Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Bahadır Alemdaroğlu

Yaşamak ve Ölmek Üzerine (1)

Doğduğumuz andan beri ölümü hiç düşünmeyiz. Bizim için en uzak şeydir ölüm gerçeği. Yaşamaksa ne büyük bir nimet. Peki ya Türkiye’de yaşamak ve/veya ölmek. Size ne düşündürüyor? Hayatı doyarak mı yaşadınız? Yoksa Cahit Sıtkı gibi “Yaş 35 yolun yarısı” mı dediniz? Gelin konuşalım yaşamak ve ölmek üzerine.

206 ülke, 2.469.501 şehir vardır dünyada ve 8 milyar insan. Peki bizler şanslı mıyız? Türkiye’de yaşlı olmak mı zor, genç olmak mı? Zannımca şu sıralar genç olmak daha zor. Eskinin havasını solumuş birkaç insana denk geldiğinizde ilk söyleyeceği “Nerde o eski Türkiye” tümcesi olur. Çünkü onlar da bilirler, her gelen yıl eskisini aratıp duruyor. Covid, savaşlar, bitmek bilmeyen ekonomik sıkıntılar ve dahası… Sanki bütün bir yaşamın bütün zorlukları toplanmış ve deyim yerindeyse gençlere pusu kurmuş gibi… Korku oyunu havasında bir gençlik çağı simülasyonu. Tabi yaş almış vatandaşlar için de durum farksız değil. Eskinin güzel yanları kaybolup giderken onlar da izlemekten başka ne yapabilirlerdi ki? Şarkıların, filmlerin, aileyle birlikte geçirilen zamanların eski güzellikleri nerde kaldı?

Yaşadığını hisseden kaç kişi varız? Yaşarken anlarımızı nelerle dolduruyoruz? Ve neden yaşıyoruz? Günümüz Türkiye’sinde emekli olmak için yaşıyoruz sanki. Gerçi 12 bin 500 lira ile geçinmek için çalıştığımız 20 hatta 25 seneyi bomboş geçiriyoruz. Düşünsenize devletinize hizmet ettiğiniz 25 seneden sonra bir kenara çekilmeniz gerektiğini söylüyorlar ve üstüne de 12 bin 500 lira veriyorlar. Ne büyük nimet. Paranın değeri kalmadığı gibi bazı mesleklerin de artık değeri kalmadı. Öğretmenlik saygısını yitirdi. Eli öpülesi insanları darp eder, öldürür oldu insanlar. Evet yaşıyoruz. Emek veriyoruz. Hem gençler hem yaşlılar.

***

Yaşamak, altı kalın çizgilerle çizilmiş en garip kavram. Çocuktuk, genç olduk ve evrildik. En sonunda yine aynı yere vardık. Önemli olan heybemizi neyle doldurduğumuz değil mi? Neler yaşayıp neler gördüğümüz, nelerden hangi dersleri çıkardığımız… Gözlerinizi gökyüzüne dikip baktığınızda keşkeler mi geliyor aklınıza, yoksa iyi ki dercesine mi yaşamışsınız hayatı? Hangi şairin hangi şiiri dilinize pelesenk olmuş? Yoksa öylesine yaşayıp gitmiş misiniz? Genç olmak zor, yaş aldıkça birikimin artması için çabalamak gerekir. Eskileri dinleyip onların dersine ortak olmayı gerektirir gençlik. Kaç yaşında olursanız olun aslında gençsiniz. Birinden bir şeyler öğrenmeye ve kendinize bir şeyler katmaya devam edeceksiniz.

***

Türkiye, büyük savaşların sonunda halkın cesareti ile kurulmuş ülke. Şimdi nerden bakarsak bakalım herkes bir darboğazın içinde. Ne yaşlı olunur, ne genç bu zamanda. Gencin kitap almaya parası yetmiyor, yaşlılar emekli maaşıyla geçinmenin derdinde. Bir eli yağda bir eli balda olanlar ise güya yaşamanın en tatlı yerinde. Düşünsenize, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığınızı. Ne acınası… Yaşlı olmak zor evet, hele Türkiye’de. Kıymeti bilinen yıllardan sonra, gençlere iyi bir Türkiye bırakmak hevesiyle yaşadıktan sonra ortaya çıkan bir garip Türkiye. Nerde hem yaşlısına hem gencine hayrı dokunan, onları refaha erdiren Türkiye?

Bir şekilde yaşayıp gideceğiz. Yalanlarla, riyayla, dost kazıklarıyla ve daha nicesiyle… Herkes sırtını çevirip “Bana mı sordun yaparken” diyecek belki. Doğruluğunuzu ve dürüstlüğünüzü kimse anlamayacak. Genç de olsanız yaşlı da olsanız durum böyle.

***

Kıyas yapmak pe bir aciz düşürür bizi ama, başka ülkelerle kıyas yapma merakına düşsek muhtemelen halimize acır hale geliriz. Mutlu emekliler yerine; ucuz ekmek kuyruğuna, bayat ekmek kuyruğuna giren yaşlı teyzeler, amcalar karşılar bizi Türkiye’de. Hal böyleyken yaşamaktan daha yorucu ne olabilir? Her seferinde “daha yaşanabilir bir Türkiye” sloganı atarlar. Bazı şeyleri başarmak için çaba ve zaman yeterlidir. Bazen “daha iyi bir Türkiye” bile hayallerimizden daha yakın olabilir.

***

Yaşamak ve ölmek üzerine konuştuk. Uzun uzadıya konuşsak bile bazen bazı şeyler değişmiyor. Çabalar ve ihtimam göstererek atılan adımlar yanıtsız kalıyor. Her gün bir çocuğun öldüğü, her gün bir kadının darp edildiği bir ülkede hangi atılan adım çare olarak öne atılır ki? Çare gençlik dedik, onları da düzgün yetiştiremedik. Okulu hapishane gibi gören bir nesil yetiştirdik. Bağımlı bir nesil, sigaraya, alkole, uyuşturucuya, kısacası kötülüğe bağımlı bir gençlik. Zaman geçiyor. Nesil değişiyor. Yapılan hiçbir yanlışın yerine bir tane doğru gelmiyor. Çünkü biz yaşamayı bilmediğimiz gibi ölümü de kolay sanıyoruz… Sağlıcakla kalın…

Instagram : bahadirralemdaroglu 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER