Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Bahadır Alemdaroğlu

İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın

Ne güzel demiş Edebali, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diye. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir alimdir Edebali. Osman Gazi’nin akıl hocasıdır. Bugünkü sosyal devlet anlayışını en iyi özetleyen cümle kanaatime göre Edebali’nin bu sözüdür. Devletin yaşamını üzerinde yaşayan insanlara indirger. Çünkü asıl devlet üzerinde yaşayanlardır.

İnsanlık tarihinin en görkemli devletlerinden biri şüphesiz 600 yıllık eşsiz mirası ile Osmanlı’dır. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin de temel taşları Osmanlı’dan bize kalan bu miraslar değil midir? Osmanlı Devleti bir kültür devletiydi. Çok uluslu bir yapının bulunduğu ve birçok kültürü içinde barındıran bir devletti. Ancak üzerinde yaşayan bütün kültürlere de aynı hoşgörü ile yaklaşırdı. Hatta bazı fetihleri de bu politika üstüne kurmuştu: İstimalet. Osmanlı bu kültürel mirasın yanında sosyal devlet mirasıyla da Türkiye Cumhuriyeti’ne örnek teşkil edecek uygulamalar yaptı. Peki bizler sosyal devlet anlayışını koruyabildik mi? Edebali’nin sözü gerçekleşti mi?

Nitekim, kağıt üzerinde bütün hizmetleri ücretsiz alıyoruz. Hastaneye gittiğimizde, okula gittiğimizde cebimizden bir miktar dahi olsa para çıkmadığını sanıyoruz. Oysaki durum tam tersi. Geçen gün bir markette okul için yapılan bir alışverişe şahit oldum. Okulun öğrencilerden tuvalet kağıdı ve diğer temizlik ürünlerini istediğini gördüm. Durup düşünmek bir yana dursun, her şeyi baştan koşulsuz kabul etme psikolojisindeyiz. “Sosyal devlet” olduğumuzu son yıllarda iyice unutur olduk. Sorgulamayı, soru sormayı da unuttuk.

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünden “Devleti yaşat ki insan yaşasın” sözüne hızlı bir geçiş yaptık. Aslında şuan bizler devleti ayakta tutmaya çalışıyoruz. Hem de üç kuruşluk maaşımızdan her ay büyük bir özenle kesilen vergiler ile. Evet, sosyal devlet anlayışında vergilerin de bir yeri var. Ama yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapıyorsa bunun hukuki olup olmadığı tartışılmaz mı? Bizler son yıllarda hep bunu tartıştık. Sosyal devlet yerine kapitalist ve salt para ile düzenin devamını sağlamaya çalışan bir devlet ile karşı karşıya kaldık. Ki bu para da hep bizlerin cebinden çıktı.

***

Son günlerde yaşanan kadın cinayetleri, intiharlar, ve basına yansıyan diğer haberler bize gösteriyor ki; devlet vatandaşını korumaktan yana birtakım sorunlar yaşıyor. Devletin üst kademeleri bin bir özenle korunurken sokaklarda ölümler kol geziyor. Sosyal devlet anlayışını salt eğitimde, sağlıkta atılan adımlar ile kısıtlamak bizi ileri götürmeyecektir. Toplumun her alanında bu anlayış sürdürülmelidir. İnsan yaşamalıdır ki devlet de yaşamalıdır. Edebali’nin sözleri oldukça önemli değil midir? Devletin yaşaması insanlarının yaşamasına bağlı değil midir?

Sosyal devlet Almanya

***

Peki sizce insanı yaşatmak mı daha zor, devleti yaşatmak mı? Yoksa ikisi birbirine pamuk iplikleri ile bağlı mı? Nerden bakarsak bakalım, hep aynı pencereden görmeye devam edeceğiz. Çünkü birinin yaşamı diğerinin yaşamına gerçekten bir pamuk ipliği ile bağlı. İnsanlarına “yaşama hakkı” veren bir devletin bunu sağlaması gerekmez mi? Bu hakkın sağlanmadığı bir halde o devlete sosyal devlet olduğunu söyleyebilir miyiz? Nitekim hayır. Anayasal haklarımız sağlanmadıktan sonra ne sosyal devletten ne de güçlü devletten bahsedebiliriz. Dışarıya karşı güçlü görünmek ile üstünde yaşadığın devletin vatandaşlarına bu gücü hissettirmek arasında bir çizgi vardır. Güçlü bir anayasa ancak uygulanmayan kanunlar varsa başka devletlerin bizi güçlü görmesi bizi gerçekten güçlü kılar mı?

Şeyh Edebali’nin sözlerinin gücünü kaybettiği bir dönemdeyiz. Otokrat bir devlet olmanın sosyal devlet olmaktan daha tatlı gözüktüğü bir dönemdeyiz. “Asarız, keseriz” söylemlerinin arttığı ve hakların değil haksızlıkların savunulduğu bir dönemdeyiz. Eskiden toplumu sessizce saran kıvılcımların büyük bir yangına dönüştüğü ve o yangında vatandaş olarak tek kaldığımız bir dönemdeyiz. Sizce de öyle değil mi? Hanginiz güvende hissediyor, hanginiz sokakların güvenli olduğuna yürekten inanıyor? Hiçbirimiz.

Binlerce yıllık tarihi ve kültürü ile kocaman bir çınar devletiz. Ancak geldiğimiz noktada bu çınarın bazı dalları bazı gerçekleri taşıyacak gücü kendinde bulamıyor. Bu gerçekler öylesine gerçekler ki diğer dalların da hastalık kapmasına neden oluyor. Korkunun ve endişenin hakim olduğu şu zamanlardaki sorunların, devletin duruşu ile çözülmesi şart. Kesin adımların atılması, ve suçluların korunmadığı, mazlumun aşağılanmadığı, annelerin ağlamadığı, kadınların ölmediği güzel günlerin gelmesi şart. Bizler bu güzel günleri hakkeden bir milletiz, anlayana.

Sağlıcakla kalın…

instagram: bahadirralemdaroglu

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER