Bir Eğitim Yönteminin Hatırası: Paçanlı Hoca’dan Müzakereyle Öğrenmek

Eyl 14, 2025 - 15:43
Bir Eğitim Yönteminin Hatırası: Paçanlı Hoca’dan Müzakereyle Öğrenmek

Bir Eğitim Yönteminin Hatırası: Paçanlı Hoca’dan Müzakereyle Öğrenmek

Merhaba,

Ölüm yıldönümünde, sadece bir baba değil, aynı zamanda bir medrese hocası olan Mehmet Dursun Hoca’dan öğrendiklerimi yeniden hatırlamak istedim. Zira bazı insanlar, sadece dönemlerine değil, yetiştirdikleri insanlara da bir yöntem ve duruş miras bırakır. Babam da böyle bir eğitim neferiydi; izi yalnızca medrese odalarında değil, bugün benimsediğim eğitim yöntemlerinin temelindedir.

Eğitim fakültelerinde anlatma, dinleme, soru-cevap ve tartışma gibi yöntemler öğretilir. Ancak ne uygulaması yapılır ne de tarihsel gelişimi tartışılır. Oysa ben müzakere yöntemi ve soru-cevap tekniğini medresede deneyimleyerek öğrendim. Bu yöntem, sadece medrese geleneğine değil, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan pedagojik bir sürekliliğe dayanır.

Medrese: Bilginin Kavratıldığı Zemin

Doğu Karadeniz’in köklü medrese geleneğine sahip bölgelerinden Of’ta, babam birden fazla görevi birlikte yürütüyordu. Medrese hocası olmasının yanı sıra, Of Merkez Camii’nde fahri vaizlik, Kemhacıoğlu Camii’nde ise imamlık yapıyordu. Ancak onun asıl mücadelesi, müfredattan çok öğretme yöntemiyle ilgiliydi.

Medrese günümüzde genellikle sadece dini eğitimle anılsa da, geçmişte çok daha geniş bir eğitim işlevi üstlenirdi. Babamın hocalık yaptığı medresede klasik ilimlerin yanı sıra hitabet, iletişim ve adabımuaşeret dersleri de verilirdi. Bu dersler ezberden çok kavrama ve içselleştirmeye dayalıydı.

Müzakere ve Soru-Cevap: Sessiz Devrimin Yöntemi

Babamın eğitim yaklaşımının merkezinde iki temel vardı: Müzakere yöntemi ve soru-cevap tekniği. Bugün bu kavramlara eğitim teorilerinde rastlamak mümkün. Ancak bu yöntemleri sadece teori değil, pratikte uygulanan sistemli bir yapı hâlinde görmek, medrese geleneğinin önemli bir katkısıdır.

Medresedeki model şöyle işlerdi: Hoca önce konuyu anlatır, ardından öğrencilerin öğrenme düzeyini soru-cevapla yoklardı. Ancak iş bununla bitmezdi. Bir üst seviyedeki öğrenciler, konuyu kavradıktan sonra bir alt seviyedeki öğrencilere aynı konuyu soru -cevap tekniği ile anlatırdı. Bu sadece bir anlatım değil, karşılıklı müzakere yoluyla yapılırdı. Konu, her iki tarafın da anlayacağı şekilde açılır, tartışılır, örneklenirdi.

Bugün eğitim bilimlerinde buna akran eğitimi (peer tutoring) deniyor. Medresedeki karşılığı ise çok daha iç içe geçmiş ve pratik zekâyla şekillenmiş bir uygulamaydı. Öğrenciler arasında hem bilgi aktarımı hem sorumluluk hem de özgüven gelişirdi. 

En önemlisi, konuyu anlamadan bir sonraki konuya geçmek mümkün değildi. Babamın ifadesiyle: "Medresede dersten geçmek yoktu, konudan geçmek vardı."

Fötr Şapkası ile Gelen Direniş

Of çevresinde babam “Fötrlü (Föterli) Hoca” olarak bilinirdi. Bunun sebebi, dönemin siyasi baskılarıydı. Sarık veya fes giyen din adamları jandarma tarafından karakola götürülür, baskı görürdü. Babam bu zulme uğramamak için fötr şapkası giymeyi tercih etti. Bu tercih, bazı cami cemaatı  tarafından eleştirilse de, onun eğitime olan bağlılığını gören halk bu tavizi kabullenmişti. Çünkü onun amacı şekli korumak değil, özün devamını sağlamaktı.

Cumhuriyet Eğitim Programında Medrese İzleri

Eğitim tarihimize baktığımızda, 1924 Cumhuriyet Eğitim Programı’nda soru-cevap tekniğinin öğretim stratejisi olarak benimsendiğini görürüz. Bu da gösteriyor ki Cumhuriyet, medreseyi bütünüyle reddetmemiş; bazı yöntemleri modern sisteme entegre etmiştir. Ben de medreseden üniversiteye uzanan bu yöntem köprüsünün iki ucunda bulunmuş bir eğitimciyim.

Bugünün Sınıfında Medrese Yöntemi

Üniversitede ders anlatırken, babamın uyguladığı bu yöntemleri bilinçli bir şekilde kullandım. Öğretmen adaylarıyla müzakere ederek derinlemesine tartışmalar yürüttüm, konuları soru-cevapla katılımcı bir öğrenmeye dönüştürdüm. Bu yaklaşım, hem öğretmen adaylarıyla  daha güçlü bir bağ kurmamı sağladı, hem de derslerin daha verimli geçmesine vesile oldu.

Babamın bana verdiği öğüt bugün hâlâ kulağımda çınlıyor: “İyi bir eğitimci olmak istiyorsan, soru-cevap tekniğinin uygulamasını bilmelisin.”

Sonuç: Geleneğin İçinden Yöntem Doğurmak

Bugün eğitimde konuştuğumuz birçok yenilik, aslında geçmişte doğru uygulanmış klasik yöntemlerin yeniden keşfidir. Babamın müzakere anlayışı, öğrencilerle kurduğu bağ, bilgiyi sadece aktarmayı değil, paylaşmayı ve birlikte kavramayı esas alan duruşu, hâlâ güncelliğini koruyor.

Babamın yöntemini sadece hatırlamak değil; yaşatmak da görevim. Çünkü bazı insanlar, sadece yaşarken değil, aramızdan ayrıldıktan sonra da öğretmeye devam eder.

Ruhun şâd olsun Paçanlı Mehmet Hoca…

Senin öğretme biçimin, bir eğitim felsefesi olarak bugün hâlâ sınıflarda, kürsülerde ve gönüllerde yankılanıyor.

Selam ve saygılarımla