Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Zümrüt Aysun Caba

Şirkten, Allah’a Ortak Bulmaktan Korunalım…

Şirkten, Allah’a Ortak Bulmaktan Korunalım…

Her birimizin kendine göre inancı vardır.

Ama çoğumuz iyi insan olma peşindeyiz. Karakterimizi şekillendirme ve geliştirme süreçlerimiz birbirinden farklıdır. Tıpkı yeni doğan çocuklarda gelişim süreçlerinde ki farklılık gibi. Nihayetinde nasıl ki her bebek bir süre sonra gelişimini tamamlarsa bizler de ahlaki gelişimimizi eninde sonunda tamamlarız. Dediğim gibi kimimizde uzun sürer hatta inatlaşır ya da umursamaz olursak acılı da olabilir.

Ancak yanlış varsayımlar, yanlış söylemler bizim yolumuzu, sürecimizi uzatır.

İnsan toplumsal bir varlıktır. Ne yaparsak yapalım illa ki bir başka insanla temas içinde oluruz. Karşımızdaki kişiyi eleştirmek yerine kendimizi eleştirmek bizi daha iyi sonuca ulaştırır. Zira her birimiz öncelikle kendi davranış ve sözlerimizden sorumluyuz.

Dinde zorlama yoktur. Sabırla iyi örnek olmak vardır. Karşımızdakine zulüm yapıyorsak yaptığımız iyiliğin de bir sevabı olmayacağının bilincinde olsak daha hayırlı davranış sergileyebiliriz. Hem kendimize hem karşımızdakine.

“Ya Allah’ı seçip iyilik yapıyoruz ya da Şeytanı seçip kötülük yapıyoruz” gibi bir anlayış bizi bilmeden de olsa şirke sokar.

Zira Allah tektir. Eşi, benzeri, rakibi yoktur.

Şeytan Allah’ın kullarından biridir. Cinlerdendir.  ” İnsana secde et” emrine karşı geldiği için Allah tarafından lanetlenmiştir. Peygamberler de Allah’ın kuludur. Allah tarafından İnsanlara “önder”, “rehber”, “uyarıcı” ve “müjdeci” olarak seçilmiş bir insandır.

Peygamberler insanı iyiliğe davet ederken Şeytan Allah’ın mühlet vermesiyle yani ona zaman tanımasıyla insanı kötülüğe davet eder. 

Yani biz rehber olarak ya Peygamberi ya da şeytanı seçmiş oluyoruz.

Karşılaştırma da hataya düşmeyelim.

Yapılan her iyilik ve her kötülük karşılığını bulur.  Arapçada “Ceza” karşılık demektir. Hırsızlığın cezası vardır ancak affetmekte sunulmuştur.  Yine bir insanı öldürmenin cezası vardır ve yine affetmek de sunulmuştur.

Şeytan sadece vesvese yani ikileme düşürebilecek kadar izinlidir.

Asıl olay, insanın kendinde bitiyor

Yani kişiliğini, duygularını, mantığını iyi olmak üzere kodladıysa ani gelişen olaylarda bile olumlu davranış sergileyebilir.

Yaptığımız her kötülükte şeytanı öne sürmek pek mantıklı gelmiyor bana. Kendimizi eğitmeliyiz ki sorumluluklarımızı olumlu bir şekilde yerine getirebilelim. Yoksa Nasreddin hocanın dediği gibi “hırsızın hiç mi suçu yok” mealinde her suçu şeytana atarsak bize ne kalıyor. Başka türlü nasıl cenneti hak edeceğiz. Sorumluluğumuz var.  Aksi halde “Seçme özgürlüğümüzün” ne anlamı kalır?

Bir insanın aklı, isteme gücü yani iradesi ve öğrenme yeteneği vardır… Bütün bunlar iyilik veya kötülük için kullanmayı seçme yetkisi vardır.

Allah her insana “post” yani ” halifelik makamı” sunar. Kendisinin kul olduğunu bilen kişi “posta” oturmaz.

Haddini bilir kul olarak kalır. Bu durumda “yaratılmış” olduğunun bilincinde demektir. Secde de “senden başkasına boyun eğdirme bana Allah’ım” diye dilekte bulunmanın huzurunu yaşar.

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamt (övgü), Âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) sahibi Allah’a mahsustur. (Allah’ım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapmışlarınkine değil.” diye Kur’an’daki Fatiha suresini idrak eder ve hayatını en güzel şekilde idame ettirir.

Her daim haddini bilenlerden olmak duasıyla… Hayırlı Ramazanlar.

Saygılar.

 

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER