İnsan Hakları, Fransa ve Zulüm
Afrika’da Fransa’nın 14.yüzyılın ilk yarısından itibaren gayrı insani bir şekilde uygulamaya koyduğu sömürgeci eylemleri aleyhine açılan birçok uluslararası dava halen devam etmektedir.1524’de Afrika’nın kuzeyinde ve batısında 20’den fazla ülkede sömürgecilik faaliyetleri ile hakimiyet kuran Fransa, bağımsızlık mücadelesine giren ülkelerdeki ayaklanmaları şiddetle, kanla ve işkence ile bastırdı.
Anılan coğrafyada zulüm gören Afrika halkı zamanın en güçlü silahlarına karşı mücadele vermeye çalışıyordu. Fransızlar, bu karşı mücadelenin liderlerini tespit edip kendi ailelerince öldürülmeleri halinde geride kalanların hayatlarını bağışlıyordu. Fransız askerleri önünde yapılan bu nümayiş esnasında öncüler, öldürülmeleri için ailelerine yalvarıyordu.
Zulmedenler hep aynı dindendir.
Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi ülkeler o yıllarda Fransa’nın köle ticaret merkezleri olarak kullanılıyor ve bölgedeki tüm kaynaklar sömürülüyordu. Afrika’nın %35’i 300 yıl boyunca Fransa’nın kontrolünde kalmıştı.
Hayvanlar aç , insanlar tok olduğu zaman tehlikelidir.
İki milyonun üzerinde insanın hayatına işkence ve katliamla son veren Fransa, tarihin en büyük katliamını 1994 yılında Ruanda’da yaklaşık yüz günde 800 bin kişiyi katlederek gerçekleştirmiştir.
Eski Cumhur Başkanı François Mitterrand, “o ülkelerde bir soykırım yaşanması okadarda önemli bir şey değildir” demişti.
İnsan, siyasal bir hayvandır.
Fransa, 1850’den buyana zulmedip öldürdüğü Cezayirlilerin kafa taslarını Paris’te açtığı “Paris İnsan Müzesine’’ götürerek kahramanlıklarını, kültür sanattaki seviye ve yükselişlerini (Rönesans) sergilemek maksadı ile anılan müzede ahlaksızca ziyarete açık tutmaktadır.
Bir medeniyetin gelişmişliği, mahiyetindeki zayıf üyelere davranışı ile ölçülür.
Fransa; “Paris İnsan Müzesinde’’ sergilediği 24 Cezayirliye ait cenaze ve kafataslarını Cezayir’e geri getirdi. Cenaze törenine Türkiye’nin Cezayir Büyükelçisi Mahinur Özdemir Göktaş da katıldı. 1830-1962 yılları arasında hunharca öldürülüp askeri uçakla Fransa’dan getirilen naaşlar ve kafatasları, havalimanında Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, devlet erkanı ve askeri yetkililer tarafından karşılandı.
Tanrılarını kendileri atayan kültürler, tanrılarının amiri olur.
Soykırım dönemine havi arşivler üzerindeki “devlet sırrı” yasağı kaldırılmış olmasına rağmen, vaki Cumhurbaşkanı Mitterrand tarafından konulan ikinci bir yasağın arşivlere erişilemiyor olmasını sağlamış, 2017 yılında soykırım hakkında araştırma yapmak isteyen bir gazetecinin Fransız Anayasa Mahkemesince cumhurbaşkanlığı arşivlerine erişim talebi reddedilmiştir.
Avrupa’da Adalet ve Özgürlük.
Bugün ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlattığı sismik çalışmalar pek çok ülke ve gücün tepkisini çekmiş olup, bunların içinde en dikkat çekeni Akdeniz’de kıyısı olmayan Fransa’dır. Doğu Akdeniz’deki durumu ” endişe verici olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Makron,’’ 12 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, “Doğu Akdeniz’deki Fransız askeri varlıklarını geçici olarak güçlendirmeye karar verdim’’ açıklamasına karşı Türkiye; Fransa’nın bu beyanatını kışkırtma olarak nitelerken Macron’un amacının sömürgeci yapıyı tekrar ayağa kaldırmak olduğunu belirtti.
Türkiye ve Fransa arasındaki bu düello, Fransa’nın olası Akdeniz hakimiyeti ile Afrika üzerinde uygulayacağı sömürgeci politikaları tekrar hatırlattı.
Bu politikaların neler olduğunu, Afrika’nın nasıl sömürüldüğünü en iyi anlatan makalelerden biri 24 Mayıs 2017’de İngiltere merkezli küresel adalet şimdi adlı organizasyonun Direktörü Nick Dearden tarafından yayımlandı.
“Afrika fakir değil zenginliğini biz çalıyoruz’’ başlıklı makalesinde Dearden; küresel hukukta kapanan sömürge çağının şirketler ve yerel işbirlikçiler eli ile halen nasıl devam ettiğini çeşitli raporlarla gözler önüne serdi. Dearden, sahra altı Afrika’nın sermaye ithal eden değil, sermaye ihraç eden durumda olduğunu ortaya koyarak, verilere göre kıtaya senelik krediler ve yardımlar dahil 161 milyar dolar sermaye girişine karşın 203 milyar dolar sermaye çıkışı olduğunu belirtti.
Afrika’yı sömürmenin bir diğer aracı ise Devletlere ve özel sektöre verilen yıllık ortalama 50 milyar dolarlık kredilerdir. Çok yüksek faiz oranları ile verilen bu kredilerden çoğu devlet ve şirket borçlarını ödeyemez durumdadır.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel G20 zirvesinde, “sömürge döneminde Afrika’da günaha girdik’’ ifadesini kullanarak bu durumu birinci ağızdan ifade eden liderlerden biri oldu
Fransa Cumhur Başkanı Emmanuel Makron, aynı zirvede; Afrika’nın probleminin “Kadınlarının çok çocuk doğuruyor olması, milyarlarca Euro yatırım yapsanız da istikrarın sağlanamayacağını’’ söyleyerek sömürgeyi tamamen görmezden gelen bu açıklamasını 2018 yılında da yineleyerek “kadın başına 7-8 çocukla yoksulluktan kurtulamazsınız’’ dedi.
Orta çağdan beri devam eden sömürgeci alışkanlıklardan elde edilen gelirler Fransa gibi ülkelerin bütçelerinde ana gelir kalemi olduğu veçhile artık sürdürülemez olduğu Sciences Po Üniversitesi Öğretim Üyesi Prf. Dr. Bertrand Badie’nin L’Opinion gazetesine verdiği demeçte Fransa’nın Politikalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Badie, Fransa’nın dış politikası tamamen değişmeli diyerek Emmanuel Macron, açıklamalarda bulunuyor fakat hayata geçmiyor, dış politikada yaşanan bu çelişkiler Globalleşen dünyada Fransa’nın ne olduğunun yeniden tanımlanması, küreselleşmiş güç haline gelebilmesi için hedeflerinin bulunması ve alçak gönüllü olması gerektiğini ifade etti.
Macron’a tepkiler dinmiyor.
Rusya-Türkiye örneği
Bu bağlamda Fransa’nın, Afrika’da veya Lübnan’da tek başına hareket edebildiği dönemin bittiğini bilmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Badie, etkileşimlere ve karşılıklı bağımlılığa dayalı bir politika oluşturması gerektiğini aktardı.
Badie, “Devletler arası ilişkilerin akışkan hale geldiği bir dünyadayız, örneğin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ile ilişkilerinde bunu anladığı görülüyor” yorumunu yaptı.
Bertrand Badie, ülkeler arası ilişkilerde “düşman” veya “müttefik” kavramları yerine ortaklığın tercih edilmesi gerektiğini belirtti.
Günümüzde klasik sömürgecilik bile doğrudan bir insanlık suçu olarak kabul edilmemiştir. Ancak, sömürgecilik sürecinde yapılan birçok uygulama insanlık suçu kapsamına alınmıştır. Sömürgecilik ile ilgili kınamaya ve yasaklamaya yönelik bazı BM bildirgeleri bulunmakla birlikte, yaptırım gerektiren bir suç kapsamında bulunmamaktadır.
Sömürgeciliğin eskisi “doğrudan Sömürgecilik’’ yenisi “Dolaylı sömürgecilik’’ olarak addedilmekte olup, yeni sömürgecilik sürecin bir devamı olsa da uluslararası hukukta yer bulan belgelerde kınama dahi söz konusu olmamaktadır.
Rönesans, Fransız ihtilali ve İnsan hakları Evrensel beyannamesi gibi umdelerle aydınlanma çağını ihdas eden Avrupa’nın; acımasız, gaddar ve vahşetle uyguladığı sömürgecilik pratikleri arasındaki çelişki görmezden gelinerek, bu cani ve katillerin ülkemizde batı medeniyeti şeklinde tanıtılmaları arkasındaki körlüğün bilinçli bir yansıma olduğu kanısındayım.
Saygılarımla.
KAYNAKÇA:
1. Yrd. Doç. DR. Deniz ALTINBAŞ
2.http://teyit.org/paristeki-insan-muzesinde-cezayirlilerin-kafataslarinin-sergilendigi-iddiasi
3.www.indyturk.com/node/206916/d%C3%BCnya/fransan%C4%B1n-sava%C5%9F-s%C4%B1ras%C4%B1nda-%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BCp-m%C3%BCzede-tuttu%C4%9Fu-24-cezayirlinin-cenaze-ve
4.www.trthaber.com/haber/dunya/fransiz-siyaset-bilimci-fransanin-dis-politikasi-tamamen-degismeli-533100.html
5.www.aa.com.tr/tr/dunya/fransanin-tarihindeki-kara-lekeler-unutulmuyor/1450460
YORUMLAR