ÖLEN ANNELER – Bir Sessizliğin Ardından
Sessizce ölüyor kadınlar.
Arka sokaklara bakan camların ardında, görünmeyen hayatların içinde, fark edilmeyen ölümler birikiyor. Her biri bir anne, bir eş, bir kız kardeş. Her biri bir çocuk bırakıyor ardında; yarım kalmış bir masal gibi...
Kadınlar ölüyor bu ülkede. Öylece.
Bazen bir mahkeme koruyamadığı için,
Bazen bir komşu “karışmak istemediği” için,
Bazen bir sokak sessiz kaldığı,
Bazen bir devlet yeterince sahip çıkmadığı için.
Ama aslında hepimiz yüz çeviriyoruz.
İstatistiklerde birer sayı oluyorlar.
Fotoğraflarda gülümseyen, artık nefes almayan kadınlar…
Arkalarında öksüz çocuklar, yaslı anneler, çaresiz kardeşler kalıyor.
Bir toplumun çöküşü, annelerin suskunluğunda başlar.
Ve biz o çöküşün ortasında, hâlâ "Ama"larla başlayan cümleler kuruyoruz.
“Belki de o saatte dışarıda olmamalıydı…”
“Belki o adamla evlenmemeliydi…”
“Belki daha dikkatli olmalıydı…”
Hayır!
Hiçbir kadın, kiminle evlenirse evlensin, kaçta dışarı çıkarsa çıksın, kimse tarafından öldürülmeyi "hak etmez."
Hiçbir çocuk, annesinin tabutuna sarılmak zorunda bırakılmamalı.
Artık saklanmayın.
Bu ülkenin kanayan yarasına gözlerinizi kapatmayın.
Çünkü saklandığınız yerden dışarı çıkarsanız, üzerinize kan sıçrayacak.
Çığlıklar kulaklarınızı rahatsız edecek.
Ama belki de o zaman gerçekten bir şeyler değişmeye başlayacak.
Bir kadının daha adı haber bültenlerinde anılmadan,
Bir annenin daha çocukları annesiz kalmadan,
Bir çocuğun daha gözyaşlarıyla büyümemesi için...
Artık susmayın.
Çünkü sessizlik öldürüyor.