Uzun Yıllar Süren Boşanma Davaları Ve Süresiz Nafaka Çikesi
Bu platformda yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüşlerini yansıtır. www.baskentpostasi.com, bu içeriklerden sorumlu tutulamaz.
Türkiye’de aile mahkemelerinde görülen boşanma davalarının uzun sürmesi, taraflar açısından ciddi mağduriyetler doğurmaktadır. Bu süreç hem adil yargılanma hakkının ihlaline hem de toplumsal huzursuzluğa neden olmaktadır. Ayrıca süresiz nafaka uygulaması, eşitlik ilkesinin ihlal edildiği yönünde eleştirilmekte ve yeni toplumsal sorunların kaynağı haline gelmektedir. Bu makalede boşanma sürecinin yargısal boyutu, süresiz nafaka meselesi ve olası çözüm önerilerini hukuki perspektiften ele alacağım.
Evlilik, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 185. maddesi gereği, eşler arasında hak ve yükümlülükler doğuran bir birlikteliktir. Ancak bu birliktelik her zaman kalıcı olmamakta, çeşitli nedenlerle sona ermektedir. Boşanma davası, yalnızca iki bireyin yollarını ayırması değil, aynı zamanda ekonomik, psikolojik ve toplumsal birçok sonucu beraberinde getiren bir yargı sürecidir.
Ne var ki Türkiye’de boşanma davaları, yıllarca sürebilen karmaşık bir hukuki sürece dönüşmüş, taraflar açısından “adaletin gecikmesi” ilkesel bir sorun haline gelmiştir.
Boşanma Davalarının Uzaması ve Hukuki Sonuçları
Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, “makul sürede yargılanma” ilkesini de içerir. Ancak uygulamada aile mahkemelerinin iş yükü, delil toplama süreci ve bilirkişi raporlarının gecikmesi nedeniyle davalar uzun yıllar sürmektedir.
Bu durum, tarafların yeni bir hayat kurmasını engellemekte; sosyal, ekonomik ve psikolojik olarak yıpranmalarına yol açmaktadır. Özellikle çocukların velayeti konusunda süregelen çekişmeler, uzun yargı süreçlerinde travmatik etkiler bırakmaktadır.
Süresiz Nafaka Uygulaması ve Eşitlik İlkesi
TMK m. 175 uyarınca, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla diğer taraftan süresiz olarak yoksulluk nafakası talep edebilir.
Bu hüküm, başlangıçta kadının ekonomik olarak korunması amacıyla getirilmiş olsa da günümüzde toplumsal dinamikler değişmiştir. Kadınların iş gücüne katılım oranı artmış, ekonomik bağımsızlık güçlenmiştir. Buna rağmen nafakanın süresiz olması, özellikle kısa süreli evliliklerde eşitsizlik ve haksız kazanç algısını doğurmuştur.
Basında yer alan bazı vakalarda, yalnızca birkaç aylık evliliklerin ardından yıllarca nafaka ödenmesi, kamu vicdanını rahatsız etmiş, “nafaka çeteleri” olarak adlandırılan suistimaller gündeme gelmiştir. Bu durum, hukuk sistemine olan güveni zedeleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sosyal ve Psikolojik Boyut
Uzun süren davalar ve bitmeyen nafaka yükü, taraflarda öfke, umutsuzluk ve toplumsal kırılmalara yol açmaktadır. Bazı vakalarda bu durumun kadına yönelik şiddet ve cinayet olaylarını tetikleyen dolaylı bir faktör olduğu yönünde sosyolojik tespitler yapılmaktadır.
Hukukun amacı intikam değil, dengeyi ve adaleti sağlamaktır. Bu nedenle, boşanma ve nafaka düzenlemelerinin bireyler arası adaleti koruyacak şekilde güncellenmesi bir zorunluluktur.
Reform ve Düzenleme Önerileri
Hukuki uygulamalarda adaletin tesisi için aşağıdaki düzenlemeler önerilmektedir:
Adaletin temel ilkesi, “geciken adaletin adalet olmamasıdır.”Boşanma davaları yalnızca hukuki bir ihtilaf değil, aynı zamanda toplumun vicdanında yankı bulan bir meseledir. Süresiz nafaka uygulaması ve yıllarca süren davalar, eşitlik ve adalet duygusunu zedelemekte, taraflar arasında derin mağduriyetler doğurmaktadır.
Hukuk sistemi, değişen toplumsal koşullara uygun olarak güncellenmeli hem kadın hem erkek için adil, makul sürede ve dengeli bir boşanma süreci oluşturulmalıdır. 13. Yargı paketinde aile Hukuku ile ilgili torba yasa geleceği sayın bakan tarafından söylendi, bu yasanın biran evvel çıkması milyonlarca mağduriyetin giderilmesi için önem arz etmektedir. Allah’a ısmarladık hoşça kalın.