Eğitim Çökerse Devlet Çöker

Ağu 28, 2025 - 10:48
Ağu 28, 2025 - 10:52
Eğitim Çökerse Devlet Çöker
Son yirmi yılı aşkın süredir, millî eğitim ve üniversitelerde yapılan yönetim değişiklikleri eğitim sistemimizin kalitesini inanılmaz derecede aşağı çekmiştir. Yetersiz yetişen öğretim kadrosu, doğrudan öğrencilerin yetersiz eğitim almasına neden olmuş; bu zincirleme bozukluk toplumsal düzeyde ciddi bir sorun haline gelmiştir.
Millî eğitimdeki çöküşün temelinde üniversitelerdeki kalite kaybı yatmaktadır. Çünkü eğiticilerin eğitimi zayıflamış, verilen pedagojik dersler işlevsiz hale gelmiştir. Ayrıca niteliksiz üniversitelerin hızla açılması sorunu derinleştirmiştir. Bugün bazı fakülteler neredeyse kolej düzeyinde eğitim verir hale gelmiştir. Bu fakültelerin başındaki akademisyenler ise çoğunlukla yetersizdir. Atanan rektörlerin akademik bakımdan zayıflıkları da basına rakamlarla yansımıştır.
Burada özellikle akademik unvanlardaki yanlışlık ve sahtekârlıklara değinmek istiyorum. Tıp alanı üzerinden örnekleyecek olursak:
Eskiden uzman bir doktorun doçentlik için belli sayıda ulusal ve uluslararası yayın yapması, belirli puan barajlarını geçmesi ve sözlü ile uygulamalı sınavlardan başarılı olması gerekiyordu. Ancak bugün sistem çok gevşetilmiş durumdadır. İngilizce şartı neredeyse yok edilmiş; eskiden iki yabancı dil şartı aranırken şimdi bu kriter kâğıt üzerinde kalmıştır. Yapılan yayınların büyük kısmı niteliksizdir; çoğu para ödenerek basılmakta, atıf bile alamamaktadır. Ismarlama yazılarla gerekli puan barajı geçilmekte, YÖK’ün belirlediği jüri sadece şekli bir değerlendirme yapmaktadır. Kalite yerine “bir yerde yayımlanmış olması” yeterli görülmektedir.
Sözlü sınavların ve cerrahlar için ameliyat sınavlarının kaldırılması da kaliteyi iyice düşürmüştür. Böylece düşük nitelikli akademisyenler kolayca doçent yapılmaktadır. Daha da ötesi, profesörlük unvanı da herhangi bir fakülteden alınabilmekte; örneğin hemşirelik fakültesinden alınan bir profesörlük unvanı kişi tarafından kendi uzmanlık alanında kazanılmış gibi sunulmaktadır. Bu durum hem bilimsel etik açısından büyük bir sorun, hem de halkın kandırılmasına zemin hazırlayan bir sahtekârlıktır.
Sonuçta; niteliksiz yayınlar, kolaylaştırılmış unvan süreçleri ve siyasî atamalar akademik hayatı çürütmüş, eğitim zincirini en baştan bozmuştur. Bu ise toplumda sahte unvanlı ama yetersiz bilgi ve beceriye sahip akademisyenler doğurmuştur.
Bugün vasat üniversitelerden mezun gençler yurtdışında mesleklerini icra edemez hale gelmiş, çoğu vasıfsız işlerde çalışmak için başvurmaktadır. Usta bulamazken fazlasıyla “kâğıt üzerinde mühendis” üretmekteyiz. Bu kadar işe yaramaz okul aslında gizli işsizliği örtmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Çözüm Önerileri
• Üniversitelerin niteliksiz şekilde çoğalmasının önüne geçilmeli, gereksiz fakülteler birleştirilmelidir.
• Akademik unvanlarda sözlü ve uygulamalı sınav sistemi geri getirilmelidir.
• Yabancı dil şartı tekrar güçlendirilmeli, yayınların bilimsel kalitesi uluslararası standartlara göre denetlenmelidir.
• Profesörlük unvanı yalnızca kişinin kendi dalında alınabilmeli, başka alanlardan alınan unvanların istismarı engellenmelidir.
• Eğitimde liyakat ve kalite esas alınmadıkça devletin temeli olan eğitim sistemi çürümeye devam edecektir.