Lügatçe (lugatçe), dilin bir kısım kelimelerini veya belli bir konuya âit kelimeleri içine alan küçük sözlüktür. Eski zengin Türkçe ile telif edilmiş eserlerin anlaşılmasını kolaylaştırmak için de genellikle eser sonuna ilâve edilen ve kısaca mánâları verilen kelimeler de lügatçedir.
Merhum üstad Mehmed Şevket Eygi, Vahdet Gazetesi’nde bu başlıkla bir yazı kaleme almıştı. 08 Kasım 2015 tarihli o yazısının bazı kısımlarını hiç değiştirmeden, kimi yerlerine de bazı maddeler ve sözler ilâve ederek bendeniz de bir günebakan lügatçe vermek istedim.
Malûm hasseten günümüz gençlerini anlamakta zorluk çeken anne ve babalar büyük zorluk çekiyorlar. Onların yararlanması ilk hedefimiz:
ÇIKMAK: Bir gencin karşı cinsle flörtü, zinâya hazırlık safhası.
AŞK YAŞAMAK: Birisiyle zinâ etmek…
TAPMAK: Sevgilisini ilâhlaştırmak suretiyle dinini feda eden gençlerin sıkça kullandığı aşk sözcüğü.
YANLIŞLIK, HATÂ, KUSUR: Başkasında olan, bizde hiç olmayan.
LÂİKLİK: Egemen azınlığın Müslüman çoğunluğa vurduğu boyunduruk…
DOSTLUK: Şemsiye gibidir, yağmur zamanında bulunmaz. Acı da olsa hakikati söyleyenlerin size yakınlık derecesi, hali.
CEP TELEFONU: Akıllıları geliştikçe gelişti, bilgisayar gibi kullanılabiliyor ama kullanıcılarının çoğunu akılsızlaştıkça akılsızlaştırdı. Oldu sana bir zevzeklik ve gevezelik âleti.
VEFA: Türkiye’nin en meşhur bozacısı. İstanbul’da bir semt. Aslı ise, günümüzde çok nadir bulunan dostluk nişanesi, kalbî haslet.
MİLLETVEKİLİ MAAŞI: Zátıâlileri için her zaman az ve yetersiz olan şey.
YEDİ YILDIZLI SÜPER LÜKS OTEL: Sekiz yıldızlısı olmadığı için sonradan görmüş türedilerin mecburen kaldıkları konaklama mekânı.
KİLİM: Kırk dervişin üzerine oturup sığıştığı yaygı.
DÜNYA: İki padişaha dar gelen mekân… Fanisi, yaşadığımız arz, baqisi ahiret hayatındaki mekânımız.
İSTANBUL TRAFİĞİ: Dünyada cehennem hayatı. Bir yerden bir yere ulaşayım derken cinayet işleyebileceğiniz veya bir cinayete kurban gidebileceğiniz yaya ve sair araçlarla dolu bir metropolde çekilen çile.
AYDIN: Bütün kötülüklere muhalif olan çok kültürlü ve çok ahlâklı kişi. Ziyâlı, münevver, entelektüel de denilir.
SABİHA SULTAN: Son Padişah Sultan Vahdettin’in kızı olup, Yâver-i Şehriyarî M. Kemal Paşa onunla evlenip saraya damat olmak istemişti ama o ona varmamıştı. Kız paşayla evlenseydi Türkiye lâik olmayacak, İngiltere gibi sembolik bir padişahımız ve yine bir Cumhuriyetimiz olacaktı.
İSKİLİP: Şapka kanunundan önce yazdığı risalesi bahane edilerek, (devrimlere muhâlif olanları ölümle cezalandırsın diye kurdurulan) İstiklâl Mahkemelerince Karakuşî bir kararla asılan ulemadan Âtıf Hoca’nın memleketi.
TEKİN ALP: Nâm-ı diğer Yahudi Moiz Kohen. Atatürk’ün ölümünden sonra bunun «Kemalizm» kitabıyla rejimin resmî ideolojisi fabrike edildi.
ŞİMON ZVİ: Atatürk’ün öğretmeni Selanikli Şemdi Efendi’nin Yahudi adı.
SİMİT KAŞAR ÇAY: Kanaatkâr Müslümana büyük ziyafet, nankör münafığa felâket. Simit saraylarında muhabbet, hem ucuz hem keyifli.
ÂİLE: Yeni Ceza Kanununa göre reisi olmayan bir kurum. Kadının feministi erkeğini yedi bitirdi.
CAMİ HOPARLÖRÜ: Sesi çok açıldığı takdirde, güzel okunuyor olduğu sanılan, cahillerin 120 desibele kadar yükselttiği ezanın baş düşmanı…
ŞAPKA DEVRİMİ: Uğruna İskilipli Âtıf Hocaların asıldığı fakat bugün en koyu ve fanatik Kemalistlerin bile terk ettiği Atatürk devrimi.
KRİPTO YAHUDİ: Köken itibarıyla Yahudi olduğu halde, dıştan Müslüman ve Türk görünen gizli Yahudiler. Derin güçtürler bunlar.
AFGANÎ: Sarıklı Farmason. Hálâ bazı kafasızların ülema sandıkları münafık ve câhil, İran’lı iken gizleyerek Afganım diyen Şiî bir serseri.
İSLÂM PROTESTANLIĞI: Ümmet birliğini yıkıp kaos ve anarşi çıkartmak için başlatılan bir cereyan.
EKMEK: Günde dört milyon adedinin çöpe atıldığı , eskilerin nân-ı aziz dedikleri mübarek ve aziz nimet…
SÜSLÜMAN: Başını renkli bir bez ile örttüğü halde, açık kadınlardan daha fazla dikkat çeken rengârenk, genellikle saçlarını deve hörgücü gibi yaparak başörtüsü (!) takan kız veya kadın.
İSLAMCI: Simitçi gibi o da İslâm satıyor olmalı. Dinimiz İslâm’ı ideoloji yapan arivist ve sapıkların işi.
OKUR-YAZAR MÜSLÜMAN: Bin yıllık millî ve dinî yazımızla okumayı yazmayı bilen kimse.
LATİN ALFABESİ: Adı üstünde Latin ve Frenk yazısıdır.
HUZUR ve RAHAT: Bu dünyada olmayan iki şey…
JAPONLAR: Öğretmenlerin öğrenci çocuklarla birlikte tuvaletleri temizlediği, çok zor ve çetrefilli bir alfabe ile dünyanın en harika ülkesi olmayı başarmış milletin adıdır.
İSVİÇRE ve NORVEÇ: Avrupa Birliği’ne üye olmayan; ileri, düzgün ve zengin iki ülke…
FUZULÎ: Türklerin en büyük klasik şair ve edibidir ki, okullarda şiirleri okutulmaz ve okumuşlarımızın çoğu bile, Divanını okuyup anlayamaz.
ETON KOLEJİ: İngiltere’nin ve dünyanın en güçlü lisesidir. Öğrencileri okul içinde frakla gezer. Ülkesine 21 başbakan kazandırmıştır ve orada karma eğitim yapılmaz. Her gün, dersler başlamadan önce okulun şapelinde (kilisesinde) âyin yapılır.
CEHAPE: Evrensel ilkelere bile kafa atan, akıl ve iz’ân yoksunu, dini Moiz Kohen Kemalizmi olan ve 1930’ları 2000’li yıllara taşıma gayretindeki en gerici siyasi partimizdir. Evlerden ırak ola. 04.11.2021
YORUMLAR