SÜKSE, Fransızca (Succès) kökenli olup (dikkatleri üstüne çeken) başarı demek. “Sükse yapmak” insan için olsa da «sükse» çok daha yaygın bir kullanım sahasına sahip.
«Aha, oha, nah, hah» diliyle konuşalı çok şey yitirdi lisanımız. “Herif otomobiliyle hava atıyor” derler de efendicesini bilmezler. “Adam otomobiliyle sükse yapıyor” ifadesidir bunun zengin Türkçe karşılığı.
Neyse efendim, sadede geleyim, İstanbul’u gezen kitap meraklısı bir turist Sahaflar Çarşısı’na uğrar. Çarşıda bir duvarı üzerindeki levha dikkatini çeker, beğenir ve levhayı işaret edip almak istediğini söyler.
Dil konusunda zorlanmışlar ancak neticede meramını anlamışlar. Fakat hepsi gülerek “hayır olmaz, o satılık değil” diyormuş. Turist ısrarlıymış parası ne ise vereceğini söylemiş bir sürü dil dökmüş ama nafile.
Sahaflar esnafı duvardaki levhaya bakıp katıla katıla gülüyorlarmış. Turist gülüşmelere bir mánâ verememişse de ısrarını sürdürmüş. Sonuçta da muradına ermiş. Bizim mübarek esnaf “levhayı yeniden yaptırırız kırmayalım şunu” diyerek levhayı söküp vermişler adama.
Yabancı heyecan ve mutlulukla levhayı bir güzel sarmış sarmalamış ve memleketine dönmüş. Aldığı levhayı da salonunun en mûtenâ yerine büyük bir zevkle asmış.
Gelen giden misafirleri bunu ince zevki için tebrik ediyorlarmış. Lâkin bir gün evine bir Türk arkadaşı misafir olunca iş anlaşılmış.
Adam levhayı görünce mütebessim bir çehreyle “sen bu levhayı nereden buldun, neden buraya astın, ne yazdığını biliyor musun?” demiş.
Belli ki bilmiyormuş. Türk ise, Osmanlıca yazıya vakıf ziyâlı (entelektüel) biriymiş. Ve dayanamamış, kahkahalarla gülerek levhada “helâya (WC; abdesthane, tuvalet) gider” yazdığını söymek zorunda kalmış.
Gel gör ki adam pek bozulmamış hattâ gülümsemiş ve “kardeş sizin yazınızla ne yazılsa güzel oluyormuş demek ki… Çevreme öyle sükse yaptım ki bununla…” demiş.
Tabîî bizimkinin başı öne düşmüş. Hele bir de adam “yazık, şu «helâya gider» levhası bile bu kadar sükse yapıyor, estetik açıdan âlemi hayran bırakıyor. Siz atıp latin harflerini aldınız ha…” deyince iyice altüst olmuş…
Fıkramız bu kadar. Kıssadan hissesine gelirsek…
Bin yıllık (zengin, Kur’ân ile irtibatlı, estetik harikası) yazımızı kaldırıp attı. Ve biz ona hálâ “atamız, ulu önderimiz” falan diyebiliyoruz. Bu kafayla devam eder, kendimize gelemez isek milletçe gerçekten de helâya gideriz, sifonu çekerler üzerimize…
İnanın bu utançla fıkramızdaki «HELÂYA GİDER» levhasının gerçeğini iyi bir hattata yazdırıp çerçeveleteyim, levha halinde misafir odamın en mûtenâ yerine asayım diyorum.
Gelen giden (birçoğumuz gibi bin yıllık yazısına Fransız bırakılmış) misafirlerim hayranlıkla bakıp sorsun, ben de iç acıtan mazohist bir zevkle «HELÂYA GİDER» yazdığını söyleyim…
Belki bu fırsatla cânım yazımızı çöpe atanların ne mal olduklarını anlatır, putlaştırdıkları atalarını bir de böyle yád ettiririm…
CUMA’NIZ MÜBAREK OLSUN.
YORUMLAR