Selalarla Başlayan Direniş: 15 Temmuz’un Sessiz Kahramanları

Tem 15, 2025 - 12:05
Selalarla Başlayan Direniş: 15 Temmuz’un Sessiz Kahramanları

15 Temmuz 2016…
Bu topraklarda saatler geceyi gösterdiğinde, aslında milletçe sabaha uyanıyorduk. Çünkü o gece sadece bir darbe girişimi değil, yıllarca içimizde sinsice büyütülmüş büyük bir ihanet sahneye çıktı. Ve o sahneye karşı, halkın vicdanı ayağa kalktı.

O gece Diyanet-Sen Basın Danışmanlığı görevini yürütüyordum. Görev bilinciyle sokaklarda olan biteni anlamaya çalışıyor, milletin içinde olmayı önemsiyordum. Kızılay’a doğru yürürken kalabalığın tedirginliğini, insanların yüzündeki endişeyi ve bir yandan da artan öfkeyi hissedebiliyordum. Tank sesleri, alçaktan uçan jetler ve panik… Her şey bir filmi andırıyordu ama bu yaşadığımız gerçekti. Ve çok ağırdı.

Sendika Genel Başkanımız Mehmet Bayraktutar’ı aradım. Gördüklerimi anlattım, fikrimi söyledim:
“Başkanım, imamlarımızın sesi duyulmalı. Bu milletin maneviyatına hitap eden bir şey yapmalıyız. Sela sesleriyle, bu işgal girişimine karşı ortak bir tavır ortaya koyabiliriz.”

O anda hiç tereddüt etmedi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e ulaşmaya çalıştı, ulaşamayınca Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Özafşar’ı aradı. Görüşme kısa sürdü. Cümleler netti, tavır kararlıydı. Özafşar, toplantı halinde olduklarını söyleyince Başkanımız şunu söyledi:
“Bu mesele toplantıyla vakit kaybedilecek bir mesele değil. Biz kendi teşkilatımıza mesajımızı geçiyoruz, selalarla bu milletin vicdanını ayağa kaldıracağız.”

Ve öyle de yaptı. Bilgi işlemde görevli arkadaşımız Abdurrahman’a talimat verildi. Mesaj hazırlandı, sistemden 90 bin kişiye gönderildi. Cami görevlilerimiz harekete geçti. Türkiye’nin dört bir yanında, sela sesleri yankılanmaya başladı.

Henüz Diyanet İşleri Başkanlığı merkezi bir karar almamışken, Diyanet-Sen teşkilatı inisiyatif almış, milletin maneviyatını harekete geçirmişti. Bu bir yarış değildi. Bu bir duruştu.

O gece sela okuyan her imam, sadece minareden seslenmedi. Aynı zamanda milletin kalbine de dokundu. Camiler bir anda toplanma noktalarına dönüştü. Ezan ve sela sesleri, karanlığa karşı verilen en büyük cevap oldu. İşte o an, bu milletin ruhunu hiçbir yapının, hiçbir planın teslim alamayacağını gördüm.

Sonradan öğrendiğimiz bilgilerde, Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la birlikte olduğu ortaya çıktı. Başkanlığın geç harekete geçmesi belki bu yüzden olabilir. Ama ne olursa olsun, sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı da gerekeni yaptı, meseleyi sahiplendi.

Bu vesileyle bir gerçeği daha hatırladık:
Yıllarca “altın nesil” diye anlatılanlar aslında bir ihanet nesliymiş. Saf dindar insanları ibadetle kandırıp, devleti içeriden çökertmeye çalışan yapının nasıl bir felakete yol açabileceğini hep birlikte gördük. Öyle ki bir dolarlık banknotlar bile örgüt içi referans mektubu haline gelmişti. Allah rızası diyerek başlayanlar, emperyalistlerin maşası oldular.

Ama bu millet, tankın önüne yüreğiyle dikilenlerle, sela okuyan imamlarıyla, dualarla direnen anneleriyle bu oyunu bozdu. Hem de öyle bir bozdu ki, o gece sadece bir darbe değil, o yapıya duyulan sahte itibar da yerle bir oldu.

Aradan yıllar geçti. Belki yeni nesiller o geceyi doğrudan yaşamadı. Ama biz yaşadık, gördük, direndik. Ve bir gerçeği hiç unutmadık:

15 Temmuz gecesi bu millet yeniden ayağa kalktı.
O gece camilerimiz susmadı. Minarelerden yükselen sela, direnişin ilk ve en temiz sesiydi.
Unutmadık, unutturmayacağız.