Terörsüz Bir Ülke Neden İstenmeyebilir?

Ağu 28, 2025 - 00:15
Ağu 28, 2025 - 16:10
Terörsüz Bir Ülke Neden İstenmeyebilir?

Merhaba,

Düşünsenize… Sabah haberlerini açtığınızda artık bir patlama, bir saldırı, bir kayıp haberi yok. Anneler çocuklarını okula uğurlarken endişe duymuyor. Gençler, tayinleri nereye çıkarsa çıksın korkmadan yola çıkabiliyor. Herkesin en temel hakkı olan güven içinde yaşama hali, nihayet ülkenin her köşesinde hissediliyor.

Kim böyle bir ülkede yaşamak istemez ki?

Ama ya istemeyenler varsa?

Bu düşünce ilk bakışta paranoyakça gelebilir. Ancak meseleye yakından bakıldığında, terörün varlığının sadece bir güvenlik sorunu değil; aynı zamanda ekonomik, siyasi ve toplumsal çıkarları besleyen bir düzenin parçası olduğu gerçeğiyle karşılaşılır. Bu nedenle, terörsüz bir ülke, bazı yapılar için istenmeyen bir senaryo olabilir.

Terörün Ekonomisi: Güvenlik İhaleleri ve Rant Alanı

Bir dönem, ülkenin güney sınırlarında inşa edilen güvenlik duvarları, gözetleme sistemleri ve askeri altyapılar için milyarlarca liralık ihaleler açıldı. Bu ihaleler çoğunlukla sınırlı katılımla ve belirli şirketler etrafında döndü. Sınır hattında yaşanan çatışma ortamı, bu projelerin hem meşruiyetini hem de sürekliliğini sağladı.

Benzer şekilde, terör bahanesiyle uzun yıllardır Diyarbakır, Gabar ve çevresinde çıkarılamayan petrol yatakları, barış ortamının sağlanmasıyla birlikte yeniden gündeme geldi. Ancak bu kaynakların çıkarılması, bölgesel kalkınmayı hızlandırabilirken; aynı zamanda bu başarının hangi siyasi yapıya mal edileceği rekabetini doğurdu. 

Barışın, büyük ekonomik kazançları beraberinde getirecek olması, bazı siyasi aktörler açısından kontrol kaybı anlamına gelebilir.

Terör tehdidi ortadan kalktığında, hem güvenlik projeleriyle dönen kamu kaynakları hem de enerji yatırımlarının politik sonuçları yeni tartışmalara kapı aralar. Huzur, bazı sermaye ve siyasi çevreler için "zarar" anlamına gelebilir.

Korku ve Güvenlik Siyaseti: Seçim Stratejilerinde Terör

Bazı dönemlerde yaşanan şiddet olaylarının, ülkedeki siyasi atmosferi belirgin şekilde etkilediği görülüyor. Güvenlik kaygısının arttığı dönemlerde, seçmenin oy verme davranışının değiştiği ve "istikrar" söylemlerinin güç kazandığı gözlemlendi.

Özellikle seçim süreçlerinde yükselen terör olayları, toplumda korku iklimi oluşturarak seçmeni belirli siyasi yapılar etrafında kenetleyebiliyor. Bu da terörün, yalnızca bir tehdit değil; aynı zamanda bir politik pozisyonlandırma aracı olarak kullanıldığını gösteriyor. Barış ortamı ise seçmenin daha rasyonel, hizmet ve çözüm odaklı tercihler yapmasına zemin hazırlar. Bu durum, mevcut siyasi dengeleri sarsabilir.

İttifaklar, Siyasi Dengeler ve Barışın Tehdidi

Son yıllarda, bazı siyasi hareketlerin destekleriyle şekillenen muhalefet blokları, seçim sonuçlarını etkileyebilecek denge unsurları haline geldi. Ancak bu ittifaklar çoğu zaman güvenlik politikalarının ve bölgesel çatışmaların gölgesinde kuruldu.

Terörsüz bir ortamda, seçmen sadece korkularıyla değil; ekonomik, sosyal ve çevresel beklentileriyle oy verir hale gelir. Bu, kimi partilerin kendilerini “tek çözüm” gibi sunma zeminini kaybettirir. Ayrıca çatışma sürecinde hesap vermeyen, alternatifsiz gibi görünen yapılar, barış ortamında sorgulanabilir hale gelir.

Statükonun Kalkanı: Hizmet Açığının Gölgesi

Ülkenin bazı bölgelerinde, özellikle doğu ve güneydoğuda, eğitim, sağlık ve altyapı gibi temel hizmetler yıllardır yetersiz. Bu eksiklik çoğu zaman “güvenlik gerekçeleri” ile açıklanıyor.

Ayrıca, bu hizmet eksikliği üzerinden seçmen davranışlarını şekillendirme çabaları da dikkat çekiyor. 

Terörle mücadele bahanesiyle ulaştırılamayan hizmetlerin, belli siyasi partiler aracılığıyla sağlanacağı algısı oluşturulmakta; bu da bölge halkını belirli siyasi yönelimlere kanalize etme stratejisinin bir parçası haline gelmekte.

Uluslararası Çıkarlar: Müdahale ve Meşruiyet Aracı Olarak Terör

Dünyanın pek çok bölgesinde olduğu gibi, Türkiye’de de terör tehdidi, bazı dış güçler açısından müdahale ve etki kurma aracı haline geldi.

ABD’nin ve bazı Batılı ülkelerin, “terörle mücadele” bahanesiyle Suriye’nin kuzeyine yerleşmesi, sadece bölgesel güç dengelerini değil, Türkiye’nin ulusal güvenliğini de doğrudan etkiledi. Bu durum, terörün sadece içeride değil, dışarıda da kullanışlı bir araç olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de terörün ortadan kalkması, bu meşru müdahale gerekçelerini ellerinden alır. Yani terörsüz bir Türkiye, sadece içerideki yapıları değil, dışarıdaki çıkar çevrelerini de rahatsız eder. Çünkü barış, dış müdahalelere kapalı, kendi kararlarını alabilen güçlü bir ülke demektir.

Sonuç: Barış Herkesin Çıkarına Değil

Maksadım tüm güvenlik politikalarının sahte ya da tüm mücadelelerin art niyetli olduğunu söylemek değildir.  Ancak şu gerçeği görmezden gelmemek gerekir:

Barış, herkesin işine gelmez.
Çatışma, bazıları için iktidar aracıdır.
Kimi için ekonomik kazanç, kimi için politik üstünlük, kimi için dışsal nüfuz fırsatıdır.

Gerçek bir “terörsüz ülke” inşa etmek için sadece silahlı gruplarla değil, o grupların varlığından dolaylı olarak beslenen sistemlerle de mücadele etmek gerekir. 

Çünkü tehlikeli olan, terörün kendisi değil; onun yokluğundan korkanların sessiz ittifakıdır.

Selam ve saygılarımla