Üçüncü Cemre

cemre, bahar, sıcak, takvim, umut

Mar 6, 2025 - 01:10
Üçüncü Cemre
Gökyüzü çözülmüş, soğuk zincirini kırmıştır artık. Toprak bir türkü mırıldanır ıslak dudaklarıyla.  Cemreler her zamanki gibi, ısıtan edasıyla gelir. Çiçekler filizlenip boy salmak için toprağın altından başını çıkartıp geri saklanır. En parlak renkler, en derin çatlakların üstünü örtmek için boy atmaya hazırlanır. Cemre ateşten yapraklar gibi düşer; göğe, suya, toprağa. Her biri bir vaat ile ‘bu sefer farklı olacak’ diye umut fısıldar kulağımıza. Doğa, işte böyle aldatıcı bir ressamdır cemre günlerinde. Acıyı fanusa hapsederken yarasını boyalarla kapatır. Cemre, sadece mevsimlerin devranına değil, insanın ruh takvimine de düşer. Ne çok beklediğimiz baharlar vardır içimizde. Isınmayı bekleyen dostluklar, filizlenmeyi bekleyen sevgiler, inanmayı istediğiniz insanlar ve açmayı bekleyen umutlar gibi. O, insana "henüz geç değil" der. Bir kalbin tomurcuğa durması için, mevsimin dönmesini beklemeye gerek yoktur oysa. Çünkü insan, kalbini bahara açmaya karar verdiği gün, cemresini içine düşürmüş olur. İlk cemre en acımasız olanıdır. Çünkü düşerken yakar. Sonra ikincisi gelir. Havayı biraz daha ısıtırken sizi en savunmasız anınızda yakalar. Daha sonra da âdeti olduğu üzere terk edip bir daha gider. Yeniden başlamak denen şey, aslında aynı yara üstüne yeniden kanamaktır. İnsan ise bu ritüelin maskarası gibi her defasında aynı tuzağa düşer. Bir dalın gölgesinde aşkı, bir nefeste dirilişi arar. Oysa cemreler, intikamını şiirle alan bir sevgilidir. Geriye, tomurcuklanmış pişmanlıklar, bir çocuk gibi delice, arsızca ve kararsızca yalan yere edilen vaatler kalır.  Saklambaç oynar gibi gizler umudu. Körebe yapar gözlerini... İnsan bu haliyle çürüyen yapraklara methiye düzen bir çılgındır. "Bak, her şey yeniden doğuyor!" diye haykırırken, kendi ruhunun kışına da sırtını döner. Oysa güneş, pencerenin ardından sızan bir yabancıdır. Işığını tozlu perdelerin arasından süzüp yansıtırken yalnızlığınızı daha da keskinleştirir. Ancak asıl bahar, toprakla birlikte insanın içine düşen o üçüncü cemreyle gelir. Sadece fiziksel dünyamızda değil, ruhsal dünyamızda da bir dönüşümü işaret eder. Zira insan, aynen toprak gibi, içsel bir uyanış ve yenilenme sürecine ihtiyaç duyar. Fakat bu değişim ve yenilenme öyle kolay değildir. Tıpkı tohumun karanlık toprağın derinliklerinde filizlenmesi gibidir. İnsanın da karanlık ve belirsizliklerle dolu içsel dünyasında umutlarını yeşertmesi gerekir. İşte üçüncü cemre, bu karanlıkta yanan bir umut ışığıdır. Toprak, üstü örtülü sırlarını uyanışa hazırlar. Çatlamış kabuğunun altında nice uyanış müjdeleri saklıdır da kimse bilmez. Bir bakıma insanın içindeki suskun baharlar gibi. Yıllarca birikmiş o suskunluklar, kendinden bile saklanmış hayaller, unutuşa terk edilmiş sevinçler. Bir cemre bekler hepsi de. Ama insan, içindeki cemreyi hissetmek için biraz daha durup bakmayı öğrenmelidir. Çünkü bazı baharlar gözle değil, kalple görülür. Zamanı geldiğinde, hiç ses çıkarmadan kalbin en kuytu köşesine düşer... Şimdi sizde bir düşünün derim. Bu baharda hangi kırgınlıklarınızı toprağa gömeceksiniz. Hangi umutlarınızı filizlendireceksiniz. Hangi suskunluklarınızın üzerinden bir bahar geçecek? Ve içinizdeki cemre, hangi gizli baharları uyandıracak…

Tepkiniz Nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmiyorum Beğenmiyorum 0
Aşk Aşk 0
Komik Komik 0
Öfkeli Öfkeli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0