SİYASİ PARTİLERDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIKLAR
Değerli okuyucularım, geçen hafta Cumartesi ve Pazar günü (daha önce de bahsetmiş olduğumuz) farklı iki konuda yazmıştım. Bu haftaki (Cumartesi-Pazar) iki yazımı yeniden ve derinlemesine değerlendirmek üzere önümüzdeki Cumartesi ve Pazar günü yayınlamaya karar verdim! Bugünkü konumuz SİYASET ve SİYASİ PARTİLER. Aslında siyasi partiler üzerinde çok az yazıyorum. Bundan sonra siyasi patiler üzerine de yoğunlaşmaya çalışacağım. Partiler üstü düşünen bir insanım. Tabi ki mesleğimden dolayı (habercilikte) tarafsız olmak zorundayım! Genelde siyasi düşüncemi dolaylı yollardan belirtirim. Yeter ki ‘vatan haini’ olmasın tüm siyasi partilere eşit mesafedeyim.
Siyasi partiler durup-dururken kurulmaz! Elbet ki vardır bir gayesi/amacı! Başta siyasi, ekonomik olmak üzere tarihsel, kültürel, toplumsal, kitlesel, ideolojik, etnik, dini, birleştirici, ortak düşünce vs. gibi daha çok şey sebeptir siyasi partilerin kuruluşuna… Türkiye’nin geçmişinden örnek verecek olursak muhafazakar, milliyetçi, din ağırlıklı, sosyalist, komünist vs. partiler vardı. Günümüzde ne kadar ittifaklara ağırlık verilse de ideolojik, etnik ve dini amaçlı kurulmuş siyasi partiler hala vardır.
Günümüzde siyasi partileri, mevcut Anayasa çizgisinde Anayasal Partiler ve mevcut Anayasa’ya karşı ideolojik devrimci partiler olarak da ikiye ayırabiliriz. Anayasa’ya karşı derken yıkıcı/bölücü anlamda değil farklı bir Anayasa getirmek veya Anayasa’da değişiklikler yapmak için. Devrimciliği de kendi içinde ideolojik iki şekilde izah edebiliriz. Sosyalist/Komünist ve Aşırı Milliyetçi… Yani, Türkiye’nin yakın tarihinde (Sağ ve Sol Patiler) yaşandığı gibi… Ayrıca dünya genelinde çağın şartları ve toplumsal eğilimler doğrultusunda kurulmuş siyasi partiler de vardır. Yeşil ve Çevreci vs. gibi isimlendirilen siyasi partiler.
Siyasi partiler, ‘siyasi gücü’ temsil eme, birleştirici/kaynaştırıcı unsur olarak Anayasal Siyasi Partiler, bireysel, kadro ve kitle partileri ve Değişimci/Devrimci Siyasi Partiler olarak sınıflara ayrılıyor. Sosyalist, Komünist, Milliyetçi, Din Ağırlıklı vs… Siyasi partileri üç ana değerlendirme içine de sokabiliriz: kitlesel/toplumsal, ideolojik, etnik ve inanç, seçim ve hareket ağırlıklı siyasi partiler. Türkiye’de ideolojik düşünce olarak siyasi partiler Demokrat, Milliyetçi, Komünist/Sosyalist, Liberal, İslamcı, Muhafazakar ve Liberal olarak isimlendirilmektedir. Bir de bu farklı ideolojik düşünceleri birleştirmek üzere kurulan siyasi partiler vardır. Bunun da en iyi örneği geçmişte Özal döneminde ANAP günümüzde de Erdoğan döneminde AK Parti’dir.
Siyasi partilerin başarıları ve başarısızlıkları psikolojik, sosyolojik/toplumsal etkenlere bağlıdır. Ne kadar tecrübe, donanım olsa da bu tecrübe ve donanımı harekete geçirecek eğitim ve kültürden yoksunluk o siyasi partiyi başarısızlığa iter. İdeolojik, kültürel ve inanç değerleri olmayan bir siyasi partiler her zaman başarısız olur. Siyasi partilerde başarının sırları arasında beş önemli etken vardır: ilki tecrübeli/donanımlı ve dürüst/kişilikli ve sevilen bir lider/önder, ikincisi lidere bağlı sadakatli/samimi bir merkezi ekip, üçüncüsü etkileyici/tutarlı ve sonuca yönelik amaç/vizyon/misyon, dördüncüsü idari kabiliyeti, yeteneği ve psikolojik donanımı çok iyi olan yönetim ve beşincisi de tahammül ve sabır!..
Siyasi partilerde başarıyı yakalamak için bireysel, grupsal ve kitlesel psikoloji çok önemlidir. Siyasi partilerin başarısızlıkların başında lider ve yönetici kesimdeki ego gelmektedir! Kendini beğenmişlik, aşırı kibir, yanındakilere ve tabanına tepeden bakma gibi… Böylesi insanlara taban soğuk bakar. Lider ve yöneticilerde güven vericilik ve dürüstlük çok önemlidir. Siyasi partileri başarısızlığa iten sebepler arasında yalan ve hayali vaatler en önemli etkenler arasındadır. Siyasi partiler sokakla, çarşı-pazarla, köy-kasaba halkı ile iç-içe olmalılar. Onlara tepeden değil içlerinden biriymiş gibi davranmalılar. Başta tabana kendilerini sevdirmeliler.
Gençler ve kadınlar siyasi partilerin hareket ettirici lokomotifleridir. Gençlere ve kadınlara ağırlık veren (yönelen) siyasi partiler her zaman kazanmışlardır. Gençler ve kadınlar üzerinde sosyal etkinlikler düzenlemeliler. Onları kaynaştırıcı, motive edici ve harekete geçirici faaliyetlere ağırlık vermeliler. Gençler ve kadınlar ile sürekli iletişim halinde olmalılar. Paneller, seminerler, konferanslar düzenlemeliler. Gençler ve kadınlar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı ön planda tutmalılar. Genç kadın üye veya yöneticilerinin başarılarını ödüllendirmeliler.
Siyasi partileri güçlendirecek en önemli etkenler arasında medya ilişkileridir. Yazılı, sözlü, görüntülü ve sosyal medyayı çok iyi kullanabilmeliler. Siyasi partiler ne yazık ki medya konusunda ilden aşağı inemiyorlar! Yani, ilçeleri, ilçe başkanlarını ve ilçe yöneticilerini unutuyorlar. Daha çok genel merkez ve il ağırlıklı medyaya ağırlık veriyorlar. İlçe başkanları ve yöneticileri bu konuda yetim ve öksüzler! Ah bir de ilçe başkanı ve ilçe yöneticilerinin önlerini tıkamasalar! Yahu, ilçe başkanları ve yöneticilerine söz hakkı verin! Medyada çıkıp görünsünler! Sansür uygulamayın! İlçeler olmaz ise iller olmaz!
Siyasi partilerin en büyük hataları arasında medya tercihleri arasında isme ve şöhrete önem vermeleri! İlla güçlü bir medya kuruluşu olacak ve illa güçlü ve ismi duyulmuş bir gazeteci veya muhabir olacak! İlla ki kendileri uzun uğraşılar sonucunda medya unsurlarına ulaşarak haber veya röportaj yapacaklar! Aynaya geçip bir de kendilerine bakabilseler! Yani, kendi güçlerini tartabilseler demek istiyorum. Aslında ayaklarına gelen medya mensuplarını değerlendirebilseler! Hani bir söz var, davulun sesi uzaktan hoş gelir! Bu söz bile ne demek istediğimize ışık tutmaya yeter. Maalesef siyasi partilerde bu tür bir önyargı var! Gerçi bu durum sadece siyasi partilerde değil toplumun her kesiminde yaygın. Ama siyasi partilerde daha çok yaygın…
Siyasi partilerin ilçe başkanları kendilerini tanıtmakta zorlanıyorlar! Bu işin stratejisinden çok uzaklar! Bu durum tepeden baskı yapılmasından da kaynaklanmış olabilir! Ama bu baskıyı aşabilirler! Yapacakları çalışmalar bu baskılara son verdirtebilir! Önce kendi özgüvenleri oluşmalı! Yeter ki medyadan uzak kalmasınlar ve medyaya biraz daha yakın olsunlar. Medyayı iyi değerlendirerek düşüncelerini ve amaçlarını ifade edebilsinler. Medya yoluyla topluma ve yöneticilerine kendilerini iyi tanıtabilsinler…