Hamas’ın 7 Ekim sabahı İsrail’e karşı başlattığı saldırılar ve sonrasında İsrail’in misillemesiyle tetiklenen savaş her geçen zaman diliminde Gazze Şeridi’ndeki masum Filistinlilerin hayatlarını kaybetmesine sebep olmaya devam etmektedir. Dünyanın İsrail’in yaptığı soykırımı sıradan bir futbol maçını izlercesine takip etmesinden cesaret alan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu; Gazze’de ateşkesi reddederek “Şimdi savaş zamanı” ve Hamas ile olan savaşı ‘‘ikinci bağımsızlık savaşı’’ olarak niteleyerek İsrail Ordusu’nun havada, karada ve denizde mazlum Gazellilerin üzerine bombalar yağdırmasına sağlamaktadır. Gazze’nin dört bir yanı kan, ölüm ve çocukların çığlıkları ile doluşurken ABD, AB ve birçok ülke İsrail’in yanında olduklarını hem masada hem de sahada göstermeye başladılar. Bunlardan biride şüphesiz ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ındır. Savaş ilanının ardından İsrail’i ilk ziyaret eden yetkililerden biri olan Blinken, “Bugün sadece ABD Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak da buradayım.” söylemi tarihe düşmüş bir kara lekedir.. Bu sözlerin sahibi ABD Dışişleri Bakanı Gazze savaşı sonrasında Türkiye’ye ilk defa geldi. İsrail’de kullanmış olduğu bu sözlerden dolayı uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmişti. Türkiye bu hadsiz sözlere tepki göstermekten gecikmedi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, birçok siyasi parti lideri ve yetkililerde Blinken’a sert eleştirilerde bulundular. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, Ürdün, Irak ve Filistin’in sonrası Türkiye’ye ziyarette geldi.. Türkiye kendisine olan tepkisini uçaktan iner inmez net bir şekilde gösterdi. Kendisini karşılamaya üst düzey kimsenin gitmemesi tepkilerden sadece bir tanesiydi. Karşılamada Dışişleri Bakanlığı Amerika’dan Sorumlu İkili Siyasi İşler Genel Müdürü Büyükelçi Yaprak Balkan ve Ankara Vali Yardımcısı Namık Kemal Nazlı vardı. ABD yönetiminin ve Blinken’ın Gazze’de her gün binlerce kişinin ölmesine göz yumması, bu konuda oyalama taktikleri dışında somut bir adım atmamasından dolayı Türkiye tepkisini net bir şekilde ortaya koydu. Cumhurbaşkanımızın kendisini kabul etmemesi, herhangi bir randevu verilmemiş olması da düşündürücü. İkili ilişkiler gereği samimi, yapıcı ve dostluk görüşmeleri kapsamında bir ziyaret olsaydı, Cumhurbaşkanımız bir şekilde ABD Dışişleri Bakanına randevu verirdi. Diğer bir tepki ise; Dışişleri Bakanlığı’nda karşılama sırasında Bakanımız Hakan Fidan’ın Blinken’ın sarılma girişimine taktiksel bir hamle göstererek karşılık vermesi ve sarılmasını engellemesidir. Bu hamlede ki mesaj; Türkiye’nin sadece Blinken’e değil ABD’ye de tepki gösterdiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu ziyareti dünya basını da yakından takip ediyordu. Bu ziyaret iki buçuk saatten fazla sürdü. Bu görüşmedeki tepkilerin arka planında Türkiye’nin en hassas olduğu konuların başında olan ve milletçe içimizi acıtan 31 gündür Gazze’nin İsrail tarafından işgali ve bu süre zarfında 10 binden fazla masum insanın ölmesine ABD’nin sesiz kalması geliyor. Türkiye bu işgal savaşının sonlanması, iki devletli bir çözümün olması için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde uluslararası tüm aktörleri Filistinli çocukların çığlıklarının ve silahların susması için barışa davet etti. Maalesef bu çağrı ve haykırışlara birçok devlet sessiz kalırken, İsrail savaşın birinci ayında Gazze Şeridi’nin birçok mahallesini haritadan sildi, 1,5 milyon Filistinlinin de evini terk etmesine yol açtı. Sayın Cumhurbaşkanımızın İsrail Ordusu’nun orantısız güç kullanması, savaş hukukuna aykırı davranması ve Hamas’ın halkını korumak için karşılık vermesinden yana olması, Amerika’nın ve İsrail’in hoşuna gitmediği gibi kendilerince aba altında sopa göstermeye çalışmaktalar. Türkiye ve Ortadoğu ülkelerini yumuşatma görevini alan ABD yönetimi kendilerince çeşitli planlar ve ‘‘Ali Cengiz Oyunu’’ oynamaktalar. ABD’nin Dışişleri Bakanını Ortadoğu’ya ve Türkiye’ye göndermesi de bu oyunun bir parçasıdır. Benim şahsi düşünceme göre Bliken’ın Ortadoğu turuna çıkması ve Türkiye’ye gelişi bir oyalama ve İsrail’e zaman kazandırarak daha fazla katliam yapmasını sağlamak, Gazellileri öldürmek, öldüremediklerini göçe zorlamak, günün sonunda ise topyekun İsrail’e dahil etmesini sağlama girişimidir. Blinkin’da net bir şekilde biliyor ki kendisinin yaptığı bu arabuluculuk ve ateşkes söylemlerinin ne ABD, nede İsrail tarafında hiçbir hüküm ifade etmediği, sadece Netanyahu’nun talimatları doğrultusunda dünya kamuoyuna meşgul etme, savaşın yönünü başka tarafa çekmek ve barış elçisi timsali kameralara poz vermenin ötesinde başkaca bir şey olmadığı gerçeğidir. İsrail yönetimi açısından hiçbir hükmü olmayan bu arabuluculuk ile ‘‘Biz diplomatik görüşmeler yapıyoruz, bu konuda Türkiye dahil Ortadoğu’daki tüm ülkeler ile görüştük. Bölgede barış istiyoruz, huzur istiyoruz, Gazze’ye yapılan bombardımanın durmasını istiyoruz’’ yalanına birilerini inandırma hevesidir. Lakin artık kimse bu yalanlara ve sahte barış elçilik sıfatlarına inanmıyor. Blinken sözde barış görüşmeleri için Türkiye’de bulunduğu saatlerde İsrail Ordusu; Gazze’ye durmaksızın bomba yağdırmaya devam ediyor, aynı zamanda ABD Merkez Komutanlığı, iki uçak gemisinin ardından donanmasındaki en büyük nükleer denizaltılardan birini de İsrail açıklarına göndermeyi kararlaştırıyor. İkiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koymaktan hicap duymayan bu kanlı yönetim nasıl bir barış tesis edebilir ki? Şimdi düşünün bir yandan barış barış istiyorsunuz, diğer tarafta karşınızdaki HAMAS’ı bir terör örgütü olarak görüyorsunuz ve terör örgütü olarak ilan ettiğiniz bir yapıya karşı nükleer denizaltınızı gönderiyorsunuz. Ya gerçekten çok çok korkaksınız (ki bundan şüphemiz yok) ya da dünyanın aklı ile alay ediyorsunuz (bundan da şüphemiz yok). Ve ilginçtir ki birkaç gün önce aşırı sağcı İsrailli Bakan Eliyahu, katıldığı bir radyo programında nükleer bomba kullanımın Gazze’ye yönelik olasılıklardan biri olduğunu söylemişti. Ardından ABD’nin nükleer denizaltını göndermesi tesadüf mü? Bence bu bir mesaj sadece Filistin’e değil dünyaya topyekûn bir tehdittir. Türkiye ABD’nin ikiyüzlülüğünü bildiği için ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a uçaktan inişinden gidişine kadar net bir şekilde tavrını ve duruşunu cevap niteliğinde verdi. Bakan Fidan ve ABD’li mevkidaşı ile 2,5 saatlik görüşmenin ardından kameralar karşısına birlikte geçip basın toplantısı düzenlemedi. Blinken giderken birkaç gazeteciye açıklama yaptı. Türkiye net bir şekilde ‘‘Biz sizin söylediklerinize inanmıyoruz. Masada söyledikleriniz farklı sahada yaptıklarınız farklı. Siz yıllardır PKK ve FETÖ terör örgütleri ile iş birliği yaptınız, yapmaya devam ediyorsunuz. Suriye’de 13 yıldır kan gövdeyi götürüyorsa, aynı şekilde 20 yılı aşkın süredir Irak’ta sözde demokrasi getireceğiz diye hem işgal hem de sömürmeye devam ediyorsanız, Afganistan her gün bomba sesleri ile inanıyorsa ve daha nice coğrafyalarda zulmünüz devam ediyorsa biz ne sizin söylediklerinize ne de barış, huzur ve demokrasi getireceğiz yalan sloganlarınıza inanmıyoruz. Siz; dokunduğunuz yer yere ancak savaş, ölüm ve kan getiriyorsunuz. Ve söylediğiniz içi boş sözlerinize karnımız toktur’’ dedi.
Dr.İmbat MUĞLU
YORUMLAR