Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

İnsàn aklın mîyârıyla seçer…

Mahalli (yerel) seçimleri geride bıraktık. Konu kapandı dağılabiliriz.

O niye kaybetti, bu niye kazandı? Debelenip duruyor bazıları…

Hangi konu olursa olsun, herkesin yaşı kadar tecrübesi vardır. Yaş kemâle erince anlaşılır bazı şeyler.

Ancak selim akıl sahipleri yaşı kemâle ermeden de ruhen kemâle ermiş kişilerdir.

Burada konuya fasıla verip önce şu «kemâle ermiş»likten ne anlamalıyız ona bakmalıyız:

Modadır; genel olarak çok akıllılara değil çok zekilere DAHİ der halk. Oysa tarihe geçen dahiler hem zeki (IQ’sü yüksek) hem de çok akıllı kişilerdir. Yàni dehadan öte, «kemâle ermiş» insànlardır bir bakıma.

Neden bir bakıma (bir yönüyle, yalnızca bu hale göre) dedik?

Zira yalnızca yüksek IQ sahibi biri satranç şampiyonu olur, fizik alimi olur, bir şey icad eder falan ama akl-ı selim biri değilse pek fazla bir mánâ ifade etmez insànlık için. Unutulmasa da kıymet-i harbiyesi fazla değildir.

İslâm’a göre «kemâle ermiş» kişi ise çok daha üstündür. Zira o aynı zamanda fıtrata en uygun hayatı yaşamış hem bünyesini hem ruhunu ilâhî reçeteye göre tanzim etmiştir.

Dahiler hep hatırlanır, kolay unutulmaz. En güçlü, tiran diktatörler bile önünde sonunda unutulur ama dahiler böyle değildir. Onlar tarihe mühür vurmuş, o mührün şavkı insànların kalbine de aks etmiştir.

Hattâ Einstein gibi gâvur bir dahi bile olsa size sempatik gelecektir.

Zekâ ile aklın farklı cevherler ve/veya tezahürler olduğunu bilenler konuya daha iyi vakıf olacaklardır.

Zekâ ani hareket eder. Akıl ise teenniyle. Yàni akıl ihtiyatlı davranır ölçer biçer ama zekâ çoğu kez aklı aceleye getirir. Bu durum ise muhatabınıza sizi akılsız bile gösterebilir.

Bizden daha az zeki görünmesine karşılık bir başkası teenni ile hareket ediyor, on düşünüp bir söylüyor yahut yapıyorsa bu daha akıllıcadır. Nihayetinde mutlaka o zekânıza da galip gelecektir.

Başta bu yüzden «selim akıl» dedik. Yaş kemâle erince anlaşılır bazı şeyler derken de beyinsel yolculuğun selim akla gitmesi gerektiğinden dem vuruyorduk.

Çünkü BEYİN denilen organın yanında kalbin (ruhaniyetin) de rolü var dehanızda.

Fakat bunlar uzun konular birkaç satıra sığmaz, bendenizin de kifayetsiz olduğum bir sahadır üstelik. Kendi muhtac-ı himmet dede / Kime himmet ede demişler malûmâlileri…

O hâlde seçimler konusunda fazla üzülmek de (bazıları için) sevinmek de gaflet, dalâlet hattâ en azından sağlığına ihanet.

Her kişi aklının mîyârını gösterdi. Sonuçta seçilenler seçildi, biçilenler biçildi. Bakalım zaman devran nelere gebe, ölmeyen bekleyip görecek…

Mîyâr dedik ya bu mîyâr öyle basit iş değil ha. İyi bilmek gerek. Osmanlıca lügat mánâsı şöyledir:

Arapçadan dilimize geçmiş mîyâr, îyâr köklüdür. İyâr iki ölçeği ayarlamak, birbiriyle karşılaştırmak”tan gelir. Altın, gümüş gibi kıymetli mâdenlerin ve bunlardan yapılmış şeylerin istenilen değerde, ağırlık ve saflık derecesinde olup olmadığını gösteren ayar ölçüsüne denilir.

Ayrıca mecazen bir kimseyi veya bir kavramı değerlendirebilmek yâhut hakkında doğru hükme varabilmek için başvurulan, herkes tarafından kabul edilmiş, yerleşmiş prensip, ölçü, kıstas, kriterdir.

Nef’î’ye ait bir beyile misâl verelim: Hüner lutf-ı kelâm-ı Hakk’ı bilmektir mahallinde / Hakîkatte budur ehl-i dilin mi’yâr-ı iz’ânı.

Tavsiyem evinizin mutena bir köşesine, herzaman gözünüze çarpan bir mevkideki yere, Osmanlıca nefis bir hatla yazılmış BU DA GEÇER YAHU hattı koyun. Psikolojik olarak çok rahatlatıyor bu tür levhalar. 07.04.2024

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER