Her nesil kendi azığını hazırlıyor
İnsanları kategorize etmeyi, belli yılları sınıflandırmayı, yeni etiketler oluşturmayı pek severiz. Bunun ilk örneklerini “68 Kuşağı” ile hafızalarımıza kazıdık. Ardından bunları bazı harflerle kalıplaştırdık, sonra da bunlara “X, Y, Z Kuşağı” dedik. Bu da yetmedi her kuşağa özgü nitelikler sıraladık. Böylece her nesil kendi azığını hazırlamış oldu. Hazırlanan bu azıklar kimi zaman çatışmalara, kimi zaman kutuplaşmalara, kimi zaman da çözümlere neden oldu.
Her dönem ahlak erozyonu yaşanmıştır. Günümüzde bunun tahribatlarını daha sık görür olduk, çünkü sosyal medya platformunda edep, hayâ, ahlak, saygı, sevgi dediğimiz değerler kayboldu. Biz olaylara maddi düzeyde yaklaştığımız için arka palanda yaşanan tahribatları görmezden geliyoruz. Maalesef bugün her kuşağı kendi ölçeğinde birer oy potansiyeli olarak değerlendiriyoruz. Peki, görmezden geldiğimiz, kategorize ettiğimiz bu kuşakların özellikleri nedir? Müsaadenizle kısaca bunlara bakalım.
1965 ile 1985 arası doğumlu olanlara “X Kuşağı”nda aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygı var, sadakat konusu değerli ve çalışma önemseniyor. Bu kuşağa baktığımızda yaşamak için çalışan, sabırlı, problemleri çözmeye çalışan bir kuşak görüyoruz. Bu kuşağın ilginç bir özelliği ise milenyum kuşağına gidişi sağlayan o icatların ve teknolojilerin doğuşuna tanıklık etmeleridir. Dolayısıyla bu kuşak, hayatında en radikal değişimleri yaşamış olan bir kuşaktır.
X kuşağı, yoksulluğu da zenginliği de çok iyi bilir. Geçmişte baktığımızda bu kuşak yoksuldu ama şimdi büyük oranda zenginleşti. X kuşağı, soğan ekmek yemeyi de yaşadı, şu anda en lüks restoranlarda, en şatafatlı mekânlarda yemek yemeyi de yaşıyor. Siyasetçilerin “Ekmek, şeker kuyruklarına girilen yılları hatırlayın!” söyleminde bu kuşağa karşı güçlü bir hitap vardır. Çünkü bu kuşak, istikrar, sadakat ve saygı kurallarının egemen olduğu, bunların şekillendirdiği bir zihin dünyasına sahiptir, geçmişi kolay kolay unutmazlar.
1980 ile 2000 arası doğumlu olanları kapsayan “Y Kuşağı”na gelince tüketimin ve markanın değere dönüştürüldüğünü bu kuşakta görüyoruz. İstikrarsızlığın, hızlı karar değiştirmenin değere dönüşmeye başlandığı bir kuşaktan bahsediyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki bu kuşak, iş hayatında istikrarsızdır, sık sık iş değiştirir veya değiştirme eğilimindedir. Sadece iş değil, eş değiştirirler veya değiştirme eğilimindedirler. Evlenme ve boşanma oranlarına baktığımızda bunu çok net görebiliriz. Çünkü bu kuşakta “kolay kazanmak ve kolay harcamak” vardır. Y kuşağında çalışmak, hayatın gerektirdiği ihtiyaçları karşılamaktan ziyade daha çok, tüketmek içindir.
Y kuşağında para ciddi bir değerdir, bireycilik ön plandadır, bu kuşak ânı yaşamak ister, çünkü bu kuşağın sadakat duyguları zayıflamıştır. Bu kuşakta aile küçülmüş, aile değerleri zayıflamış, din ise adeta hayatın kıyısına çekilmiştir. Prof. Dr. Celaleddin Vatandaş’ın deyimiyle “Din vardır ama din, ruhani boşluğu doldurmak için bir işlev üstlenmiştir.”
Mesela X kuşağı ile Y kuşağı arasında ciddi anlamda saygı ve saygısızlık çatışması yaşanır. Hemen yanı başınızda ailenizdeki bireylerin davranışından bunu gözlemleyebilirsiniz. Eskiden büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak “saygısızlık” olarak kabul edilirken, şimdi bırakın bacak bacak üstüne atmayı çocuk, sigarasını içip dumanını babasına üflüyor! Saygı kuralları açısından düşündüğümüzde Y kuşağı, bir şeylere itiraz ederken başka şeyleri boşalttığının çok da farkında değildir.
“Z Kuşağı”, nam-ı diğer “Milenyum Kuşağı”nın en önemli özelliklerinden birisi çok çabuk tüketiyor olmasıdır. Bu kuşak sevgisini de saygısını da nefretini de çabuk tüketiyor. Bugün çokça tartışılan “Gençlerde deizm yaygınlaşıyor!” konusu bu kuşakta kendini şöyle gösteriyor: “Bir anda dindardır, bir anda oradan sıyrılır. Dün ateisttir ama bugün koyu dindar olabilir.” İnsan hayatındaki dönüşümlerin ve değişimlerin ne kadar hızlı geliştiğinin göstergesi açısından bu önemlidir. Çünkü bu kuşak, dünyayı sanal olarak tanıdı, sanal olarak tanımaya, hatta sanal olarak yaşamaya devam ediyor. İnternetin gençler üzerindeki etkisini hepimiz biliyoruz. Çünkü artık hepimizin cebinde bilgisayar özelliğine sahip cep telefonları var.
Ne yapacağız?
Evvela kendi kültür medeniyet değerlerimize sahip çıkacağız. Biz nerenin yolcusuyuz? Çocuklarımızı, gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırmayacağız. Bugün LGBT sapkınlığından hepimiz şikâyetçiyiz ama çözümü devletten, hükümetten bekliyoruz. Çözüm noktasında öncülük edecek olan STK’lardır. Söylem yerine eylem gerekiyor. Nerede kaybettiysek oradan da kalkmasını bileceğiz. Günü kurtarmak için söylem geliştirmek yerine yarınları düşünerek hareket edeceğiz. Modern zihniyet, insanı bütün psikolojik, sosyal, dini ve ahlaki zırhlarından kopararak kendi varlığını kabul ettiriyor. Biz de bu şartlarda kendi azığımızı oluşturuyoruz. O zaman da ne doğrarsan aşına, yarın o çıkacak karşına.
YORUMLAR