Kuban, Keben, Dağ Yolu

Bu platformda yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüşlerini yansıtır. www.baskentpostasi.com, bu içeriklerden sorumlu tutulamaz.

Ara 26, 2025 - 12:41
Kuban, Keben, Dağ Yolu

Kuban, Keben, Maden ya da Keban…

“Keban” ismi en eski yazılış olarak “Keben” şeklindedir. Keban adının anlamı ise yaygın olarak “üstten aşma, aşırtma” şeklinde kabul edilmektedir. Keban adının en doğru izahının Keban’ın coğrafi konumu ile alakalı olarak “dağ yolu” manasına geldiği iddia edilmektedir.

Üstten aşma, aşırtma olarak anlamlandırılsa da bu kadar dar anlamda anlaşılmamalıdır Keban. Keban’a hayat veren ve birçok fikirlerin ana kaynağı olan cennetten gelen Fırat Nehri’nden kim soyutlayabilir ki Keban’ı?

 

Belki de Keban’ı tek kelime ile ifade edebilecek ve hem fikir olunan ifade Keban’ın Dağ Yolu anlamında kullanılmasıdır.

 

M.Ö tarihin her çağında yaşayan canlı bir tarihtir Keban. İşte Fırat ve içerisinde keşfedilemeyen sırlar, işte yer altı ve yerüstü madenleri ile geçmişi ta tarihin ilk günlerine kadar giden canlı bir şahit olmanın belgeleridir.  

 Tarih vücudun inkâr edilemez canlı bir uzvudur. Tarih doğduğundan beri yaşayan ölümsüz güzel bir beldedir Keban... Tarih sayfaları bir bir incelendiğinde neler söylemez ki Keban ile ilgili kayıtlar?

 Cenevizliler, Hititler, İşuvalılar, Asurlar, Sümerler, Bizanslılar, Çubukoğulları, Artuklular, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğluları, Akkoyunlular, Safeviler, Selçuklular, Osmanlılar ve diğerleri...

 Birçok medeniyetin ayak izlerinin silinmediği, kültürlerin buluştuğu merkezdir Keban. Hititler, Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Selçukluların hâkim olduğu kardeş İlçe Ağın tarihinden, Keban’ı kim göz ardı edebilir ki? Ya tarihe şahitlik eden koca bir çınardır olan Harput’taki, Sümerler, Hurriler, Etiler, Asurlar, Seleküsler, Romalılar, Araplar, Bizanslılar, Artukoğluları, Dulkadiroğluları, Akkoyunlular ve Osmanlıların ayak izlerini Keban’dan kim farklı düşündürebilir ki?

Keban’ın hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinememekle birlikte, çok eski bir yerleşim yeri olduğu tarihin Cenevizlilere hatta bazı rivayetlere göre de ilk çağlara kadar uzandığı belgelerde yer almaktadır.

Bir Maden şehri olan Keban'da ilk çağlarda da maden arama ve üretimi gerçekleştirilmiş ve özellikle Kurşun ile gümüş madeni işlenmiştir Keban Baraj ve Hidroelektrik Santrali'nin yapımı nedeniyle yörede gerçekleştirilen kazılar neticesinde ortaya çıkarıldığı tarihi kayıtlarda yer almaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kendinden daha çok söz ettirmeye başlayan Keban 1700'lü yıllardan itibaren simli kurşun ve madeni üretimi ve işletilmesi sonrası cazibesi artarak 18. y. y’dan, hatta 1834 yılına kadar Eyalet Merkezi olmuş; ancak daha sonra Eyalet Merkezi Harput’a taşınmış.

Bölgede ilk Türk hakimiyeti Selçuklular devrinde başlar. Selçuklu komutanlarından Çağrı Bey, 1017 yılında 3.000 kişilik ordusu ile birlikte Ağın üzerinden gelerek bölgeye girmiş, daha sonra Türk akınlarının geçiş yerleri bu topraklardan olmuştur. 1070’den sonra Keban, Çubukoğulları, Artuklular, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğluları, Akkoyunlular ve Safeviler’ in idaresine girmiştir.

Padişah IV. Murat, Bağdat seferine giderken yöreye uğramış ve Denizli Köyü yakınlarında bir kervansaray yaptırmış. Yine IV. Murat'ın Bağdat seferine çıktığında şimdiki Çırçır Deresi üzerinde ve Seftili Dağına geçiş için de bir ufak asma köprü yaptığı bilinmektedir. Ancak köprünün şu an sadece ayak tutan kısımları kalmıştır.

Keban, Tanzimat’tan sonra XIX. yy. sonlarında “Mamuret-ül Aziz Vilayeti” merkez sancağına bağlı bir kaza olmuştur. Keban'da bulunan eyalet merkezine atanan valiler Harput'tan, Gümüşhane'ye kadar uzanan bölgenin mülki ve askeri idaresi ile ilgili işleri yürütmekle sorumlu ve yetkili olmuştur. Aynı zamanda Maden Emini sayılmışlar.

 1924 yılında Malatya, Elazığ’dan ayrılmış. 1926 yılında da şimdiki Arguvan İlçesi Keban’dan Malatya’ya bağlanmıştır.

Keban eyalet merkezinde görev yapan ve valiler içerisinde en şöhretlisi, daha sonraları Sadrazamlık da Yusuf Ziya Paşa'dır. Yusuf Ziya Paşa'nın Keban'ın imarı için uğraştığı bununla ilgili olarak birçok eser yaptırdığı da bir gerçektir.  Yusuf Paşa, kendi adıyla anılan bir camii yaptırdığı (1298) Yusuf Ziya Paşa Camii (Kurşunlu) hala dimdik ayakta durmakta…

Zengin yeraltı kaynakları, kültürü, dağları, efsaneleri, türbeleri, Fırat Nehri ve Keban Barajı-Hidroelektrik Santralı, dutu ile ipek böcekçiliği, şelalesi ve insanı ile Keban’ın belki de Kebanlılar tarafından bile bilinmeyen dünü…

 Dünden bugüne ve yarına Keban denilince neler ifade etmek gerekir…