Devlet Gerekeni Yapar

Kasım 27, 2025 - 21:33
Devlet Gerekeni Yapar

Devlet Gerekeni Yapar

 

Merhaba,

Türkiye’nin altmış yıllık terörle mücadelesinde hâlâ aynı sığ soruya takılıp kalıyoruz:
“Devlet görüşür mü, görüşmez mi?”

Bu sorunun kendisi yanlış.

      1. Devlet kiminle konuşacağını kimseye sormaz.
      2. Hele terör gibi bir konuda hiç sormaz.

Türk  devleti :

      1. Sabırlıdır.
      2. Kibir yapmaz, kapıları hızla kapatmaz.
      3. Sorunu çözmek için bütün kanalları devreye sokar.
      4. Denenecek yöntemler kalmadıysa gerekeni yapar.
        Hem de en sert şekliyle.

Ama bütün bunları yaparken bir çizgiyi asla ihlal etmez:
Şehit ailelerinin yüreğini incitmez, milletin vicdanını da çiğnemez. En önemlisi ise Türkiye’nin üniter yapısını asla tartışmaya açmaz.

Devletin Yöntemi Esnektir; Devletin Omurgası Değil

Modern devlet dediğimiz yapı:

Bir elde operasyon yürütürken diğer elde diplomasi üretebilen bir güçtür. İstihbaratla temas kurabilir. Masada ve sahada aynı anda varlık gösterebilen bir mekanizmadır.

Yöntem değişir…
Ama devletin devletliği değişmez.

Devletin hesabı duyguyla değil, sonuca bakar


Ama o sonuç, şehitlerin hatırasına leke sürmeyecek ve millî birliğe halel getirmeyecek bir zeminde üretilir. Üstelik bu zemin, Türkiye’nin üniter yapısını asla gölgelemeyecek bir sağlamlığa dayanır.

PKK’nın Daralan Alanı ve Kesilen Hatları

Bugün tablo net:
PKK’nın şehir yapılanmaları çöktü, dağ kadroları büyük ölçüde eridi. Finans damarları ise tamamen kurudu.

Bir zamanlar örgütü ayakta tutan dış bağlantılar artık nefes veremiyor.

Kamuoyunda uzun zamandır dile getirilen analizler var:

70’lerden 2000’lere kadar uzanan dönemde, Öcalan’ın küresel ve bölgesel güçler tarafından araç olarak kullanıldığı sıkça dile getiriliyor. 2000’lerin başından itibaren  örgütün Avrupa merkezli yapılardan beslendiği vurgulanıyor. Bugün ise dış destek hatlarının dramatik şekilde daraldığını görüyoruz.

Bunlar tartışılır ama sahadaki sonuç açık:
Örgütün dış destek oksijeni kesildikçe, Türkiye’nin kontrol kapasitesi artıyor.

Müzakere Bir Araçtır; Teslimiyet Değil

Dünya örnekleri belli:
İngiltere IRA’yla, İspanya ETA’yla, ABD Taliban’la masaya oturdu. Hiçbiri gönül ilişkisi yaşamadı;
hepsi mecburiyet gereği oturdu.

Türkiye’nin 2013–2015 dönemindeki temasları da tam bu kategoriye girer:
Sahayı okumak ve örgüt içi kırılmaları değerlendirmeliyiz. Ayrıca müzakereler zaman kazanmak ve çözüm penceresini test etmek de amaçlanır.

Müzakerenin kendisi meşruiyet üretmez.

Ama devletin elini güçlendirir.

Yeter ki muhatap sandalyesine oturanın “devletin karşısında eşit bir aktör” olmadığını herkes anlasın.

Devlet Aklı Vicdana Kör Değildir Ama Duygusallığa Teslim Olmaz

      1. Şehit aileleri, bu ülkenin en hassas noktasıdır.
      2. Devlet bu acıya saygı duyar.
      3. Bu yüzden devlet, çözüm üretirken kimsenin yüreğini incitecek bir adım atmaz.

Ama devlet aynı zamanda bilir ki; duygusal refleksle politika yapılmaz. Terörle mücadele: Matematik, strateji ve sabır işidir.

Ve bir kez daha altını çizelim:

      1. Devlet sabırlıdır.
      2. Devlet kibir yapmaz.
      3. Bütün kanalları dener.
      4. Denenecek hiçbir alternatif kalmadığında ise gereğini yapar.
        Hem de tereddütsüz.

Sonuç: Devlet Sorunu Çözer ve Çözmek Zorundadır 

Devlet için mesele masada kimin oturduğu değildir.
Mesele masadan ne çıktığıdır.

      1. Eğer bir yöntem terörü bitiriyorsa…
      2. Eğer bir temas silahları susturuyorsa…
      3. Eğer bir hamle örgütün nefes borularını kesiyorsa…

Devlet kibir yapmadan o yöntemi uygular.

Ama bunu yaparken:
Türkiye’nin üniter yapısını, milli bütünlüğünü ve devlet olmanın vakarını asla tehlikeye atmaz.

Çünkü mesele bir taktik veya ideoloji meselesi değildir.
Mesele, Türkiye’nin bekası, birliği ve geleceği meselesidir.

Selam ve saygılarımla