“Artık havalar iyice soğudu. Kuş sesleri duyulmaz oldu. Şimdi yalnızca, anasını ya da babasını, kardeşini yitiren çocukların ağlamaları duyulabiliyor. Bizler, bir ülkesi ve umudu olmayan çocuklarız.” Yürekleri yakan bu cümleler savaş yüzünden yaşamını, sağlığını, arkadaş/kardeş/anne / babasını ve en önemlisi umudunu yitirmiş milyonlarca çocuktan birine ait. Son yüzyılda özellikle son çeyrek asırda yanı başımızda ki coğrafyada her gün onlarca çocuk savaşın ve şiddetin kurbanları olmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılda dünyanın birçok yerinde çıkan savaşlar insanlığı top yekûn tehdit ettiği gibi milyonlarca kişi etkilenmiş, özellikle siviller savaşın ve iç çatışmaların mağduru olmuşlardır. Siviller içinde savaşta en çok etkilenenler ise çocuk ve kadınlardır. Savaş meydanında silah ile ölen çocuklar dışında birde yiyecek, su ve yaşam için gerekli diğer gereksinimlerini karşılayamadıkları ya da soğuk hava koşulları, salgınlar nedeniyle yaşamını yitiren on binlerce çocuk bulunmaktadır. Bunlar dışında çatışmalarda milyondan fazla çocuk kalıcı olarak sakatlanmıştır. Savaş ile yüz binlerce çocuk yetim kalmış ve mülteci kamplarında kimsesiz yaşamaya başlamıştır. Maalesef savaş en çok çocukları vurmaktadır. Savaş ortamında on binlerce çocuk kaçırılmış ve kaçırılan bu çocuklardan kızlara tecavüz edilip, seks kölesi haline getirilmekte, erkek çocuklar işkenceye maruz kalmakta ya da savaşta kullanılmaktadır. Savaşın ve şiddetin tüm acılarını yaşayan çocuklarda psikolojik etkilenmeler daha fazla görülmektedir. Çocuklar üzerindeki etkileri yıkıcıdır. Savaş çocuklarda telafisi mümkün olmayan yıkımlara neden olmaktadır. Yedi yaşındaki Suriyeli Ömer; olanları şöyle anlatıyor: “Silahlı gruplar köyümüze geldiğinde birçok evi yaktılar ve birçok kız çocuğuna tecavüz ettiler. Annemi darp ettiler babamı ise gözümüzün önünde iki kurşun ile öldürdüler. Sonra annem ve komşularımızla kaçtık. Çadır kente gelmek günlerimizi aldı. Şimdi içi boş bir bez çadırda yaşıyoruz. İki battaniyeden başka hiçbir şey yok. Günler mutsuz ve karanlık. Savaşın anıları günlerimizi ve gecelerimize musallat oldu, peşimizi bırakmıyor. Biliyor musunuz okul çağındayım ama gidemiyorum arkadaşlarım, kardeşlerim gibi. Ülkemde okul ya bombalanmış ya da karakol olmuş. Okul olsa ne olacak sanki öğretmenlerimiz ya öldü ya da öldürmek için cephede… Savaştan önce tahtadan, plastikten oyuncaklarımız vardı ve hayıflanırdık bazen çok basit diye… Oysa şimdi ya kurşun kovanlarıyla ya da boş el bombaları ile oynuyoruz. Çoğu zaman da oyuncak sandığımız cisimler birçok arkadaşımızın son oyuncağı oldu maalesef. Ya bir mayın ya da patlamaya hazır bir fünye imiş meğer o son oyuncak, o son ölüm makinesi… Onlar ölmemeliydi oysaki ne çok planlarımız vardı. Hem bayrama şunun şurasında, ne kalmıştı. Bak öldü Ahmet, Fatıma, Mehmet, Mustafa, Ayşe, Zeynep ve daha niceleri. Yıllar yılları kovalıyor ve koca 10 yıl oldu barış hala gelmedi. Yaşım on yediye ulaştı ve bende başka korkular zuhur etmeye başladı. Acılar azalmadı, çoğaldı ben olgunlaştıkça. Yıllar geçti barış adına hep on adım geriye gidildi. Bir zamanlar yaşama sevinci olanların şimdilerde bir an önce ölümü tercih ediyor olmaları kime neyi ifade ediyordu acaba? Sözde demokrasi, hak, hukuk, adalet ve barış bekçileri neyi bekliyordu acaba? Onları topraklarımda gördükçe içim kin ve nefret doluyor. Ama ne yapabilirim ki zaten psikolojim olabildiğince bozuk ve oldukça da biçareyim! Peki, sorarım size kardeşim bu revamı bize? Neden Allah (cc)’yı, Peygamber Efendimiz (sav)’ı ve Kur’an-ı Kerim’i bilen ülkeler birlik olmaz? Yüce Allah’ımızı zikreden İslam ülkelerin âlimleri, büyükleri, devlet adamları nerede ve neden suskunlar? Ey Kardeşim,’’ [ İnsanlar, (sadece) “İnandık!” demeleriyle bırakılacaklarını ve sınava çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır. [Ankebût-2/3] Şunu çok iyi biliniz ki insan yapmadıklarından, engel olamadıklarından da sorumludur. Ey insanoğlu susma zulme karşı susma ülkemin renklerini yeşilden siyaha ve griye çevirenlere karşı. Siz sustukça ülkeme bahar gelmeyecek, dağlarımızda çiçekler açmayacak ve göklerimizde gökkuşağı bile olmayacak. Eyy Suriye’de hayatını kaybeden çocuklar… Siz ki suçsuz, günahsız, savunmasız bir şekilde İslam coğrafyasında dünyaya merhaba dediniz. İslam dünyasının birlik olmayışının kurbanı oldunuz belki de. Eyy çocuk; öleninde, öldürenin ‘Ya Allah… Bismillah… Allahuekber’ dediği bir ortama zemin hazırladığımız için bir Müslüman olarak özür dileriz sizlerden… Özür dileriz sizleri İslam düşmanı hain Siyonistlere karşı yalnız bıraktığımız için. Biliyoruz ki Yüce Rabbimiz elbette soracak bizlere, ‘Siz ki benim sizlere emanetlerimi koruyamadınız ’diye. Affet bizi Ya Rabbel Âlemin…
Dr. İmbat MUĞLU
YORUMLAR