Son günlerde yakın çevremde ve toplumda sıkça şahit olduğum bazı olaylar yaşandı. Bu hafta sizlerle yasallık, hukukilik ve helallik konularında yazmak istedim
Günümüzde yasaların çizdiği sınırlar ve vicdanın sesi arasındaki derin uçurum, sıkça tartışılan ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Alev Alatlı’nın vurguladığı gibi, “her yasal hak helal değildir, olamaz” sözü, bu iki dünyanın nasıl birbiriyle örtüşmediğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Yasallık ile helallik arasındaki fark, sadece bireylerin günlük yaşantısında değil, aynı zamanda devlet yönetiminde de önemli bir ayrımı işaret eder. Bu fark, özellikle günümüz dünyasında, hukukun ve ahlakın kesiştiği noktada daha belirgin hale gelmektedir,
Yasalar, toplumsal düzenin sağlanmasında temel bir araç olarak işlev görürken, helallik ise bireysel vicdanın ve toplumsal ahlakın bir yansımasıdır. Yasaların amacı adaleti sağlamak olsa da, her yasal düzenlemenin ahlaki veya vicdani olarak kabul edilebilir olmadığı durumlar vardır. Bu, özellikle yasaların manipüle edilebildiğini ortaya koyar. Bu ikilem, özellikle vicdan ve etik değerlerle çatışan durumlarda, ahlaki düşünce ile hukuki düzenlemeler arasındaki boşluğu vurgular.
Rahmetli Alev Alatlı’nın vurguladığı gibi, yasallık ve helallik arasındaki ayrım, sade vatandaşlar için önemli mesajlar içermekle kalmaz, özellikle devlet yönetiminde görev alanlar için de bir uyarı niteliğindedir. Yasaları yapanların, sadece yasal düzenlemeleri değil, ahlaki değerleri ve toplumsal vicdanı da göz önünde bulundurarak hareket etmesi gerektiğini hatırlatır. Bu, hukuki olmayan kanunların ve vicdansız hakimlerin adaleti saptırmasının önüne geçebilir ve toplumsal güvenin sağlanmasına katkıda bulunabilir.
Yaşadığımız çağ, hukukilikle kanuniliği örtüştürme çabasının önemini bir kez daha ön plana çıkarıyor. Verilen sözlerin unutulduğu, yeminlerin çiğnendiği ve kanun diye dayatılan maddelerin vicdanları sızlattığı bir dönemde, adaletin ve yasanın insanın vicdanıyla örtüşmesi gerektiği gerçeği daha da önem kazanmaktadır. İşlerimizi layıkıyla yapma sorumluluğumuz, sadece maaşımızın karşılığı değil, aynı zamanda karakterimizin bir yansıması olarak görülmelidir.
Bu nedenle, her bireyin ve toplumun, yasal olan ile helal olan arasındaki farkı anlaması ve bu bilinçle hareket etmesi büyük önem taşır. Yasalar, toplumsal düzeni sağlamak için elzem olsa da, ahlaki değerler ve vicdan, adaletin gerçek anlamda tecelli etmesi için vazgeçilmezdir. Bir işi her zaman iyi yapmak, sadece bize verilen görevleri yerine getirmek değil, aynı zamanda ahlaki ve vicdani değerlere bağlı kalmak demektir. Böylece, yasal olanın her zaman helal olmayabileceği gerçeğiyle yüzleşerek, daha adil ve vicdani bir toplum inşa etme yolunda ilerleyebiliriz.
Evet Sevgili Okurlar ,
Bütün mesele adaletin/yasanın insanın vicdanıyla örtüşmesi gerektiğidir. İşlerimizi layıkıyla yapabiliyor muyuz yoksa onlara hile ve haram mı ekliyoruz. Ya da doğru olmayanı/haramı yasalarla örtüştürerek ve mantığa büründürerek içselleştirip aklı sıra doğru yaptığımızı mı sanıyoruz ve böyle mi pazarlıyoruz? Bu karakter meselesidir. Mümin Sekman’ın bir sözüyle yazımı bitirmek istiyorum: “Bir işi her zaman iyi yapmak için çalışın. İşinizi iyi yapmanız maaşınızın karşılığı değil, karakterinizin yansımasıdır..”
YORUMLAR