Milli Kazanımları Siyasetle Tartmak: Savunma Sanayisi Üzerinden Objektifliğe Davet

Haz 30, 2025 - 23:54
Tem 1, 2025 - 00:53
Milli Kazanımları Siyasetle Tartmak: Savunma Sanayisi Üzerinden Objektifliğe Davet

Milli Kazanımları Siyasetle Tartmak: Savunma Sanayisi Üzerinden Objektifliğe Davet

Savunma sanayisindeki gelişmeler, ülkenin stratejik duruşunu da köklü biçimde dönüştürmüştür.

Türkiye, yerli İHA/SİHA’lar, zırhlı araçlar, milli gemiler ve hava savunma sistemlerinde büyük ilerleme kaydetti. 

Bu başarı, yalnızca bir siyasi partinin değil; devlet aklının, mühendisliğin ve stratejik vizyonun ortak ürünüdür. Ancak bazı kesimler, siyasi tepkilerle bu kazanımları küçümsüyor, itibarsızlaştırıyor. 

Bu yaklaşım, yalnızca objektiflikten sapmak değil, aynı zamanda terör örgütlerine malzeme vermektir. Benzer bir tabloyu İran’da da gördük.

Bağımlılıktan Bağımsızlığa: Türkiye'nin Savunma Hamlesi

Geçmişte Türkiye savunma alanında büyük ölçüde dışa bağımlıydı. 

Basit bir yedek parça bile kimi zaman siyasi ambargolara takılıyor, operasyon kabiliyeti sekteye uğruyordu. Bugün ise Bayraktar TB2 ve Akıncı gibi sistemlerle Türkiye, dünya çapında rekabet edebilen bir İHA üreticisi konumuna geldi.

MİLGEM (Milli Gemi Projesi), Türkiye’nin deniz gücünü artıran stratejik bir atılımdır. Altay tankı ve modern topçu sistemleriyle kara ordusu çağın gereklerine göre yeniden şekillendirilmektedir. Hisar ve Siper gibi yerli hava savunma sistemleriyle de Türkiye, hava sahasını koruma iradesini millileştirmiştir. Ama bunlar yeterli değildir. 

Bu gelişmelerin anlamı yalnızca askeri başarılarla sınırlı değil:

  • Stratejik Bağımsızlık: Türkiye artık "bir düğmeye basıp sisteminizi kilitleriz" tehditlerine daha az açık.
  • Ekonomik Kalkınma: Savunma sanayii, yüksek teknoloji, Ar-Ge ve nitelikli istihdamla ekonomiye doğrudan katkı sunuyor.
  • Teknolojik Yayılma Etkisi: Savunma teknolojileri, sivil sektöre de bilgi ve teknoloji transferi sağlayarak inovasyonu besliyor.

Siyasi Duygularla Gerçekleri Boğmak

Tüm bu savunma sanayisi başarıları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği döneminde gerçekleşti. Bu nedenle bazı çevreler, bu başarıları siyasi propaganda olarak görüyor. 

Bu bakış açısı, otomatik bir karşıtlıkla projeleri değersizleştirmeye yol açıyor. Ancak unutulmamalıdır ki, siyasi görüş ayrılıkları bu tür teknik ve stratejik projeleri görmezden gelme gerekçesi olamaz. Bu projeler, ulusal çıkarlarla doğrudan ilgilidir.

Bazı çevrelerde, bu başarılar “Erdoğan ne yaptı ki zaten, mühendisler yaptı” gibi söylemlerle küçümseniyor, itibarsızlaştırılıyor. Elbette bu projeler sadece bir kişinin eseri değildir. Ancak projelere yön vermek, kaynak ayırmak ve stratejik kararlar almak liderlik gerektirir. Teknik başarı kadar, vizyoner karar alma süreçleri de büyük önem taşır.

“Önce Partim, Sonra Vatanım”ın Zararları

Burada asıl mesele, siyasi kutuplaşmanın, milli meseleleri nasıl zehirleyebileceğiyle ilgilidir. “Önce partim, sonra vatanım” anlayışıyla hareket eden bir toplumsal zihin yapısı, ne yazık ki ülke çıkarlarını bile kendi görüşü doğrultusunda ya yüceltiyor ya da yok sayıyor. Bu, demokratik muhalefetin değil, popülist fanatizmin bir sonucudur.

SİHA’ları küçümsemek, MİLGEM’i (Milli Gemi Projesi), yok saymak, Altay tankını eleştirmek, Kaan’ı kalorifer peteğine benzeterek sosyal medyada dalga geçmek  bir siyasi tercihin ötesinde; ulusal kazanımları gölgelemeye çalışmaktır. Halbuki bu ürünler, mühendisinden teknisyenine, devlet görevlisinden saha çalışanına kadar binlerce insanın emeğiyle var olmuştur. İktidar gider, liderler değişir. Ama savunma altyapısı kalır, ülkenin bekasına yön verir.

Milli Meselelere Milli Duruşla Yaklaşmak

Savunma sanayii gibi hayati bir konuda yapılması gereken şey, başarıları da eksiklikleri de siyasi aidiyet gözlüğüyle değil,  milli bir sorumlulukla değerlendirmektir. 

Eleştirilecek çok konu vardır. Emeklilerdeki dengesizlikler, geciklemelerden doğan zararlar, enflasyon, kira sorunları, bürokratların yukarıya doğru ve net bilgi vermemeleri, bürokratların halkın durumunu güllük gülistanlık göstererek yukarılara şirin görünmesi, milletvekilleri halkın arasına girip yaşanan zorlukları genel başkanlarına aktarmama  gibi…  

Ancak başarıları takdir etmek, eleştiri yapma hakkını ortadan kaldırmaz. Aksine, daha güçlü ve gerçekçi bir zemine oturtur.

Türkiye'nin savunma sanayii, partiler üstü bir meseledir. Atatürk liderliğinde Cumhuriyet Halk Partisi döneminde başlatılan  projeler, Cumhur İttifakı  döneminde hız kazanmıştır. Yarın başka bir siyasi irade iş başına geldiğinde bu projeleri sürdürmek yine bir milli sorumluluk olacaktır. Çünkü bu yatırımlar, bir partiye değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisine aittir.

Sonuç: 

Gerçek Vatanseverlik, Gerçek Objektifliktir

Siyasi figürleri beğenmemek veya onların politikalarını eleştirmek demokratik bir haktır. Ancak bu hak, milli başarıları yok sayma özgürlüğü anlamına gelmez.

 Savunma sanayiindeki gelişmeler, ne bir kutsanacak mitoloji, ne de yerin dibine batırılacak bir propaganda aracıdır. Gerçek vatanseverlik, ülkesinin kazanımlarını yüceltmek, eksiklerini söylemek ve bunu siyasi çıkarların ötesinde bir bilinçle yapabilmektir.

Sizce bu başarıları siyasi önyargılardan sıyırarak değerlendirmek bu kadar zor mu olmalı? Yoksa gerçekten de artık ortak başarılarımızı bile kutlamaktan aciz hale mi geldik?

Selam ve saygılar...