70 Bin Kişilik Dijital Ordu 

Kasım 13, 2025 - 21:52
Kasım 14, 2025 - 09:40
70 Bin Kişilik Dijital Ordu 

70 Bin Kişilik Dijital Ordu 

Dijital çağın en tehlikeli silahı: Algı yönetimi

Son günlerde devletin güvenlik birimlerinde sıkça duyulan bir ifade var: “70 bin kişilik dijital ordu.”

Kulağa bilim kurgu gibi gelse de, soruşturma raporlarına göre bu artık bir iddiadan ibaret değil.
Dünya genelinde örgütlenmiş, binlerce kişiyi dijital ağlarda bir araya getiren, devlet destekli istihbarat yapıları söz konusu.

Amaçları net: Türkiye’nin iç düzenini sarsmak, karar mekanizmalarını ve kamuoyunu manipüle etmek.

Bir zamanlar darbeler sokakta yapılırdı; Vesayet odakları, tanklar, silahlar, bildiriler konuşurdu.
Bugünse savaş alanı değişti. Veri, bilgi, algı, inkâr ve itibarsızlaştırmak yeni silahlar.
Bir tweet, sahte bir haber ya da iyi kurgulanmış bir sosyal medya kampanyası, artık bir tabur askerden daha etkili hale geldi.

Dijital Darbe: Algının Gücü

Yeni darbe anlayışında tankların yerini algoritmalar, mermilerin yerini manipüle edilmiş bilgiler aldı.

Yöntem hep aynı: inkâr, itibarsızlaştırma, sahte haber, tehdit ve “çamur at izi kalsın", stratejisi.
Bir ülkeyi çökertmek için artık sokaklara çıkmaya gerek yok; yeter ki kamuoyu sahte hesapların birisinden yönlendirilsin.

Soruşturma dosyalarında, bu dijital ağların kamu bürokrasisi, yerel yönetimler ve medya altyapısı üzerinde etkili olmaya çalışıyor.

Amaç: İçeriden bir kaos üretmek, ülkeyi meşruiyet krizine sürüklemek. Kısacası, dijital savaşta hedef artık sadece bilgi değil, gerçeğin kendisi.

Siyasi Dosyalar ve Dijital Arka Plan

19 Mart’ta gündeme gelen Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, ilk bakışta bazı çevreler tarafından iç politika meselesi gibi takdim edilmişti. Ancak perde arkasında yürütülen dijital operasyonlar, bu süreçlerin çok daha geniş bir çerçevede şekillendiğini gösteriyor.

İddialara göre, FETÖ kalıntıları, belirli siyasi çevreler ve sermaye grupları arasında bir koordinasyon hattı kurmuş. Bu yapı, sadece bilgi sızdırmakla kalmıyor; uluslararası bağlantılarla Türkiye’yi içeriden baskı altına almayı hedefliyor.

Yani karşımızda klasik bir casusluk değil, örgütlü ve küresel bir algı operasyonu var. Örnek:

“Bir sabah binlerce sahte hesap aynı etiketi kullanarak sosyal medyayı manipüle ettiğinde, kamuoyu birkaç saat içinde yön değiştirebiliyor.”

Sosyal Medya: Yeni Cephe Hattı

Artık savaş meydanları: Twitter, TikTok ve YouTube.
Her paylaşım, her yorum bir stratejik hamleye dönüşüyor.
Doğru bilgiye ulaşmak, dezenformasyon kadar hızlı olamıyor — işte en büyük risk de burada yatıyor.

Dijital güvenlik, artık askeri güvenlik kadar önemli.

Devletin sınırlarını korumak kadar, bilgi sınırlarını da korumak gerekiyor.
Çünkü bir ülkeyi çökertmenin en etkili yolu, halkın gerçeğe olan inancını sarsmak.

Devletin Duruşu: Net ve Kararlı

Devlet kurumları, bu dijital kuşatmayı artık bir “siber tehdit” değil, milli güvenlik meselesi olarak değerlendiriyor. Yargı ve güvenlik birimleri, ağın arkasındaki organizasyonu çözmek için yoğun mesai yürütüyor.

Bu mesele bir siyasi partinin ya da liderin değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrarı ve bağımsızlığının meselesi. Bu nedenle devletin kararlı ve güçlü duruşu, dijital çağın en stratejik savunma hattını oluşturuyor.

Toplumsal Direnç ve Medya Okuryazarlığı

Savaşta devlet kadar milletin de sorumluluğu büyük. Gerçekle yalanı ayırt edebilen, manipülasyona karşı bilinçli bir toplum, dijital saldırıların en güçlü panzehiridir.

Bilgi çağında kazanan, bilgiyi doğru kullanan taraftır. Artık silahın yerini veri, tankın yerini algoritmalar aldı.

Son Söz: Bilgiyle Savunma

“70 bin kişilik dijital ordu” sadece bir sayı değil; Türkiye’ye karşı yürütülen bilgi savaşının fotoğrafı.

Bu savaşta silah, klavye; cephe, ekran.
Kazanan ise doğru bilgiyi savunabilenler olacak.
Türkiye, geçmişte olduğu gibi bugün de bu görünmez kuşatmayı aşacak iradeye sahiptir.

Gerçek gücümüz, dijital silahlarda değil; hakikati savunan zihinlerde.

Selam ve saygılarımla