EMEKLİ, MEMUR VE İŞÇİLERİN TAMAMI MAAŞLARIN YETERSİZLİĞİNDEN YAKINIYOR
Memur sendikaları, maaş artışlarının tüm kamu çalışanlarını kapsaması gerektiğini savunuyor. Zammın yalnızca fiilen çalışanlara yönelik yapılması ise sayıları 8 milyonu bulan memur emeklileri arasında geniş bir hoşnutsuzluk yaratmış durumda. Günde 18 saati aşan mesailerle görev yapan polislerin hakkının da göz ardı edildiği belirtiliyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun belirleyeceği rakamın, her yıl olduğu gibi bu yıl da asgari ücretin yetersizliği tartışmalarını yeniden gündeme getirmesi bekleniyor. Asgari ücretle çalışanlar da, asgari ücretin 2.5 katı maaş alan kamu görevlileri de gelirlerinin geçim için yetersiz olduğunu dile getiriyor. Üstelik yalnızca en düşük maaş alanlar değil, kamu kurumlarında orta ve üst kademe çalışanları da maaşlarından memnun değil.
Maaş veya Ücret Nasıl Belirlenir?
Bir çalışanın maaşını belirleyen temel unsur, o çalışanın işgücüne yönelik talep ile arz arasındaki dengenin oluşturduğu piyasa fiyatıdır. Yani ücretler piyasa dinamikleriyle şekillenir. Bu ilke yalnızca özel sektör için değil, kamu personelinin istihdamında da geçerli olması gereken bir mekanizmadır.
Ancak Türkiye’de kamudaki ücretlerin çoğu zaman bu dinamiklerin dışında, özel sektörün üzerinde belirlenmesi yerleşik bir norm haline gelmiştir. Devletin belirlediği en düşük memur maaşı (50.360 TL), son yıllarda asgari ücretin yaklaşık 2.3 katı düzeyinde gerçekleşmektedir. Asgari ücretin yetersizliği kısa süre gündemde kalsa da memur maaşlarının yetersizliği tartışmaları sürekli devam etmektedir.
“En düşük memur maaşıyla geçinmek mümkün mü?” sorusu sık sık soruluyor. Geçinmenin zor olduğu kabul edilse bile, memurun işini bırakıp gitmesi veya devletin bu yüzden ciddi bir kayıp yaşaması mevcut şartlarda pek mümkün görünmüyor.
Oysa aynı soru asgari ücret için pek gündeme gelmiyor. Asgari ücretlinin yarıya yakın bir gelirle nasıl geçineceği daha az sorgulanıyor.
Bugün asgari ücretin 22 bin TL’den 2026 yılında 28 bin TL’ye çıkması makul karşılanırken; 60 bin TL civarında olması beklenen en düşük memur maaşının yetersizliği konusunda toplum geniş bir mutabakat içinde görünüyor.
Devlette Ücret Dengesi Tartışması
Asgari ücret, piyasa şartlarında arz-talep dengesinin oluştuğu en alt seviyeyi temsil eder. Özel sektör bu rakamın altında işçi bulamaz. Peki devletin de benzer bir arz-talep gerçekliğiyle karşı karşıya kalması gerekmez mi?
Buna rağmen kamu personelinin maaşları yıllardır özel sektörün yaklaşık 2.5 katı seviyesinde ve daimi iş güvencesiyle belirleniyor. Bu durumun gerekçesi nedir? Memurun bir kez devlete girdikten sonra 657 sayılı kanun ile “ömür boyu güvenceye” kavuşması mı?
Memur maaş artışları gündeme geldiğinde sıkça “nitelikli personelin özel sektöre kaptırılacağı” tezine başvuruluyor. Ancak uygulamada bunun karşılığı pek yok. Devlette edinilen birçok uzmanlık özel sektörde aynı değeri bulmuyor. Ayrıca özel sektörde benzer pozisyonlarda çalışanların maaşları çoğu zaman daha düşük ve güvencesiz. Bu nedenle memurlar maaş artışı olmasa bile görevlerinden ayrılmıyor.
Kamu–Özel Maaş Farkı Doğru Mu?
Memur maaşı en düşük seviyede özel sektörün 2.3 katı, ortalama seviyede ise 2.2 katı düzeyinde belirleniyor. Özel sektörde çalışanların yaklaşık yarısının asgari ücret veya biraz üzerinde gelir elde ettiği düşünüldüğünde, karşılaştırmanın uygunluğu tartışma konusu oluyor.
MEMUR-SEN GENEL BAŞKAN YARDIMCISINDAN ÖRNEK BİR TUTUM
Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, önceki TÜİK Başkanı’nı mahkemeye veriyor. Nedeni ise TÜİK Başkanının, “Maliye Bakanlığı verileri vermedi, ben de açıklamayı bu şekilde yapmak zorunda kaldım” ifadeleri. Tonbul, bu açıklamayı görevi kötüye kullanma gerekçesiyle yargıya taşıyor. Dört mahkeme şikayeti reddediyor, beşinci mahkeme kabul ediyor ancak hâlâ bir ilerleme yok.
Tonbul ayrıca, “Ağustos ayında enflasyon yüksek çıkarken Aralık ayında nasıl birden düşüyor?” sorusunu gündeme taşıyor. Memur ve emekli zamlarının yaklaşmasıyla bu düşüşün ilişkili olup olmadığını kamuoyu adına sorguluyor.
ÖRNEK BİR DERNEK: TRAFİK VE İŞ KAZASI MAĞDURLARI
Başkent Trafik ve İş Kaza Mağdurları Derneği, Türkiye’nin önemli bir sorununa dikkat çekiyor. Dernek Başkanı Av. Saffet Kılınç, trafik kazalarının yalnızca cezalarla önlenemeyeceğini, çözümün eğitimden geçtiğini vurguluyor. İlkokuldan lise son sınıfa kadar zorunlu trafik dersi verilmesi gerektiğini belirtiyor. Dernek, 67 il ve 144 noktada faaliyet gösteriyor, ayrıca 100 öğrenciye burs sağlıyor.
Bu noktada görev Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e düşüyor. Okullarda gereksiz derslerin yerine trafik dersinin konulmasıyla Türkiye önemli bir sorundan kurtarılabilir.