Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece, size hep tatlı gelecek..!

Bu platformda yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüşlerini yansıtır. www.baskentpostasi.com, bu içeriklerden sorumlu tutulamaz.

Tem 8, 2025 - 23:03
Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece, size hep tatlı gelecek..!

Başımız Sağolsun…

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!"

Der Akif şiirinde. Boğaz Harbi esnasında yazmıştır o dizeleri. Göğsünde iman mührü vurulu bir milletin kahraman evlatlarına vedasıdır bu satırlar. O satırlarda yalnızca bir şairin değil, koskoca bir milletin kalbi atar. Akif’in devam eden şu dizeleriyle ruh bulur bu milletin şehitlere olan minneti:

“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.”

Biz şehitlerimizi tarihe sığdıramazken, siz onları üç satırlık haber bültenlerine sığdırdınız. Kuru bir başsağlığı, süresi dolmuş bir sosyal medya paylaşımı, birkaç sahte gözyaşı... İşte sizin vefanız bu kadar.

Unutmadık…
Bu milletin evlatlarını karakollarda, dağ başlarında, gece vakti sızmalarda, pusu kurulan vadilerde şehit veren bir ülkenin hafızası silinemez. Ne zaman “barış” dediniz, arkasından kan aktı. Ne zaman “çözüm” dediniz, analar ağladı. Siz o masaları kurarken, o masalarda harita çizerken, biz bu vatanın evlatlarını kefene sarıyorduk.
Ve hâlâ soruyoruz:

Ne değişti?

Hangi silah gömüldü?
Hangi çocuk geri geldi?
Hangi ocak yeniden yandı?
Bir asırdır düşmanla savaşan bu millet, bugün kendi toprağında hain pusularla evlatlarını toprağa veriyor. Çünkü siz, bu millete ihanetin adını “açılım” koydunuz.

Akif’in tarihe sığdıramadığı o yiğitleri, siz utanmadan “terörle mücadelede şehit sayımız azaldı” diyerek sayıya indirgediniz. Sayıya...
Bir babanın ciğerini rakama, bir ananın feryadını istatistiğe...
Yetmedi, teröristbaşının mektuplarını canlı yayında okuttunuz, bildirilerini ekran ekran taşıttınız. Hainin kaleminden barış çıkarmaya çalıştınız. Ve hâlâ çıkıp "silah bırakır mı" sorusunu sorabiliyorsunuz. Bırakmasa ne olacak? Bıraksa ne olacak? O silahlar yüreğimizi deldikten sonra ne önemi var artık?

“Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece, size hep tatlı gelecek.”
Evet, bu sözü bir şehit annesi söyledi. O helva kavrulurken içine düşen gözyaşlarını, hıçkırıkları, acıyı bilmeden konuşanlar için. Biz vefayı, evladının tabutuna sarılıp “Vatan sağ olsun.” diyen anadan öğrendik. Naylonla kaplı gecekondu evinin duvarına bayrak asılan babadan öğrendik. Kardeşini toprağa verirken ağlamadan dua eden bacıdan öğrendik.

Peki siz?
Siz kime sordunuz bu vefayı?
Kime danıştınız da “barış” dediniz?
Kimin acısını dinlediniz de “çözüm” dediniz?

Şimdi yine televizyonlar sessiz…
Yine ekranlarda reklamdan önce sessizlik, sonra magazin…
12 evlat toprağa düştü, ama siz hâlâ masal anlatıyorsunuz. Hâlâ “terör biter mi” diye tartışıyorsunuz.

Bir hilal uğruna güneşler batar da,
siz hâlâ doğmayan bir vicdanın peşindesiniz.