BOŞ ZAMAN
Malum tatil dönemindeyiz. İş dışında bireylerin kendi tercihleriyle dolduracağı, aslında serbest zaman dilimi. Peki nerden çıktı bu boş zaman?
Hıristiyanların Protestan ahlakının İlahi takdir öğretisine göre; dünyada günaha batmış mü’min, Tanrı için çalışmalıdır. Böylece uzun çalışma saatleriyle üretim desteklenerek sermaye birikimi sağlamıştır. Ancak kapitalist sistemlerin çarklarının dönmesi için üretim kadar tüketim kültürünün de benimsetilmesi gerekliliği boş zaman kavramını oluşturmuştur.
Böylelikle insanın iş dışı zamanları dahi kendi inisiyatifiyle geçireceği zaman olmaktan çıkarılmıştır. Bunun yerine popüler tüketim alanları geliştirilerek boş zaman endüstrisi oluşturulmuştur.
Artık zamanın, yerin, mekânın tüketimi söz konusu olmuştur. Böylelikle “zevk ve yaşantı kalitesinin toplumsal yaşamda belirleyici hale geldiği yaşantı Toplumu doğmuş oldu.’’(1)
Bu tüketimin sahipleri, günümüzde sosyal medya aracılığıyla yemek yenilen yerler, gezilen mekânların görsel paylaşımıyla da reklamcıları olmuştur.
“ Dolayısıyla, kapitalizm, boş zamanı, akıp giden kontrolsüz bir alan olarak bırakmadı, aksine, boş vakti tümüyle denetleme stratejisi içinde oldu. Kapitalizm için boş zaman, “hızlı kâr” a ulaşmanın en kestirme yollarından biri. Boş zaman, daha çok tüketim içerikli, piyasa kurallarına tabi, ticari eğlencenin üretim üssü olarak organize edildi. Bu ise, ticari aktivitelere, eğlence ekonomilerine ve hizmet içindeki payları giderek artan deneyim/boş zaman endüstrilerine büyük ivme kazandırdı.” (2)
Popüler boş zaman kültüründe insana, topluma fayda ve değer üretmesinden öte haz duygusu öncelenir oldu.
İslamiyet’te baktığımızda kulluk boşluk tanımaz. Müminin anlamsız faydasız boşa geçirecek zamanı yoktur.
Al-i İmran, 191 “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateşin azabından kurtar. ” Diye dua ede tefekkür halinde bile anlam üretirler.
Yaratıcı Asra, zamana yemin etmiştir. “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir)”.
Yer ve zamandan münezzeh olan yalnızca Allah’tır. İnsanın ise bütün aktiviteleri zamanla ilişkilidir.
“İnsanın çalışması/dinlenmesi, itaat ve isyanı, ibadeti vb. şeylerin hepsi asr’ ın içerisinde gerçekleşmektedir. Tarih, medeniyet, kültür, hukuk, imar ve yıkımlar zamana mahkûmdur. Kur-an’ da geçen zamana ait bütün ölçekler asrın içinde varlığa, özellikle insana hizmet etmekte ve insan hayatını düzene sokmaktadır.” (3)
Zamanın değeri telafisi olmayışındandır.
İnsan ömrünün kısalığına baktığımızda anın dahi ne kadar kıymetli olduğunu görürüz.
İnşirah Suresi 8.“Bir işi bitirince diğerine koyul.” Ayeti bu bağlamda çok düşündürücüdür. Sürenin öncesindeki 5. 6. ve 7. ayette. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var. Ve yalnız rabbine yönel. Ayetlerine baktığımızda Allah’ın vadi ortadadır.
Her bir bireye düşen yaptığı işlerin öteki ve toplum için hayatı kolaylaştırıcı etkisi olmasıdır. Bu düsturu hayatının her anında ilke edinmelidir. Aksi durum zulüm doğurur.
Bir başka ayette En’am suresi 82. “ İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar… İşte güven onların hakkıdır. Ve doğru yolu bulanlarda onlardır.”
Hayatı inşa sürecinde zorluğu kolaylaştıracak formülü bulmakta insan zekasının ürünü olmalıdır.
Selam ve saygılarımla
(1) Gerard Schulze
(2) Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:6 Sayı: 1 Haziran 2005
(3) DICLE UNIVERSilESI ll • •• • ILAHIYAT FAKUL TESI • CIL T: IV SAYI: 1
YORUMLAR