Gazze’nin Çığlığı ve İnsanlığın İmtihanı

Bu platformda yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüşlerini yansıtır. www.baskentpostasi.com, bu içeriklerden sorumlu tutulamaz.

Ekim 2, 2025 - 11:27
Ekim 2, 2025 - 16:52
Gazze’nin Çığlığı ve İnsanlığın İmtihanı

Kimse bizi kandırmasın!
Dünyanın en güçlü, en korkulan ülkesi artık açıktır ki İsrail’dir. Gazze’nin üzerine çöken kara gölge, sadece Filistin’in değil, bütün insanlığın vicdanını boğan bir karabasan hâline gelmiştir. Hamas dışında İsrail’in karşısında duran bir devlet yoktur. Koskoca İslam coğrafyası, yüzlerce yıllık mirası ve iddialarıyla ortada dururken, İsrail’in karşısında sadece bir örgüt ve Gazze’de açlığa, bombaya, yoksulluğa direnen bir avuç insan kalmıştır.

Bir hatırlayalım: Dünya vicdanını harekete geçirmek için 44 ülkenin destek verdiği Simud Filosu Gazze’ye doğru yola çıkmıştı. Ne oldu? Filoya eşlik eden devlet gemileri, İsrail tehdidi karşısında geri çekildi; yardımsever, hayatlarını ortaya koyan sivil aktivistler, İsrail’in hışmıyla baş başa bırakıldı. Devletlerin gösteremediği cesareti, bir avuç cesur yürek gösterdi. Sadece insanlığın vicdanı için, hiçbir siyasi hesap olmaksızın, canlarını ortaya koyarak…

Peki, İslam ülkeleri?
Durum ortada. Herkes üç maymunu oynuyor. Gazze’de kan akarken, onlar rahat koltuklarında sessizliği seçiyor. Hiçbirine dokunmasın, kendi iktidarları tehlikeye girmesin, halkları uyanmasın istiyorlar. Emperyalist Amerika’nın korkusu bile, imanla övünen Arap liderlerinin yüreksizliğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Övündükleri “seyyitlik ve şeriflik” unvanları, Gazze’nin sokaklarında can veren çocukların kanı karşısında beş para etmez hâle gelmiştir.

İsrail, sadece 2 yıl içinde 30 bin çocuk olmak üzere 67 bin insanı öldürdü. Dünya devletleri, kulaklarını tıkamış, gözlerini kapamış durumda. Sessizlik… Koca bir sessizlik. Bir çocuğun ölümü, normalde bütün dünyayı ayağa kaldırmaya yeterdi. Peki, BM raporlarına göre her gün ortalama 28 çocuğun öldürüldüğü Gazze için neden hiçbir şey değişmiyor? Hangi vicdan bu manzarayı taşıyabilir?

Bugün sosyal medyada, çaresiz kalan Müslüman halklar, İslam ümmetinin lideri olarak İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’i görüyor. Evet, yanlış duymadınız! Müslüman halkların önder diye sarıldıkları kişi, bir Avrupa devlet adamı… Gazze’ye yapılan katliamlara karşı en net, en cesur çıkışları o yaptı. Bu ironiden daha acı ne olabilir?

1948’den bu yana Filistin’de kan ve gözyaşı dinmedi. Gazze ise 17 yıldır bir açık hava hapishanesi gibi abluka altında. Bombalarla, açlıkla, susuzlukla, hastalıkla yok edilmeye çalışılıyor. Ama hâlâ direniyor. Hâlâ yaşam mücadelesi veriyor. Hamas savaşmaya devam ediyor, Gazzeliler ayakta kalmaya çalışıyor. Türkiye dışında hiçbir İslam ülkesi sesini yükseltmeye yanaşmıyor. Kınama bile yapamayanların, tarihin kara sayfalarında nasıl anılacaklarını düşünmek bile yeter!

Bir yanda emperyalizmin desteğini arkasına almış İsrail, öte yanda sessizliğe gömülmüş İslam coğrafyası… Arada ise, çocukları kollarında ölen anneler, babasız büyüyen çocuklar, yerle bir olmuş şehirler, hayalleri enkaza gömülmüş nesiller…

Ve insanlığın vicdanına kazınan acı gerçek: Yüzyıldır dünyaya “Yahudi Soykırımı” diye anlatılan trajedi, bugün Netanyahu’nun Gazze’deki politikalarıyla bizzat “Yahudi Zulmü”ne dönüşmüştür. Sinemada, romanda, belgeselde defalarca anlatılan “Yahudi Mezalimi” artık ters yüz olmuş, 75 yıl sonra Gazze’nin taş sokaklarında “Yahudi Zulmü” olarak karşımıza çıkmıştır.

Tarih, İsrail’i sadece askeri gücüyle değil; Gazze’de işlenen soykırımlarla da anacaktır. Bu yüzyılın kara lekesi, Gazze’de ölen çocukların çığlığıdır. Ve bu çığlık, insanlığın en ağır imtihanıdır.

Simud filosundaki bu gönüllü aktivistler, dünyanın gözlerini kapattığı bir trajediyi görünür kılmak, suskun devletlerin yerine insanlığın sesini yükseltmek için denize açıldılar. Taşıdıkları yardım malzemelerinden çok daha büyük bir şey vardı yanlarında: İnsanlığın onurunu temsil eden cesaretleri. Onların varlığı, bütün dünyaya şu gerçeği hatırlatıyordu: Vicdanı olanlar, sessiz kalamaz. Cesareti olanlar, mutlaka harekete geçer. Simud filosu, aslında insanlığın unutmaya yüz tuttuğu adalet duygusunun yeniden hatırlatılmasıydı.

İsrail’in bu filoya uluslararası sularda saldırması, sadece aktivistlere değil, bütün insanlığa yapılmış bir saldırıydı. Uluslararası hukukun ve denizlerin güvenliği hiçe sayıldı. Yardım taşıyan sivil bir filoya yapılan bu müdahale, insan haklarının, özgür iradenin ve insani değerlerin apaçık çiğnenmesidir. Bu saldırı, yalnızca Gazze’yi değil, aynı zamanda insanlık hukukunu ve evrensel vicdanı da hedef almıştır. İsrail’in bu tavrı, “ben uluslararası hukukun üstündeyim” mesajından başka bir şey değildir.

Gazze’nin enkazında yükselen ses, sadece Filistin’in değil, insanlığın ortak vicdanıdır:
“Biz buradayız, hâlâ yaşıyoruz, hâlâ direniyoruz.”