SORUNLARI KİM ÇÖZECEK…
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 2026 bütçesi görüşülüyor. Bakanlar ağır eleştiriler alıyor ancak işin en zor tarafı, bu eleştirilere sağlıklı biçimde yanıt vermek oldukça güç. Çünkü bütçeyi hazırlayan onlar değil. Bütçe Cumhurbaşkanlığından geliyor, bakanlar da kendilerine iletilen taslağa onay vermekten öteye geçemiyor.
Verdiğim grafiğe dikkatle baktığınızda, eğer emekli ya da memursanız maaşlarınızın nasıl eridiğini net biçimde görürsünüz. Maaşınız enflasyona göre belirleniyorsa durum açık: Kaybediyorsunuz.
Nisan 2022’ye kadar TÜİK verileri ile İTO verileri ufak tefek farklılıklar dışında uyumluydu. Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırı verileri de benzer çizgideydi. Özellikle gıda fiyatlarında 2020 sonrasında olağanüstü bir artış yaşanmıştı ancak o konuyu ayrıca tartışabiliriz.
Burada iki temel mesele var.
1. TÜİK’in Nisan 2022’de madde sepeti verilerini yayından kaldırması
2016-2017 yıllarını dolar bazında 100 kabul ettiğimizde tablo şöyleydi:
TÜİK ortalama fiyatı 64,6 dolar, İTO ortalama fiyatı 64,0 dolardı.
Bugüne geldiğimizde TÜİK ortalama fiyatı 92,5 dolara çıkarken, İTO’nun ortalama fiyatı 124,9 dolara yükseldi. Nisan 2022 – Ekim 2025 arasında iki veri seti arasında dolar bazında yüzde 35’lik fark oluştu.
İşte maaşlardan eksilen kısım tam olarak bu farktır.
Memurlar, emekliler ya da maaşı enflasyona endeksli olan herkes bu fark sebebiyle gerçekte alması gerekenin yüzde 35’ini alamıyor. Bu, doğrudan cebinizden eksilen paradır.
2. Fiyatların dolar bazında olağanüstü artması
Buradaki rakamlar birer fiyat endeksidir. Yani toplam ürün fiyatlarından elde edilen bir gösterge. Türk-İş’in açlık sınırı verisine göre Aralık 2021’de 68,7 dolar olan ortalama fiyat bugün 154,7 dolara yükselmiş durumda. Bu, dolar bazında yüzde 125’lik bir artış anlamına geliyor.
İTO verilerine göre ise İstanbul’da fiyatlar Aralık 2021’den Ekim 2025’e yüzde 128,7 oranında dolar bazında artış göstermiş.
Hatta fiyat artışını en sınırlı gösteren TÜİK verileri bile dolar bazında yüzde 63,1’lik artışa işaret ediyor.
Sorun burada başlıyor.
Dolar bazında bu kadar hızlı artan fiyatlara sahip bir ülkedeyiz ve bunun nedenini çözemiyoruz. Yaşadığımız şey en basit ifadeyle pahalılık.
Peki bu iki temel sorun nasıl çözülecek?
Enflasyon düşse bile verilmemiş yüzde 35’lik maaş farkları ortada duruyor. Enflasyon sıfırlansa bile dolar bazındaki fiyat artışları nedeniyle pahalılık devam edecek.
İlk sorunun çözümü belli:
Kamu tasarruf edecek ve elde edilen tasarrufla ödenmeyen maaş farkları karşılanacak.
Ancak bunun için öncelikle pahalılığın düşmesi, yani dolar bazında fiyatların gerilemesi gerekiyor. Bu da gelir dağılımını iyileştirici adımlarla birlikte, kontrollü bir devalüasyon tartışmasını yeniden gündeme taşıyor.
Bakalım hükümet bu iki temel sorunla ilgili ne yapacak?
Asıl mesele tam olarak bu.
Para yok, kaynak yok; bütçe görüşülüyor. Muhalefet eleştiriyor, iktidar ise günü kurtarmaya çalışıyor.