Eskiden (elektrikle çalışan lambaların icadından önce) mübarek gecelerde, sabaha kadar müslümanlar camilere ibadet için rahatça gitsin ve sonra istedikleri saatte evlerine rahatlıkla dönsünler diye sokaklara kandiller konulurdu. Selâtîn Camileri (sultanların yaptırdığı camiler) hikmetli sözler yazan (cam fanuslar içindeki kandillerden) mahyalarla tezyin edilirlerdi.
Bu yüzden de yàni bu mübarek gün ve gecelere has yakılan kandillerden mütevellit, o geceler Berat Kandili, Regaib Kandili gibi «Kandil» ön ismiyle anılırdı. Zamane bazı zottirik ukalâ bunları yok etmeye o güzel geleneklerimizi berhava etmeye çalışıyorlar.
Kurban Bayramında konu komşuya kurban etinden pay vermek de bu güzel adetlerimizdendi. Böylece komşular arasındaki muhabbet artar, kurban kesemeyenler de et yemiş olurlardı.
Din geleneklere sirayet edebildiği kadar tesirlidir halkın üzerinde.
Bu Bayram Namazında baktım elindeki mikrofonla gûya cemaate kılavuzluk edecek müezzin efendi teşrik tekbirlerini makamsız kafasına göre okuyor, şaşıran cemaatin bir kısmı da bu yüzden iştirak edemiyordu.
Teşrik tekbirleri bizde asırlardır büyük bestekârımız Buhûrîzâde Mustafa Itri’nin (1640-1712) Segâh makamındaki bestesi ile okunur. Bu gelenek o tekbirleri en tesirli bir biçimde ruhlara nakşeder. Hattâ bu tekbirlerin hidayete çektiği ecnebiler olduğu rivâyet edilir. O derece etkilidir yàni.
Dört senedir İç İşleri Bakanlığı genelgesiyle, şehidlerimizin cenazelerinde de (ihtiram yàni hürmet yürüyüşünde) Frederic Chopin’in “Cenaze Marşı” değil, bunun yerine Segâh Tekbiri icra edilmektedir.
Itrî öyle sıradan biri değil. Bir deha isim. Çiçeklere ve güzel kokulara düşkünlüğünden dolayı halkın teveccühü ile Itrî mahlasıyla anılmaya başlanmış, Mustafa Itrî olmuştu adı.
Üstadları Hâfız Post, Nasrullah Vakıf Halhali, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi büyük bestecilerdir.
Itri’nin Kırım hanı Gazi Giray Han ile yakın dostluğu biliniyor. Padişah IV. Mehmed’in özel isteği ile sarayda mûsikî hocalığı yapmış, esir kethüdalığı yaparken de yeni müsikişinas kişiler yetiştirmiştir. Itri, her türden mûsikî yerine en ziyâde dini mûsikî ile anılmıştır. Bestekâr ve aynı zamanda icracıdır da. Itri’nin şairlik ve hattatlığı da vardır. Itri için Yahya Kemal (Beyatlı) “Öz mûsikîmizin piri” der.
Böylesi büyük kıymetlerimiz var bizim. O hâlde onları nisyana terk yerine yaşatmalı ve kültür zenginliğimizi kendi ellerimizle kültür fukaralığına çevirmemeliyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı umarım bu ikazlarımızı dikkate alır da şu bedevi kafalı imam ve müezzinleri uyarır…
Bu dine bilerek kötülük edenler zaten kâfirler ve münafıklardır. Onların varıp yuvarlanacakları yer de bellidir. Hattâ değil bedevi câhil adamlar yüksek makamlar işgal etmiş halka bilgin diye yutturulmuş kişiler dahi olsalar Allah’ın gazabından kurtulamayacaklardır.
Ister olsun bunlar bilgiç, isterse olsun yüksek ümera
Topu birden, yuvarlanıp atıla «cehenneme zümera»[1]
Muhterem okurlarım yegan yegan Allah’ın dâvasına sahip çıkınız. Dâva büyük, savunması da büyük olmak gerek. Bu dâvaya yalnızca düşmanlar mı zarar veriyor sanıyorsunuz?
Vallahi bedevi kafalıların verdiği zarar, harici-dahili din düşmanlarından bin misli daha büyük, bin misli daha telafisi zor zararlardır. 24.07.2021
———————————-
[1] «Cehenneme zümera», cehennem zümresinden (güruhundan, topluluğundan) anlamına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’in 39’uncu Sûresi olan «Zümer Sûresi»nin 71’inci âyetinde geçen tâbir Sûreye ismini vermiştir. «Ümera» ise, emirler, komutanlar, yöneticiler demek.
YORUMLAR