Kardeşliğin Adı Türkiye’dir
Bazı cümleler vardır, ilk bakışta masum gibi görünür. Hatta barışçıl bir niyetle söylendiği sanılır. Ama içinde derin bir ayrımcılık, sinsice işlenmiş bir algı ve birliği hedef alan bir tuzak barındırır. Son günlerde bazı medya mecralarında sıkça duyduğumuz şu türden sözler gibi:
“Artık Kürtlerle sorunumuz kalmadı.”
“Kürtlerle barışıyoruz.”
“Kürtlerle kardeş olmanın zamanı geldi.”
Affedersiniz ama hangi sorundan, hangi barıştan, hangi zaman diliminden söz ediliyor?
Bu milletin Kürtlerle zaten hiçbir zaman bir meselesi olmadı ki…
Bu topraklarda bin yıllık kardeşlik var. Aynı kıbleye dönmüş, aynı dağlarda şehit olmuş, aynı toprağa kefensiz düşmüş insanlar var. Bu ülkenin dağlarında nöbet tutan Mehmetçik’te de Kürt var, doğusundan batısına yol yapan işçide de. Söz konusu vatansa, hangi etnik kökene bakılmış ki bugüne kadar?
Bu ülkenin Kürt evlatları, tıpkı Türk, Laz, Çerkes, Boşnak, Arap, Gürcü kardeşleri gibi, bu vatanın alın terinde, kanında, duasında, duasında yer aldı. Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne; tarlada, atölyede, okulda, camide, kışlada, fabrikada beraber çalıştık, beraber ürettik, beraber büyüdük.
Şimdi soruyorum:
Hangi vicdan “Kürtlerle barışıyoruz” gibi bir cümleyi kabullenebilir?
Barışmadık ki hiç, kavga etmedik ki.
Bizim kavgamız terörleydi, ihanetteldi, elinde silahla bu ülkeyi bölmeye çalışanla…
Kürt’ü, Türk’ü, Alevisi, Sünnisi değil.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğinde Türkiye, “Terörsüz Türkiye” vizyonuna adım adım yaklaşıyor. Güvenlik güçlerinin kararlı operasyonları, devletin sahadaki otoritesi ve halkın desteğiyle, terör örgütlerinin beli kırılıyor. Bu başarı hepimizin başarısıdır. Ama bunu bir etnik grubun üstüne yıkarak, “Kürtlerle artık sorun yok” gibi ifadelerle sunmak, o büyük başarıya gölge düşürmektir.
Bizim Kürt kardeşlerimizle sorunumuz değil, tarihimiz, acımız, sevincimiz, düğünümüz, cenazemiz birdir.
Yedi düvele karşı omuz omuza savaştık biz.
Sakarya’da yan yana yattık. Çanakkale’de birlikte şehit olduk.
15 Temmuz gecesi, hangi ilden, hangi kökenden geldiğine bakmadan sokaklara çıkan milletin çocukları arasında Kürt yok muydu?
Bugün bu vatanın dört bir yanında görev yapan valilerimiz, öğretmenlerimiz, askerlerimiz, doktorlarımız, işçilerimiz arasında binlerce Kürt evladı bulunuyor. Kimse bunu ayırmıyor, ayırmamalı da…
Ama bazıları ayrıştırmak için fırsat kolluyor.
Kürt kardeşliğini “terörle mücadele” üzerinden pazarlamak, kardeşliğe ihanettir.
Milleti etnik temelde kutuplaştırmaya çalışmak, emperyalizmin uykudan hiç çıkmayan hayalidir.
Oysa bu millet, o oyunu yüzyıldır bozuyor.
Bugün de bozacak.
Bizim kardeşliğimiz kanla, gözyaşıyla, helalleşmeyle yoğrulmuş.
Bizim birlikteliğimiz; doğunun yaylasında pişen tandırla, batının tarlasında açan buğday başağıyla büyümüş.
Bu milletin adı Türk de olsa, Kürt de olsa, bu coğrafyanın adı hep Türkiye olmuştur.
Unutmayalım:
Bu ülkede kardeşliğe ihanet edenin adı teröristtir.
Kökeni değil, amacı sorgulanmalıdır.
Ve bu ülkenin Kürt evlatları, terörün en çok acısını çekmiş, en büyük mücadelesini vermiştir.
O yüzden artık cümlelerimizi dikkatle kurma zamanı.
Kardeşliği “yeniden” icat etme değil, “zaten var olanı” koruma zamanıdır.
Kürt kardeşlerimizi terörle aynı cümleye koyan herkesin niyeti sorgulanmalıdır.
Çünkü Kürtler bu ülkenin düşmanı değil, kurucu unsurudur.
Çünkü bu vatan Kürt’üyle Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle, 85 milyonun ortak evidir.
Kardeşiz biz.
Ve kardeşlik, pazarlıkla değil, yürekle kurulur.