Dünya’daki ve Türkiye’deki iklim değişikliği ya da enerji tercihleri algısı sadece hükûmetleri, iş adamlarını, seçime girecek adayları, enerji yatırımı yapacak büyük şirketlerini ilgilendirmiyor. Artık ev kadınlarını ve çalışan kadınları da yakından ilgilendiriyor. Örneğin 5 Haziran 2018’de Dünya Çevre Günü’nde açıklanan “Türkiye’de iklim değişikliği algısı ve enerji tercihleri araştırması”nın sonuçları, halkın fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjiye geçilmesi yani düşük karbonlu enerjiyi desteklediğini gösteriyor. “Küresel ısınmanın yaşandığını düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların % 86,8’i “evet”, % 10’u “hayır” cevabını vermiş. Birçok konuda farklı görüşleri olan toplumumuzda her on kişiden en az sekizi “iklim değişikliği yaşanıyor” diyor.
Gazetelerdeki haberler ise hiç iç açıcı değil. Örneğin “Geenpeace’in yaptığı son araştırma, plastik kirliliğinin Antartika Okyanusu gibi dünyanın en uç noktalarına kadar ulaştığını bir kez daha kanıtladı” veya “Deniz kuşlarının % 90’ının kursağında, deniz kaplumbağalarının üçte birinin midesinde plastik var. Plastikler deniz mahsulleri aracılığıyla tabaklarımıza kadar giriyor” gibi haberler plastik atıklarla boğulduğumuzun bir göstergesi.
Görüldüğü gibi artık bilim çevrelerinde iklim değişikliğinin varlığını veya olmadığını ortaya koyma tartışmaları bitti. İnsan kaynaklı iklim değişikliği kesin. Gerek dünyada gerekse ülkemizde bu tartışmalar yerini, iklim değişikliğinin etkilerine uyum için alternatifler üretme çabalarına bıraktı. Dünyada iklimde gelinen nokta kısaca şöyle:
• Dünya 150.000 yıl içinde 1 derece ısınmıştı. Son 150 yılda 1 derece ısındı.
• Bilime göre 1,5 derece üst sınır. Gezegende mevcut uygarlığın sürdürülebilmesi için sıcaklık artışının 1,5 dereceyi geçmemesi gerekiyor. Eğer 1,5 dereceyi geçerse, bugün başlamış olan etkiler durdurulamayacak. Kuraklık, sıcak dalgaları, seller, tayfunlar ve fırtınalar gibi doğa olayları artarak sıradan hale gelecek.
• Daha fazla fosil yakıta atmosferde yer yok; kömür rezervinin en az % 80’i, petrolün % 30’u, doğal gazın % 50’si toprakta kalmalı.
Atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun 2018 yılı Haziran ayı ortalamasının 410,79 ppm olarak gerçekleşmesi artık tüm insanlığın ortak sorunu. İnsanın doğayı ve nimetlerini talan etmesini durdurmak sadece yöneticilerin, küresel şirketlerin sorunu olmaktan çıkıyor topyekûn kadını ile erkeği ile herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. İklim değişikliği tüm dünyayı şu etkilere maruz bırakıyor: 1. Yağış düzeninin değişmesi su sıkıntısı ve/veya sellere yol açıyor. 2. Kar yağış ve erime dönemlerinin değişimi nedeniyle sel ve taşkın gibi doğal afetler artıyor. 3. Artan sıcaklıklar; bitkisel üretim dönemlerini değiştirip gıda güvenliğini tehdit ediyor. 4. Sıcak hava dalgaları insan sağlığını etkiliyor, bulaşıcı hastalıklara neden olan etkiler artıyor. 5. Hassas ekosistemlerin ve türlerin yok olmasına sebep oluyor, orman yangınlarının sıklığı artıyor. 6. Su, toprak gibi doğal kaynaklara dayanan tarımsal yapı ve ürün deseni etkileniyor. 7. Doğaya dayalı tarım ve hayvancılık gibi sektörlerde çalışan kesimlerin geçim kaynakları tehdit altında.
İklim ve Kadın
Paris İklim Anlaşması (Kasım 2016) ile birlikte gündeme gelen “İklim değişikliğinin toplumsal cinsiyet etmenleriyle olan bağlantısı” konusu, tüm dünyanın dikkatini çekti. Uluslararası düzeydeki bu açıklama ile kadınların iklim değişikliği politikalarında önemli bir rol sahibi oldukları fark edildi. Bunu ülkemiz kadınları için bir fırsata dönüştürebiliriz. Ülkemizde kadınların iklim dostu olduklarını gösteren birçok konuyu sıralayabiliriz. Örneğin dünyada ve ülkemizde kadınların araba sahipliliği erkeklere nazaran daha düşük. Araştırmalar kadınların daha yüksek oranlarda güvenli iklim teknolojilerini tercih etme ve riskli çözümlerden kaçınmaya eğilim gösterdiklerine işaret ediyor. Kadınlar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini yok etme konusunda kişisel hayatlarında değişiklik yapmaya erkeklere oranla daha istekliler. Kadınların, daha yüksek fiyat ödeseler dahi çevre dostu ürünleri tercih ediyor.
Türkiye’de toplumsal cinsiyet temelinde yapılan bir iklim değişikliği politikası henüz mevcut değil. Yenilenebilir enerji sektöründe kadınlar için daha çok fırsat yaratılması ve bu sektördeki işgücünde kadınların sayısının artması önemli arz ediyor. Kadınların ekonomik olarak güçlenmeleri için yenilenebilir enerjiden yararlanmaları gerekiyor. Kadınlar Türkiye’de iklim değişikliği ile mücadelede kamuoyu oluşturabilirler ve kadın hareketlerinde iklim eylemlerini ön plana çıkarabilirler.
Türkiye’de iklim dostu kadına örnek ; Artvinli Hacer Teyze’nin “yaşam alanı koruma” çığlığının aslında “İklim dirençli bir Artvin istiyoruz” olduğunu düşündük mü? İklim değişikliğinde toplumsal cinsiyet faktörünün önemi ilk bakışta anlaşılmıyor. Çünkü dünyada ve ülkemizde “Toplumsal Cinsiyet ve İklim Değişikliği” bağını ortaya koyan çalışmalar yok denecek kadar az. İklim afetleri ve su kirliliği, tarım gibi sektörlerde çalışan kadınların geçim kaynaklarının tehdit altında oluşu ve kadın iklim göçmenleri konularında, kadınlarımız adına çeşitli önlemler almalıyız. Kadınlar, iklim mücadelesinde eşit değil olmadıklarını bildiklerinden kendilerince önlem almalarının yetersiz olduğu bilinen bir gerçek. O hâlde kadınlar başta olmak üzere, yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine ve hükûmetlere bu konuda görevler düşüyor.
YORUMLAR