Soğuk Savaşın başlangıcında askeri amaçla kurulan NATO, savaşın sona ermesiyle birlikte, salt askeri boyutlu bir örgüt olmaktan çıkıp, kendine özgü çok boyutlu uluslararası bir yapı haline gelmiştir. NATO’nun bu çok boyutlu konseptinde, Türkiye’nin yeri ise yerine bir başka ülke konulamayacak kadar önemlidir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra NATO’nun vizyon ve misyonu tartışılır hale gelmiştir. Böylece NATO 1990’lı yıllar ile günümüz arasında büyük bir dönüşüm geçirmiştir. . ABD öncülüğünde Sovyetler Birliğine karşı 1949’da, askeri ittifak olarak kurulan NATO, günümüzde büyük bir siyasi platforma dönüşmüştür. 2019 yılında bizzat NATO üyesi Avrupa ülkelerinden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Economist dergisine verdiği röportajda “Şu anda yaşadığımız NATO’nun beyin ölümüdür. ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon yok. Hiç” ifadelerini kullanarak 27 üyeli AB’nin ortak “Avrupa Ordusu” hayalini de bir kez daha dillendirmişti. NATO üyesi Avrupalı Devletler “Avrupa Ordusu” kurmak için yıllardır plan ve program yaparken Türkiye ve Türk Devletleri ortaklaşa bir “Türk Ordusu” ya da “ Turan Ordusu” neden kurmasın. Bence derhal kurulmalı. Bunun ilk çalışmaları Türkiye öncülüğünde askeri bir işbirliğine gidilmesi yönünde olmuş. Türkiye 25 Ocak 2013’te Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan’la birlikte Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de TAKM’ın temellerini atmıştır. Sembolünde bir at ve beraberinde dört yıldız bulunan ve kısa adını kurucu üye ülkelerin baş harflerinden alan TAKM, Mart 2014’de Moğolistan’ın askerî statülerini kaybetmelerini gerekçe göstererek Mutabakat Muhtırasını imzalamaması nedeniyle imzalanan anlaşma geçersiz olmuş, kuruluş süreci yeniden başlatılmıştır. Daha önceki çalışmaların tamamında yer alan ancak teşkilatındaki yapısal değişiklik ve iç prosedürlerini yetiştiremedikleri için Mutabakat Muhtırasını imzalayamayan Kazakistan’ın yeniden müracaatı sonucu, TAKM teşkilatının Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan arasında yeniden oluşturulması planlanmıştır. Bu gelişmeler ışığında Türk Konseyi, yani şimdiki adıyla Türk Devletleri Teşkilatı, yükselen bir güç. Türk Devletleri Teşkilatı bölgesel ve küresel meselelerde söz sahibi, önemli bir aktör olacağını dünyaya duyururken, bu yeni dönemde, Türk devletleri arasındaki çok taraflı ilişkilere dış politikadan, ekonomiye; ulaştırmadan turizme çeşitli alanlarda uzun vadeli stratejik hedefler belirlenmesi Türk devletlerinin bölgede barış ve refahı yaygınlaştırmasına ve Türk dünyasının gelecekte daha bütünleşmiş bir yapıya dönüşmesine yönelik ortak iradesini de ortaya koydu. Bir asır önce Türk milletinin düşünce önderlerinden olan büyük mütefekkir İsmail Gaspıralı’nın Türk dünyası için işaret ettiği “Dilde, fikirde, işte birlik!” sözü, Türk halkları arasındaki münasebetlerin temelini oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda bugünlere de adeta yol göstermiştir. Türk milleti bir asır sonra, yaşanan tarihi olayların da etkisiyle, bu özlü sözdeki hedefleri tek tek gerçekleştirmek için eyleme geçmiş, iş birliği mekanizmalarını tesis etmiş ve böylece bağımsız Türk devletlerinin ortak iradesiyle birlik ve beraberlik yolunda somut adımlar atılmıştır. . Kültür ve eğitim alanlarındaki işbirliği de tüm hızıyla devam edeceği gibi askerî ve ekonomik alanlarda da münasebetlerin hem ikili hem de teşkilat temelinde hız kazanacağı muhakkak. Bundan sonra ki adım ‘Tek Millet, Tek Ordu’ şeklinde olmalıdır.
Dr. İmbat MUĞLU
YORUMLAR