babında şöyle demiştik:
“Batı’nın döktüğü çöplerle beslendik çünkü. İşin asıl ayıbı ise bu çöpleri medeniyet, muasırlık (çağdaşlık) sanmak. Hattâ yalnızca işin asıl ayıbı değil «asıl beyinsizliği» demeliydik. Beyinsizler hálâ aynı rü’yâdalar bu da Türkiye’nin hal-i pür melâlinin delili. Dünya üzerinde bizden başka böylesi abuk hülyalarla ziyan edilmiş başka bir millet de ülke de yok!.”
Yazımızı okuyan bir kardeşimiz gönderdiği e-postasında; “ağabey bunları daha açık yaz, bu beyinsizlerin beyinsizleştirdikleri zor anlar, kafaları çok kalındır” demiş.
Sanırım kardeşimizin biraz daha açık yazmamızı, kalın kafalıların hakkıyla anlamasını istediği kısım, “Beyinsizler hálâ aynı rü’yâdalar bu da Türkiye’nin hal-i pür melâlinin delili. Dünya üzerinde bizden başka böylesi abuk hülyalarla ziyan edilmiş başka bir millet de ülke de yok!.” cümlelerimiz olmalı.
O hâlde sırayla söyleyelim. Beyinsizlerin hálâ uyanamadığı rü’yâ, Batı’yı 1920’ların kafasıyla tahayyülleridir. Yàni yüz yıllık bir geri kafalılık. Oysa köprülerin altından çok sular aktı geçen zaman zarfında. Şapka devrimi gibi o günlerin bazı ahmaklıklarını bugün en kemalistleri bile tatbik etmiyor. Yàni devrim yasaları birer birer kadük oldu.
Ve şunu da o geri kafalarına soksunlar: Newyork, Paris veya Londra’ya turist olarak gidip gezmekle Batı’yı anlayamazsınız. Hattâ tuzukuru bir yabancı olarak oralarda yıllarca yaşasanız da.
Batı sadisttir. Açlıktan ölseniz bir lokma veren, yol kenarında ölseniz durup aracına alan olmaz. Ev kirasını bir ay eksik verin adamı (kadını) kapının önüne koyarlar çoluk çocuğu ile.
Bizim beyinsizler pek okumazlar o yüzden bendeniz onlara bari filim seyrederler diye bir film tavsiye edeyim. İnternetten “The Maid” (hizmetçi) yazıp indirsin, izlesinler. Baksınlar bakalım o Amerikan rü’yâları falan gerçekte nasılmış?
* * *
Çölfaresinin hálâ «devrim yasaları, çağdaşlık masalları» iniltilerine bir yandan kızıyorum ama kalbimi dinleyince bunun (daha çok yàni kızgınlıktan öte) acıma hissi olduğunu anlıyorum.
Bunlar eğer düşman ajanı değillerse kesinlikle acınası tiplerdir. Yırtınıp didinip bir şekilde ünlü olduktan sonra amiral gemisinden kovulmak kolay hazmedilecek şey midir? Baksanıza gemide kalanlar nasıl da iktidar yalakalığı yapıyorlar aynı akıbete duçar olmamak için.
Fakat İslâm’a şedit düşmanlıkları, milletin sevdiklerine sivridilleriyle yaptıkları hakaretler elbette merhameten de olsa affedilecek şeyler değil. Bu tür davranışlarını şiddetle kınıyorum, hattâ dine saldırıp Müslümanlara bühtanda bulunduklarında lâ’netliyorum bile.
Devrim yasaları dediğiniz şeyler bu farelerin, sivridillilerin dinsizliklerinin sebebidir amma ve lâkin bunu farkedecek feraset ve akıl bunlarda yok.
* * *
Türklerin en büyük şairi Fuzûlî, “Der imiş düşmen ki hemdemdir Fuzûlî yâr ile / Her sözü bühtân ise hakkā bu söz bühtan değil” demiş. Bize de bühtan eden çok oluyor.
Bizim için, “sürekli İslâm dâvasıyla meşgul, Kemalist değil, devrimlerin düşmanı” diyorsanız, Fuzûlî misâli size şöyle diyeceğim: “Her sözünüz kem ve iftiralarla dolu olsa da bu söylediğiniz hakkâ (hakikaten) gerçektir, şahidliğiniz için teşekkür ederim” 19.11.2021
YORUMLAR