Kendini ne kadar tanır insan? Bilir mi hakikatini? Bilgili olmaktan ötedir bilgelik makamı. İnsan önce kendini tanıyarak varır, bilgeliğine. Bilginin kudretini, kullanabilenlerdir bilgelik yolcuları. Bu yolculuğa çıkanlar tevazu bilinciyle yürürler, bilginin yolunda hakikat arayışlarına. Kendini bilen insan değerinin farkındadır ve alçakgönüllülük erdemiyle yol alır. Tevazu bilinciyle yükseltir, kendinden kendini bilgelik mertebesine ve hakikat arayışıyla yol alır, özüne. Hayatın aslolan amacına, tekȃmülüne varır hakkınca.
İnsanın özü birbirine dikkat etmek, sevmek, sarmalamak değil midir? İnsan olmak yaratılanın en üstünü, zeki varlık olmak ise, gözden kaçırdığımız bazı şeyler var demektir. İnsanoğlu neden tek olsun ki? Öyleyse nedir seni bir diğerinden farklı kılan? Sevgiyi hak etmeyene veririz, hak edeni bu duygudan mahrum kılarız, hele kuşkular, şüpheler, acabalar, beyin muhasebeye tutuştu mu çık çıkabilirsen, hepimiz insanız dilimiz, rengimiz, tenimiz, farklılıklarımız, farkındalıklarımız, örf ve adetlerimiz, yani hepimiz aynı mozaiğin parçası değil miyiz? Bazı insanların yöneticilikten kaynaklı üst bir konumu var. Ancak bunun da birlikten geldiğini ve yalnızca iş bölümünün bir parçası olduğunu unutmamak gerekir. İnsan olmak hayatın bu tarafını idame ettirmektir. Diğer parçalardan yüksek bir konumu değil, ancak bir yöneticinin idari vasıfları söz konusu olabilir, lakin bu yönün seni bir diğerinden üstün kılmaz. Her insan değişik düşünce ve anlayışa sahiptir. Bu gerçeğe göre hareket edersek, insanlara karşı davranışlarımız daha ölçülü ve daha müsamahakar olmalıdır. Evinde, eşine ve çocuklarına, iş yerinde arkadaşlarına, oturduğu mahallede komşularına, ilişki içerisinde bulunduğu diğer insanlara karşı hoşgörülü ve alçak gönüllü olmak kişinin sevilip sayılmasına ve karşılıklı güven duygusunun tesis edilmesine vesile olur. Ayrıca iyi niyet kavramı ile yakın ilişkisi olan, hoşgörü ise toplumsal barış ve uzlaşma açısından büyük önem taşımaktadır. Hoşgörüden yoksun bir toplumda ise kargaşa ve huzursuzluklar meydana gelir. Kur’an-ı Kerimde Yüce Allah gerçek mü’minleri överken “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları af ederler. Allah’ta güzel davranışta bulunanları sever.” Buyurmak sureti ile birbirlerimiz ile olan ilişkilerimizde nasıl davranmamız gerektiğini bizlere bildirmektedir.
“Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” demiştir MEVLANA
Bir ayet meali ile bitirmek istiyorum.”Sen insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve makul öğütlerle davet et, gerektiği zaman da onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin, elbette yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de pek iyi bilir.” Allah’a ısmarladık, hoşça kalın…
Aydın Benli
Siyaset Bilimci. Araştırmacı Yazar
YORUMLAR