Tarihin Silinmezleri; Ybb
Bu platformda yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüşlerini yansıtır. www.baskentpostasi.com, bu içeriklerden sorumlu tutulamaz.
Koca Çınar 2017 yılının Ocak ayında İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğimize Dost Meclisi Buluşmalarına teşrif etmişti.
Sonra Bizi kırmadı Kardeşlik Sınır Tanımaz Projesi için Kahramanmaraş'a teşrif etmişti. Her dakikası çok anlamlıydı. Görüşmelerimiz, sohbetlerimiz istifadeli bir şekilde devam ediyordu.
Arada bir Yavuz Bülent Bakiler öldü haberlerinde kendilerini arardım. Tebessüm ve şaka ile bir türlü beni öldüremediler hamdolsun yaşıyorum diyordu.
Bugün de böyle bir haberi görünce önce inanamadım. Yavuz Bülent Bakiler Baba'yı, Koca Çınar'ı arayayım dedim. Aman Allah'ım ilk defa telefonda başkası!
Kızı... Hanımefendi haberi doğruluyordu.
Her nefis ölümü tadacaktı. Can canını CANAN'a ruhunu Rahmana teslim etmişti. Soyadı gibi BAKİLER zümresinde olsun.
İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğinin ifadesi ile belki bedenen vefat etti ama geride hoş sada, ölümsüz eserler bıraktı.
Koca yürekli adam daha çok bana yakın ve yakin olanları ebediyete uğurluyorum.
Sizi unutmak mümkün değil. Size dua etmemek, Sizden razı olmamak düşünülecek bir husus olamaz.
Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun.
Ailesi için çok zor. Allah sabır versin.
Telefonda kendisi ile yapmış olduğumuz hasbihalden, samimi ifadelerden etkilenmiş olacak ki zorunlu olarak belirttiği tarihte Ankara'da yoğun bir programı olduğunu söylüyordu. Birkaç defa ısrarla rica edince akşam saat on dokuzda İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Dost Meclisi Buluşmalarına teşrif edeceğini söylemişti.
Atmış yaşın üstünde salonda zor nefes alınan bir ortama uzun boylu, cüsseli, babayiğit bir düşünür, şair teşrif ediyordu.
Başlangıç itibari Resulullah sav buyurduğu gibi "Bakıldığı zaman insanı ferahlatan bir yüzü..." vardı. Selamlama ve takdim sonrası bu cemiyetin yönetimi Elazığlı kokuyor. Elazığlılar merttir, misafirperverdir vatanperverdir... Yavuz Bülent Bakiler, İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Konferansına gelirken ülkemizin ve gittikleri illerimizin zenginliklerini anlatırken Elazığlıların bu ülkenin sağlam kumaş deseni olduğunu, Elazığlıları özellikleri ile tanıdığını ve takdir ettiğini, Elazığlılara da bu şekilde olmayan Elazığlılara da ahirette kendisinin davacı olduğunu söylemişti.
Sivas, Gaziantep, Malatya, Azerbaycan memleketim; ama Türkiye’ye gelen Merhum Dede’min kabrini yıllardır arıyorum ama bulamadığım için çok üzgünüm demişti.
Aman Allah'ım konuştukça ağzında bal akıyordu sanki...
Zaman zaman sakin; arada bir sert, örneklerle anlattıkları bedene, kalbe, ruha hitap ediyordu. Bir anlatım bu kadar başarılı ve etkileyici olabilirdi. Samimi, gerçek, dürüsttü anlatılan hakikatler….
Şimdi bile geçen yıllara rağmen o zamanı yaşıyor gibi mutlu oluyorum.
Sunum alışılmışın ötesinde bir hakikatti ve değişik zamanlara seyahat etmekti.
Her şeyin bir sonu gibi yeni hakikatler ile birlikte şuurlu bir süreç yeniden şekilleniyordu sanki ...
İnsana hayata, öğrenmeye, tarihe, çarpıklıklara, dava adamlığına dair çoğu şey birkaç saatte kendine yer bulmuştu.
Edebiyatçı, Yazar, Düşünür Sayın Yavuz Bülent Bakiler; “Başkan Yücel Can Kardeşimizin de ifade ettiği gibi üç yıldır ilk kez Ankara’ya yeni geldiğini ve ilk konferansı olduğunu söyledi. Kıymetli, seviyesi, seciyesi yüksek bir dinleyici kitlesi ile birlikte ilk kez duyduğum ve çok da sevindiğim İdareci ve bürokratlar birliğinde olmanın da mutluluğunu taşıdığımı, bu tür hizmetleri yapan sivil toplum kuruşlarına da ihtiyaç olduğunu ve daha başka hayırlı hizmetlere de bu Derneğin vesile olmasını diliyorum.
“1936 yılında Sivas’ta doğdum. Babam Sivas’ta nüfus müdürüydü annem de ev hanımı. Sivas’ta okudum ilkokulu, ortaokulu, lisenin ikinci sınıfına kadar Sivas’ta okudum. Babamın memuriyeti sebebiyle Gaziantep ve Malatya’da liseyi tamamladım. Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Askerliğimi Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda yaptım. Askerlikten sonra kısa bir süre bir gazetede meclis muhabiri ve Ankara’da Metal-İş Federasyonu’nda çalıştım. Ankara Radyosunda çeşitli programlar hazırladım ve sundum. Bir süre Sivas’ta avukatlık yaptım.
1970 yıllarında ister istemez politikaya bulaştım ve Sivas’tan milletvekilliği seçimlerine katıldım. Seçimleri kıl payı kaybettim, gördüm ki siyasette de avukatlıkta da başarılı olamıyorum, tekrar istemeyerek devlet hayatına döndüm. Çünkü devlet memuru olmak istemiyordum. Ama gördüm ki serbest meslekte de çalışmanın birtakım sıkıntıları var. Meselâ ben avukatlıkta çok dürüst davrandım.
Dürüst davrandığım için de para kazanamadım. Vatandaş ister istemez kendisine yalan söyleyenin saflarına kaymaya başladı. Gördüm ki avukatlık mizacıma uygun değil, önce avukat olmak için okumama rağmen, avukatlığı başaramayacağımı gördüm ve ayrıldım. Sonra “Başbakanlık Toprak Tarım Müsteşarlığı’na girdim, TRT’ye geçtim. 1979–80 yıllarında Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yaptım.
12 Eylül’den bir süre sonra bakanlık müşavirliğinde daha sonra da Başbakanlık Müşaviri olarak çalıştım ve 1993 yılında bu görevimden kendi isteğimle emekliye ayrıldım. 1995 yılından beri İstanbul’da oturuyorum. Evliyim ve iki çocuğum var.”
Evet gelelim konumuza…
Doğu ve Batı dünyası Türkiye’yi bölmek istiyor, bizi Anadolu toprakları üstünde yaşatmak istemiyor.
Bugün ülkemize Türkçemiz başta olmak üzere çok büyük tuzaklar kuruluyor ve kurulacaktır da.”
Dünyada bizden daha çok devlet kuran başka bir devlet yoktur. 38 devlet, 32 beylik, 17 hanlık, 16 imparatorluk, 10 Cumhuriyetlik 4 atabeylik. Bu nedenle Hristiyan dünyası bize çok öfke duyar. Yani, Dünya’da yüz on yedi devlet kuran tek millet biziz.
Tekrarlıyorum117 devlet. Öyle anlatıldığı gibi Osmanlı Devleti sadece silahımıza, gücümüze dayanarak, kan dökerek kurmadık. Aynı zamanda, dünyanın en medeni topluluklarından birini meydana getirdik.
Dil çok önemlidir. Hatta dil, dinden de önemlidir. Dil olmazsa din de öğrenilemez. Dil, millet demektir. Milletlerin hayatında dil çok önemlidir. Bunu çok iyi bilen Ruslar, kendi ülkelerindeki Türkler ile Türkiye arasındaki yani Anadolu Türkleri ile Türkistan Türkleri arasındaki bağı koparmaya çalıştı.
1876 yılından itibaren Türklerin büyük bir kısmı Sovyet Rusya’nın eline geçmişti. Rusya da bizim en büyük düşmanlarımızdandı. Oradaki Türklerin Bizimle irtibatını kesmenin en güzel yolu da dildi.
Büyük devletlerin geri kalan devletlere veya ilerlemesinden rahatsız olduğu devletler üzerinde 4 çeşit emperyalizm uygularlar. Bunlar; askeri – siyasi – iktisadi ve en tehlikelisi olan kültürel emperyalizmi çok iyi uygularlar.
İşte Dost Meclisinden tarihe düşülen silinmez izlerin dili…