Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Yazmaya Devam İnşá’allah

Bu haberin fotoğrafı yok

Özgür Özel’in sayın Erdoğan ile görüşmesinden memnun olmayanlar varmış. Bunlar en hafifinden ahmak insàncıklardır.

Türkiye’nin kamplara ayrılmasını, halk arasına fitne ve husumet girmesini ancak Türkiye düşmanları ister. Dangalaklıkları bu yüzden. Düşmanın istediğine teşne olmak en hafifinden beyinsizliktir çünkü.

Bendeniz sayın Özgür Özel’i bu girişiminden dolayı tebrik ediyorum. Hâkezâ sayın Erdoğan’ın da böylesi bir diyaloğa sıcak bakması tebrike şayan güzel bir davranıştır.

Siyaset de tüm diğer şeyler gibi iki taraflıdır. Bir tarafı olumlu diğer tarafı olumsuz. Olumlu tarafını güçlendirmekte hayır, olumsuzu güçlendirmede ise azab vardır.

Siyasetin akil insanları bu olumlu gelişmeyi daha da ileriye taşımalı, güçlendirmelidirler. Siyaset meydanı ahmaklara bırakılmayacak kadar mühimdir.

Bir yazar arkadaşım “artık müzakere zamanı” diye yazmış. Doğrudur lâkin geç bile kalınmıştır.

Müzakere, görüşmek, danışmak, mütalâa (etmek) demektir. Müzakere içinde mündemic tüm bu kavramların tek tek ele alınıp üzerinde uzun uzun düşünülmesi, işin ehemmiyetiyetini müdrik olmamızı sağlayacaktır.

Türkiye’nin kaybedecek zamanı yoktur. Zira zaten geçen her dem kayıp demektir. Ne dem bàqî ne gam bà demişler. O hâlde her demin kıymetini kadrini bilip tüm gam ve kederi berhava etmeye bakalım.

Merhum üstadım pek kıymetli ağabeyim Mehmed Şevket Eygi (rahmetullahi aleyh), eski (eskimez) bir yazısında şöyle yazmıştı:

“Şehrin en mutena, en lüks, en gözde yerinde harikulade manzaralı bir koru içinde şahane bir köşk. İçinde bir gazeteci baron oturuyor. Aylık maaşı 30 bin dolar, transfer ücreti milyonlarca dolar. Köşk bir saray yavrusu. Şöminede, çıtırdıları daha müzikal olduğu için Afrika’dan ithal edilmiş pahalı odunlar aheste aheste yanıyor. Beyaz ceketli bir garson baronun portakal suyu bardağını beş dakikada bir değiştiriyor. Baron yarınki yazısını bitirmiş, viskisini yudumluyor. Türk viskisi içmiyor, İskoç viskisini tercih ediyor. Yazısının konusu “Orta Direğin Beli Kırıldı…”

Bu «köşe» yazar takımınden ülkemiz bir hayır görmemiştir. Oysa rahmetli ağabeyimi Mehmed Şevket Eygi gibi hiçbir ücret beklemeden sırf Allah rızası için yazmış mühterem büyüklerimizin hayrı kadim ve bàqîdir.

Bendeniz üstadım Mehmed Şevket Eygi (rahmetullahi aleyh) ağabeyin izinde yazmaya çalışıyorum. Dikkat, «yazıyorum» demedim, «yazmaya çalışıyorum» dedim. Zira o iş öyle kolay değil.

Üstad gibi yazabilmek için üstün bir kültür ve büyük bir tecrübe birikimi lazım. Başka? Elbette bunlar yetmez, Eygi üstadın samimiyeti ve hamiyeti de lazım.

Nedir hamiyet? Hamiyet esasen pek iyi mánâ taşımaz ise de bizim kasdımız sekînet mánâsındaki cihetidir. Zira hamiyet, çoğunlukla gazap gücünün yerinde harekete geçmesinden doğan bir erdem olarak görülmüştür. Sekînet ise, tatmin olmak, itminana kavuşmak, iç telaştan kurtulmak, temkin sahibi, ağırbaşlı olmak, vakarlı olmak, iç huzura kavuşmaktır.

Allah gani rahmet eylesin geçen gece rü’yâmda gördüm üstadı. Bağdaş kurmuş bir bacağını karnına çekip dik oturur vaziyette idi. Mutadı üzere başında yine bir serpuş vardı.

Bir şey konuşmuyordu o esnada. Konuşsa yazardım. Belki bana bir mesaj vermek istiyordu. “Neden oturup duruyorsun, neden yazmıyorsun” demek istiyordu Allah’u âlem.

Vallahi bu rü’yâ beni çok etkiledi. İnşá’allah onun izinde ben de yazamaya gayret edeyim. Sizler de duâ ediniz bana. Duâ edin de onun hatırasına layık yazılar yazabileyim. Amin. 04.05.2024