Deliye hergün bayram diye bir söz var.
Var ama üzerine alınan kim?
“Bizim kadar bayramı çok olan başka ülkeler de var mıdır?” diye düşünüp google’a sorayım dedim. Toplamda 26,5 gün ile Dünya genelinde ilk onun içinde imiş ülkemiz.
Biraz ferahladım. İlk üçte yahut beşte değiliz, 10’uncu ülkeyiz…
Bayram israfıdır bu.
Kurucu meclis toplanmış bazı kararlar alınmış. İyi güzel de ondan daha mühim günler var bayram olmayan. Her mühim gün bayram yahut tatil olmaz ki.
Haftasonu tatilinden başlayalım. Eskiden bu tatil Cuma günleri idi. Sonra iş değişti. Daha doğrusu değiştirildi…
15 Mart 1923’te Adana’ya giden M. Kemal, burada Cuma Namazı’nı kıldı. Daha sonra Adana Esnaf Cemiyeti’nin çayına katıldı. Esnaflar, Paşa’dan İzmir İktisat Kongresi’nin ardından uygulanmaya başlanan alışamadıkları cuma tatilinden şikayet ettiler, bir vekilin de haftalık tatilin gâvur âdeti olduğunu söylediğini anlattılar. Paşa da onlara şu konuşmayı yaptı:
“Sizler ki çok çalışıyorsunuz. Çok çalışanlar o nisbette havaya, sessizliğe, dinlenmeye muhtaçtır. Cumâ gününü hava alma ve tatil günü yapmakla çok akıllıca bir iş yapmış oldunuz. Bu haftada bir günlük bir tatil hem sıhhatiniz için hem de din gereği olarak lüzumludur. Biliyorsunuz ki, şeriatta Cumâ namazından maksat herkesin dükkânlarını kapayarak, işlerini bırakarak, bir araya toplanmaları ve İslâmların genel meseleleri hakkında dertleşmeleri içindir.
Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.”
Evet yukarıda söylenenler kelimesi kelimesine M. Kemal Paşa’ya aittir.
Yani esasen Cuma günlerinin resmî tatil ilân edilmesini lâik Cumhuriyet’e borçluyuz. Hilafet ilga edilmiş, alfabe, takvim, giyim kuşam değiştirilmiş, tekkeler türbeler kapatılmış, Kur’an, ezan Türkçeleştirilmiş ama bütün bunlar olurken Cuma günleri resmî tatil olarak kalmıştı.
Tá ki 27 Mayıs 1935’e kadar.
O zamanlar da kamuoyunu ayarlı medya hazırlıyordu. İlk hamleler 1930’ların başında Cumhuriyet nâm cerideden gelmişti.
Resmî tatil gününün Cuma’dan Pazar’a alınmasını hazırlayan ilk haberlerde İstanbullu esnafların Avrupa’yla farklı günde tatil yapmalarının ekonomik olarak mağduriyete sebep olduğu anlatıyordu.
Netekim 27 Mayıs 1935 günü İçişleri Bakanlığı’nın teklifi olarak Meclis’e getirilen Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 3. Maddesi; “Hafta tatili pazar günüdür. Bu tatil 35 saatten eksik olmamak üzere cumartesi günü saat 13’te başlar” diye ilân edildi.
23 Nisan günü de evvelemirde bayram falan değildi. Tá ki 1980 ihtilâlini yapan cunta buna karar verene kadar.
Merhum Kadir Mısıroğlu ne güzel diyordu: “Meclisin açılışının çocukla ne alakası var? Demek ki sen çocukça bir iş yaptın…”
Esasen çocukça bile değil haince bir iş yapılıyordu.
Tatillerle dolu takvimimizde bir tatil daha açanlar darbeciler oldu.
Bu millet ne çektiyse içindeki hainlerden çekti. Savaşı kazandı kurtuldu derken baştaki hain onun dinine musallat oldu. Kâfirin, harbî gâvurun yapamadığını başındaki adamlar yaptı.
Her on yılda bir kazan kaynadı darbe yapıldı ve bugünlere geldik. En son darbeyi ABD ajanları FETÖ ile yapacaklardı ama millet ayaklandı ve “hayır yapamazsınız, yeter artık bu soytarılıklar” dedi de kurtulduk.
Evet dostlar müsaadenizle soruyorum:
Ne bayramı bu, neyin bayramı? Deli misiniz siz? Söyleyin de bari bir mánâsı olsun bayramınızın. Deliye hergün bayram der izah ederiz Batı’ya. Yahu adamları her vesile ile güldürmüşüz kendimize. Hem de kıçlarıyla… 23.04.2024
YORUMLAR