ESLEM, sıfat ve isim olarak selāmet yàni kurtulmak, berî ve temiz olmaktan mülhem bir tâbirdir. “Çok (daha, en, pek) doğru, sağlam ve emin olan (iş, yol, tarz, usul)” mánâsına gelir. Hem buna misâl hem de bir girіzgāh olarak şöyle bir cümle kurayım:
“Men’i tefrika için eslem-i tarîk, manakaşaları asgariye indirmek, hattâ nihayete erdirmektir…” (Bugünkü fakir, sade suya tirit Türkçe ile, “ayrılığı engellemek için en iyi yol tartışmaları azaltmak, hattâ sonlandırmak, bitirmektir” diyebiliriz)
İslâm toplumlarında ya da İslâm ümmetinde tefrika (ayrılık, bölünme, parti parça olarak dağılmak) en ziyâde kimin menfaatinedir?
Elbette ümmet düşmanlarının. O hâlde bu ümmeti ve ümmetin dâvasını düşünenler tefrikaya değil tevhide yàni birliğe yönelsinler.
Hele din üzerinde tartışmak tehlikeli ve her kişinin harcı değildir. Eski tâbirle elifi görse mertek sanan nádân bazı kişilerin bu sahada at koşturması hem kendi imanları hem milletin itikadı için tehlikeli, bunamaya yol açıcı (ateh getirten, kafa bulandıran) olduğundan şiddetle men ve reddedilmesi gereken bir iştir.
Ve hemen belirtelim ki, münâkaşa başka münâzara başkadır.
Münâkaşa “nakş” yàni araştırmak, tecessüsle kabahat arayıp, işlemek demektir. Ağız kavgası, çekişme, münâzaadır, münâzara değil. Münâzara bir konu üzerinde belirli usûl ve kurallara uyularak yapılan seviyeli tartışma, delil ve misâl getirerek karşılıklı konuşmaktır (karşılıksız olana zaten konuşma değil nutuk denilir).
Münâkaşa nefret ve husumeti besler düşmanlık peydahlar. Oysa münâzara (erbabı arasında cereyan ettiği sürece) faydalıdır, hattâ ilimdeki terakki adeta münâzaralara borçludur seviyesini. Biri müsbet öteki menfidir yàni. Ve bu münâkaşa götürmeyecek kadar sarih bir gerçektir.
Men’i tefrika için eslem-i tarîk, manakaşaları asgariye indirmek, münâzara suretiyle yol almaya çalışmaktır. Hele dini meselelerde asla çizmeyi aşmamak gerekir. Bütün bunları şu nedenle anlattım:
Her kişinin aslını ancak Allah bilir. Biz zahiren Prof. Dr. Faruk Beşer hocamızı Ehl-i Sünnet müdafii bir ağabeyimiz olarak tanıdık. Zátıâlileri nur cemaatini kızdıran bazı şeyler söylemiş diye birtakım haberler var.
Risale-i Nurlar’da bazı hatalar olduğunu, Said-i Nursî’nin (rahmetullahi aleyh) de insàn olmak hasebiyle bazı hatalar yaptığını söylemiş Faruk hoca. Ve tabi kıyamet kopmuş, adamcağızı tekfire kadar götürmüşler işi.
Parti holiganları olduğu gibi cemaat, tarikat holiganları da vardır. Bunlar dâvaya en büyük zararı veren ceheyli cüheyladır, nádân ve ahmak kişiler ve zümrelerdir ki, toptan gürûh-ı lâ yüflihûn (iflah etmezler zümresi) demek sanırım aşırı bir hüküm olmayacaktır.
Hoca yapılan saldırılara (seviyesiz münâkaşacıların yaptığı hücumlara) münüvvetle cevap vermiş, fakat mürüvvetin kelime mánâsını dahi bilmeyen bu takım, gemi azıya almış bir kere.
Hoca içtimâî muhâbere zemini Facebook’ta “Yanlışa Yanlış Demek İftira mıdır? Munsif Bir Risâle-i Nur Eleştirisi” serlevhasıyla uzun uzadıya yazmış meramını.
Munsif, insaf kökünden gelir. Haktan, doğruluk ve adâletten ayrılmayan, vicdan ve insaf sâhibi, insaflı (kimse) demektir. Holiganlarda ise insaf olmaz. Sade insaf mı, iz’ân da olmaz onlarda.
Onlarla asla tartışmaya girmek istemem, min gayr’i haddin yalnızca bu pek holigan nurcu (!) kardeşlerimize şunu söylemek isterim. Bakınız üstad Said-i Nursî hazretleri (rahmetullahi aleyh) eserine Risâle-i Nur demiş. Risâle nedir bilir misiniz?
Risâle, genellikle belli bir konuda yazılmış küçük kitap, broşür, dergi gibi telifata denilir. Üstad (rahmetullahi aleyh) eserine neden Risâle-i Nur demiş de meselâ “Nur Külliyatı” dememiş? Ondaki tevazunun binde biri sizde olsa ya. Hani takipçileriydiniz? Hayır hayır size takipçi veya üstadın izinden giden Ehl-i Sünnet Müslümanları denemez. Olsa olsa fırka holiganları denilir. Zinhar «cemaat» falan değil.
Zira bu ümmetin bir tek cemaati vardır o da “Ehl-i Sünnet vel Cemaah”tır. Sizinkisi ise Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) işaret ettiği, Fırka’yı Nacîye (kurtuluş ehli, Ehl-i Sünnet) dışında kalan 72 bozuk fırkadan biri gibi nevzuhur bir başka bozuk fırkadır.
Adı da asla «nur» (ziyâ, ışık) ile yanyana gelebilecek bir terkip olamaz. Olsa olsa Zulmet-efzâ Fırkası (karanlığı arttıranlar güruhu) olabilir!
Muhterem okurlarım, neden bu denli tepki verdiğimi merak ediyorsanız holiganların Faruk hocaya ifrata varan insafsız saldırılarını okuyunuz. Bendeniz min gayr’i haddin, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) izinden giden hak dostlarının yanındayım. Faruk hoca, zahiren Ehl-i Sünnet müdafiidir, âlimdir. Ehl-i insaf olan onu muarızlarının hücümları karşısında müdafaa eder. Hepsi bu. 29.06.2021
YORUMLAR