BU FAHİŞ FİYATLAR VATANDAŞI CANINDAN BEZDİRDİ
Yapılan zamlar, çarşı pazarı yakan fahiş fiyatlar ve tüm bunların üzerine eklenen denetimsizlik vatandaşın sabrını zorluyor. Artık insanların dayanacak gücü kalmadı.
Teşhis tedavinin yarısıdır derler. O hâlde önce teşhisi doğru koymak gerekiyor. Ülkemizde hayat pahalılığının sebebi olarak enflasyon gösteriliyor. Enflasyon düşünce hayat pahalılığının ortadan kalkacağı varsayılıyor. Oysa bu teşhis doğru değildir. Türkiye’de yaşadığımız hayat pahalılığının ana nedeni enflasyonun kendisi değildir.
Bunu çok basit bir örnekle anlatalım:
Diyelim ki yıllık geliriniz 12 bin dolar. Aylık geliriniz 1.000 dolar eder. Gıda masrafınızı 300 dolara karşılıyorsunuz, geriye gelirinizin yüzde 70’i kalıyor.
Şimdi yıllık geliriniz 18 bin dolara çıktı, yani ayda 1.500 dolar kazanıyorsunuz. Ancak aynı gıda ürünlerini 300 dolar yerine 700 dolara alabiliyorsunuz. Bu durumda size kalan pay yüzde 70’ten yüzde 53’e düşüyor.
Başka bir örnekle:
Aylık 1.000 dolar gelir varken 3 aylık gıda ihtiyacını karşılayıp kenara 100 dolar ayırabiliyordunuz. Geliriniz 1.500 dolara çıksa bile artan gıda fiyatları nedeniyle sadece 2 aylık ihtiyacı karşılayabiliyor ve yine 100 dolar ayırabiliyorsunuz.
Yani mesele şudur:
Geliriniz dolar bazında artsa bile satın aldığınız ürünlerin fiyatı da dolar bazında artıyorsa zenginleşmezsiniz. Hatta fiyatlar gelirinizden daha hızlı artıyorsa fakirleşirsiniz.
Bugünkü Türkiye tam da bu noktadadır.
Bir zamanlar Yunanlılar Edirne’ye alışverişe gelirdi. Şimdi neden Türkler Dedeağaç’a gidiyor?
İşte bunun adı pahalılıktır.
Alım gücü yön değiştirmiştir.
Türk vatandaşları artık Euro alarak Yunanistan’dan ürün getiriyor. Türkiye’de 400–600 lira olan bir beyaz peynir Yunanistan’da 200–300 liraya denk geliyor. İstanbul’da dışarıda yemek yemek Londra, Paris ve Berlin’den bile pahalı hale gelmiş durumda.
Bu yalnızca gıdada değil; otomobilden otele kadar genel fiyat seviyesinde geçerlidir.
Peki büyük çelişki nedir?
Yunanlı, İngiliz, Alman bizden 3–5 kat daha fazla gelir elde ediyor. Almanya’da en düşük maaş 2.000–2.500 Euro. Bugünkü kurla 100–150 bin lira ediyor.
Bizde ise asgari ücret 22 bin lira, ortalama ücret 38 bin lira. Yani 500–800 Euro arası gelirimiz var. Buna rağmen fiyatlarımız Avrupa ile yarışıyor.
Özetle:
Son iki yılda fiyatlar dolar bazında öyle hızlı arttı ki her şey ateş pahası haline geldi. Çok daha düşük bir gelirle çok daha yüksek fiyatlara katlanıyoruz.
Bu pahalılığın nedeni TL enflasyonu değil; döviz bazlı enflasyondur.
ABD’de bile dolar bazında fiyatlar 3 yılda yüzde 20 artarken Türkiye’de aynı dönemde yüzde 125 artış görülmüştür.
Meselenin adı budur: pahalılık.
Peki dolar bazında fiyatlar neden artıyor?
Cevabı 2018 sonrası iyice açılan gelir dağılımı uçurumunda aramak gerekir.
Zenginin belirlediği fiyat fakirin hayatını karartıyorsa o ülkede pahalılık bitmez.
Keşke tüm sorunlar sadece konuşarak çözülebilse…
ANTALYA’DA ÖDÜL TÖRENİ
Antalya’daki törende iki isim dikkatimi çekti.
İlki Türk sinemasının çınarı Ediz Hun. Dürüstlük ve şefkat ödülünün kendisine verilmesi tam yerindedir. Türk sinemasıyla özdeşleşmiş bir değerdir.
İkinci isim ise ömrünü eğitime adamış, geldiği her kademeye alın teriyle ulaşmış, İstanbul’un efsane İl Millî Eğitim Müdürü ve Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürü Ömer Balıbey. “Eğitimde Yaşam Boyu Onur Ödülü” alması gerçek bir gurur tablosudur.
Eğitim, böylesine tecrübeli ve birikimli insanlara emanet edilmelidir.