Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Teennî hilm ile âkîllerindir

Şeyhi, divan edebiyatının gelişmesine büyük katkısı olmuş 15. Yüzyıl Divan şairlerindendir. Şeyhi, bilime olan merakı ile İran’a gitmiş; burada başta tıp ve tasavvuf olmak üzere yoğun bir eğitim görmüştür.

Tahsilini tamamlayarak Anadolu’ya döndüğünde “Hekim Sinan” olarak anılmaktaydı. Ve hekim olarak şöhreti saraya kadar yayılan Şeyhi’nin tedavi ettiği hastalar içinde artık Sultan Mehmed Çelebi de vardır.

Hacı Bayram Veli hazretlerinden çok etkilenmiş ve dervişi olmuştur. II. Murat zamanında saraya yakın olan Şeyhi, padişahın hekimlerindendi.

“Gazab ta’cîl ile câhillerindir / Teennî hilm ile âkîllerindir” (Hiddet, öfke ile hareket, aceleci, düşünmeyen câhil kişilerin meziyeti, Teenni ise, ağır davranmak, temkinli olmak, ileriyi düşünerek, ihtiyatlı davranıp acele etmeden iş görmek, düşünceli hareket etmek meziyet olarak akıl sahiplerinin işidir) mısraları bir atasözü gibi dillere pelesenk olmuştu.

En şöhretli eseri «Harnâme»dir. Bu eser Türk Mizah Edebiyatı’nın başeserlerinden sayılır. Harnâme’de çok başarılı ince alay ve nükteler vardır. 15. yy en önemli şairlerinden biri olan Şeyhi’nin edebiyatımıza derin tesirleri olmuştur. Ahmed Paşa, Necâtî, Fuzûlî ve Bâkî de dahil 45 kadar şâir onun kasîde ve gazellerine nazîreler yazmıştı. Bu bile ne kadar önemli biri olduğunu isbata yeter.

Kaynaklar Harnâme’nin yazılış sebebini, Şeyhi’nin başından geçen bir hazin olaya bağlar. Şeyhi; Çelebi Mehmed’i tedavi edince, Çelebi Mehmed ona Tokuzlu Köyü’nü tımar olarak ihsan eder.

Köye giden Şeyhi köyün eski tımar sahibi tarafından soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâme adlı eserini kaleme alır. Eser, Türk Edebiyatı’nın ilk Fabl örneğidir.

Hikâyede zayıf düşmüş bitkin bir eşek (!), öküzlere ve sair boynuzlu hayvanları rahatta sanır, özenir; “neden onlar dayak yemiyor, odun ve su gibi ağır yükler de çekmiyor, yetmez gibi bir de Allah başlarına taç vermiş” diye geçirir içinden. Gidip gün görmüş geçirmiş ulu bir eşeğe danışır lâkin onun söylediklerini de tersten anlar.

Varıp ekinleri yeşermiş tarlalarda aklı sıra öküzlerin yaptığı gibi hasat kaldırmaya girişir, tabi bütün tahılların canına okur. Bunu gören tarla sahibi de gelip eşeği iyice bir döver, hıncını alamayınca da kulağını ve kuyruğunu da keser. Eşek can havliyle kan revan içinde kaçar.

Ve ardından, “Bâtıl isteyü hakdan ayrıldum / Boynuz umdum kulakdan ayrıldum” ve “Ger tonuzlara olmaya buyruk /Âh gitdi kulağ ile kuyruk” mısraları ile kıssadan hisse gelir.

Edebiyat çok mühim bir ders. Edebiyat yeni nesillere sevdirilmeli, böyle güzel eserlerle ve daha niceleriyle hayat dersi verilmelidir. Edebiyat edeb, edebiyat hayatın incelikleri, güzellikleri ve ibretamiz hikâyeleridir. Manzum olsun mensur olsun bütün edebiyat ürünleri faydalıdır.

Dil, gönüldür. Diline hâkim nesillerin gönlü zengin edebiyat ile güzelleşir ve seviyeli kişiliklerin sahibi olurlar. Şahsiyet gelişiminde karakter terbiyesinde maalesef sınıfta kaldık. Batı ilim adamları edebiyatımızı tetkik edip kendileri için kullanırken biz elimizdeki hazineyi çöpe atıyoruz.

Acaba bir harnâme de bizim için mi yazılsa? 01.06.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER