Rızık ve Affın Vesilesi Berat
Berat Kandili, böyle bir gecedir. Sadece karanlığın hükmünü kaybettiği değil, ruhun da karanlıktan aydınlığa geçtiği, ilahi rahmetin semadan sicim sicim döküldüğü bir gecedir Berat…
Geceler vardır, sessiz ve ağır. Zamanın kalbine mühür vurduğu, ruhun kendi içine çekildiği derin saatler. İnsan, bu gecelerde kendi varoluşuyla yüzleşir; hataları, pişmanlıkları, duaları ve umutlarıyla bir başına kalır. İşte Berat Kandili, böyle bir gecedir. Sadece karanlığın hükmünü kaybettiği değil, ruhun da karanlıktan aydınlığa geçtiği, ilahi rahmetin semadan sicim sicim döküldüğü bir gecedir Berat…
Temize çıkmak, arınmak, yüklerinden sıyrılmak için kaçırılmaz fırsattır. Her insan, hayatın içinde farkında olarak ya da olmayarak nice hatalara düşer, nice pişmanlıkları omuzlarında taşır. Kimileri bunları unutmaya çalışır, kimileri kabullenir, kimileri de o ağır yükle yaşlanır. Oysa insanın en büyük yanılgısı, affı kendinden esirgemesidir. Kendini affedecek bir Rabbinin olduğunu unutmasıdır. Hâlbuki bir kapı vardır; ilahi merhametin sonsuz olduğu, affın tükenmez bir nimet gibi sunulduğu, duaların kabul edildiği bir kapı…
Efendimize salat ve selam olsun. Kendisine melekler tarafından ne istersin diye yediyüz defa soruduğu rivayet edilir. Her defasında ümmetimi cevabını vermiştir. Öyle ise kutlu nebiye layık olmamız gerekmez mi? İnsanlar ister istemez inanmaktan, güvenmekten, yaslanmaktan, düşmekten korkuyorlar. Temkinli olmak zorunda hissediyorlar. Neden? Haksızlığa uğramışlar da ondan. İşte mübarek günler, aylar ve geceler bu güveni tekrardan tesis etmenin fırsatı olmaktadır. Asırlardır ülkemizde de kutlanmakta olan kandiller, bir kıymet ve özenle değerlendirilmeye çalışılıyor. Yoksa bazılarının bahsettiği gibi bu zamanda ibadet et başka zamanda terk et demek değildir kandil kutlamak. Yine bazılarının yaptığı gibi bu kıymetleri inkâr etmek ya da bidat demek gibi bir yaklaşım da kabul edilebilir olmaktan uzaktır. Müslümanın ibadet ve itaatine göz dikmek, Efendimiz (sav) ve sahabelerinden tevarüs eden kutlu mirası yok saymak art niyetlilikten ve akılcılıktan başka bir şey değildir.
Peki, Berat gecesini nasıl değerlendirelim? Çok dua ederek, oruçla karşılayıp uğurlayarak, kabir ziyareti yaparak, Kuranı Kerim okuyarak, düşkünlere yardım ederek, hastaları ziyaret ederek, zekât, sadaka vererek, Allah-ı zikirle anarak, Peygamber Efendimize salavatlar getirerek kedimiz için kıymetlendirebiliriz. Bu gece çok rızık isteyelim. Af isteyelim. Sağlık isteyelim. Gönülden gele gele Allah’ın rızasını isteyelim. İstetmesini nasip eden verecek kadar da cömerttir öyle değil mi?
Böylesi güzel ameller, manevi yönden zenginliğe sebep. Bu ibadet ve fiillerin bize getirisi ise; gerek özümüzün güzelleşmesi gerek sözümüzün ve halimizin yumuşamasına kaynak teşkil edecektir. Ölü ruhlarımızın dirilmesine vesile olacaktır. Topluma hareket gelmesi, gönlün yumuşaması, insanlar arası ilişikler ve iletişimlerin insanilik düzeyine yeniden kavuşmasına vesile olacaktır. Birazcık olsun kaybettiğimiz duygu ve vicdan yoğunluğunu tekrar yakalamaya fırsat vermesi üç ayların ve kandillerin bereketindendir. Diriltici özelliğindendir. Ne dersiniz? Böylesi bir atmosfere kavuşmuş toplumda kaynaşma olmaz mı? Huzur ve sükûnet, güven iklimi yeniden tesis edilmez mi? Kendine geliş hamlesi ve toparlanma sağlanmaz mı? Maddenin bunalttığı cendereden kurtularak mananın enginliğine yeniden yolculuğa çıkmak istiyorsak işte bir kandil gecesi daha! Bir can ve güç toplayarak dizlerimize derman, gönlümüze aşk ve heyecan, gözlerimize fer anlamı taşıyan üç ayların zengin hazinesinden dağıtılan mirastır beraat kandilimiz.
Her daim keremiyle ikramlarda bulunan rahmeti ve merhameti ile bizlere muamele eden Allah (cc) Berat Gecesi hürmetine bizleri affetsin. Kendisinin razı olacağı amelleri işlemenin vesilesi eylesin. Ömrümüz olduğu müddetçe ibadet ve zikir ile amel edebilmeye bizleri muvaffak eylesin…
Kandilimiz mübarek olsun.