Silahlar Susar, Kardeşlik ve Yatırım Konuşur
Silahlar Susar, Kardeşlik ve Yatırım Konuşur
Merhaba,
Silahlar henüz tamamen susmuş değil. Fakat bu ülke, ilk defa bu kadar ciddi biçimde barışın kapısını aralıyor.
Teslim edilen silahların göstermelik olduğu açık seçik meydanda; ağır silahlardan teslim edilenleri göremedik. Adımlar eksik, yöntemler tartışmalı olabilir; ama asıl mesele, bu yürüyüşün kazasız bir şekilde başlamasıdır.
Çünkü terörsüz bir Türkiye, yalnızca güvenlik politikalarının değil; aynı zamanda medeniyet, ekonomi ve kardeşlik hayalinin adıdır.
Güvenlikten Fazlası: Bir Vizyon Meselesi
Türkiye’de “terör” çoğu zaman sadece askeri sahada yürütülen bir mücadele olarak algılanır. Ancak bu mesele, silahlı çatışmanın ötesinde; kültürel, ekonomik ve siyasal katmanları olan karmaşık bir yapıdadır. Bölgesel dengeler, emperyal çıkarlar ve iç toplumsal adalet arayışı bu denklemin vazgeçilmez parçalarıdır.
Bugün “terörsüz Türkiye” derken aslında şunu hayal ediyoruz: Doğusuyla batısıyla, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, inançlısıyla, Ateistiyle, Sunnisiyle, Alevisiyle, seküleriyle, muhafazakârıyla, birbirine omuz veren bir millet. Ortadoğu’nun göbeğinde barışa öncülük eden, güvenli bir liman haline gelen bir ülke…
Dünyadan Dersler: IRA ve Kolombiya Örnekleri
Barış kolay olmuyor. Ne İrlanda’da oldu, ne de Kolombiya’da…
IRA’nın İngiltere ile yürüttüğü çatışmalar, 30 yıl sürdü. On binlerce insan hayatını kaybetti. Ama 1998’deki Good Friday Anlaşması, sabır ve siyasi cesaretle mümkün oldu. Barış sonrası bölgede ekonomik kalkınma hızlandı, toplumlar arası temas arttı.
Kolombiya’da ise FARC ile devlet arasındaki savaşta 50 yılda 220 binden fazla insan öldü. Ancak 2016’da taraflar masaya oturdu. Silah bırakan gerillalara eğitim ve istihdam sağlandı. Barış süreci tartışmalıydı ama bugün ülke, demokratikleşme yolunda mesafe kat etti.
Her iki örnek şunu gösteriyor: Barış, eksik ve kırılgan bir süreçtir. Ama başladığında, zamanla güç kazanır. Türkiye de bu yolda yürüyebilir. Yeter ki siyaset, toplumun önünde yürüsün.
Barışın Maliyeti mi, Terörün Bedeli mi?
Türkiye, 40 yıla yakın süredir terörle mücadeleye yıllık ortalama 30-40 milyar dolar civarında kaynak ayırdı. Bu kaynakla her yıl yüzlerce okul, hastane, fabrika yapılabilirdi.
Bu maliyet sadece ekonomik değil; aynı zamanda insanidir. Yüz binlerce aile evladını kaybetti, milyonlarca çocuk çatışmanın gölgesinde büyüdü. Oysa güvenli bir Türkiye, sadece refah değil, sosyal huzur da üretir.
Barış sağlandığında, bu dev bütçeler sanayiye, tarıma, eğitime yönlendirilebilir. Gençlerin eline silah değil, bilgisayar ve kitap verilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, kalkınmanın yeni merkezleri olabilir.
Barış Olmazsa Ne Olur?
Eğer bu süreç kesintiye uğrarsa, kaybeden sadece hükümetler değil, milletin kendisi olur.
Terör yeniden tırmanırsa:
- Yatırımlar durur.
- İç göç artar.
- Toplumsal kutuplaşma derinleşir.
- Uluslararası itibar zedelenir.
- Yabancı sermaye gelmez.
Daha önemlisi, toplum yeniden korku ve öfke duygularına hapsedilir. Bu ise yeni nesillerin geleceğine vurulmuş zincir demektir.
Ortak Akıl, Ortak Gelecek
Barış, yalnızca bir askeri mesele değil; aynı zamanda bir siyasi, kültürel ve vicdani meseledir.Bu yüzden:
- Tüm siyasi partiler sürece katkı sunmalı,
- Sivil toplum diyalog zeminini canlı tutmalı,
- Medya provokasyon yerine sorumluluk üstlenmeli.
- Sosyal medyada savunma sanayisi ile ilgili alay konusu olacak cümleler kurulmamalı.
Terörle mücadele ederken sadece dağlarda değil, şehirlerde, üniversitelerde, fabrikalarda da toplumsal uzlaşı inşa edilmeli.
Son Söz:
Barış, sabır ve kararlılık ister. Bugün atılan her olumlu adım, yarının güvenli, güçlü ve kalkınmış Türkiye’sinin teminatıdır.
Ve unutulmamalı:
Silahların sustuğu her yerde, vicdan konuşur.
Vicdanın konuştuğu her yerde ise barış büyür.
Selam ve saygılarımla